"Çözüm süreci" adlı yarı mistik, "Kurtlar Vadisi" atmosferinde cereyan eden muammanın arasında ikide bir şu haberleri görüyorum son günlerde: "Zalım Hollandalılar çocuklarımızı çaldı!", "Allahsız Avrupalılar çocuklarımızı Hıristiyan yapıyormuş da, haberimiz yokmuş!", "Avrupa'da anne-babalarından koparılan Türk çocuklarını kurtaracağız" gibi gibi... Bir çocuk kurtarma hezeyanıdır gidiyor ana haber bültenlerinde. Ama bildiğim kadarıyla hiçbir ana haber bülteninde Ahmet Yıldız'ın ismini göremedik. Geçen hafta 13 yaşındaydı. Sonra çalıştığı fabrikada pres makinasına sıkıştı. Şimdi ölü. Herhalde Hıristiyanlıştırılma tehlikesine maruz kalmadığı için kurtarılmadı.
Bir paragraf
Dün BirGün'ün manşeti şöyleydi:
"En az üç çocuk istiyorum, anne işsiz çocuklar işçi olsun"
Haberin ilk paragrafı bile yeterli:
"Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'her kadından üç çocuk' talep ettiği Türkiye'de, AKP'nin 10 yıllık iktidarının çalışma yasasında açtığı yaralar en çok kadınları ve çocukları vurdu. Gelinen son tablo vahim: Doğacak üç çocuğun ikisi çocuk işçi olmaya aday, yılda 34 çocuk iş cinayetlerinde ölüyor. Her yeni 100 yeni işsizden 91'i kadın, kadınlar okudukça işsiz kalıyor."
Muhtemelen hepsinin gasilhane kaydında Müslüman yazıyor, o bakımdan hükümetimizin endişelenmesine gerek yok!
Bak nasıl çözülecek bu işler
Bu günlerde Diyarbakır'dan İzmir'e kadar bir çok yeri söyleşi ve imza günleri için dolaşıyorum. Israrla şu soru soruluyor:
"Çözüm süreci hakkında..."
Tam da bu çocuk işçiliği, kayıtdışı işçilik mevzusu üzerinden bir cevap vermek isterim.
Bölgede artık rant üretimi için savaşa gerek kalmadı. Daha doğrusu, savaştan daha büyük rant sağlayacak yeni bir düzenin kurulması için karar verildi. Ortadoğu savaştan temizlenecek. Son kırk yıldır çocuklarını bu savaşa kurban verenler, bu savaşa inanarak kurban verenler için üzülüyorum bir tek. Beyaz mezar taşlarının başında söylemek zorunda bırakıldıkları "Vatan sağolsun" cümleleri şimdi oralarda kurulacak ve çocuk işçilerin çalıştığı alışveriş merkezlerinin, fabrikaların harcı olacak. Evet, bu iş çözülecek. Irak'ta, Güney Afrika'da nasıl olduysa öyle olacak. Bütün Türkiye barış karşılığında neo-liberal sistemin en acımasız, en eşitsiz, en adaletsiz yeni toplumsal sözleşmesine imza koymak zorunda kalacak. Kürtler de artık o sözleşmenin altına imza atacak. Evet, artık kan akmayacak, ter akacak. Karşılığı hiç alınmayan ter ve açlığın gözyaşları. Evet, böyle olacak. Çünkü sistem bu. Bunu iki yıl önce söylemeye çalışmıştım. Diyarbakır'da Kırklar Tepesi'ne "Çağdaş Yaşam Merkezi" yapılmaya başladığında... Merak edenler dönüp o yazıyı bulabilirler.
Eşit köleler
Kürtler ve Türkler, evet, eşit vatandaşlar olacaklar bundan böyle. Pres makinalarında ezilen çocukları eşitlenecek. İnşaatlardan düşüp ölen gençleri eşitlenecek. Okutamadıkları kızları, kocaları tarafından öldürülen kızkardeşleri eşitlenecek. Üretim bantlarının önünde gözleri kapanmasın diye aynı mandallarla tutturacaklar gözkapaklarını. Aynı biber gazıyla zehirlenip sonra aynı ekranların önünde işlerin iyiye gittiğini dinleyecekler. Evet, Türkçe'nin yanısıra Kürtçe de dinleyebilecekler artık. Üstelik herkesin keyfi yerinde olacak. Çünkü aynı esnada "ezan susmayacak ve bayrak da inmeyecek", MHP'liler de merak etmesin yani. On numara bir memleket olacak burası. Çin benzeri bir Dubai olacak. Ve ekranlar sadece alışveriş merkezlerinden görüntüler verecek. İnşallah o zaman bütün çocuklarımız Müslüman Türkiye vatandaşları olarak ölecek! Evet izin var, Kürtçe de ölebilecekler artık.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.