Bu başlık geçen hafta okuduğum iki bölümlü bir yazıya ait (Murat Utkucu, 4-5 Ekim, Taraf). Utkucu, “Vatan-millet ideolojisi” üzerine yazmış, cumartesi facianın hemen ardından, içime işleyen bu başlığı hatırladım. Bir kez daha insanlar ölüyor, “vatan sağ olsun” edebiyatı devreye giriyor. Bir kez daha, “terörü lanetleme” hezeyanları, birlik beraberlik çağrıları. Oysa, tersi düşünülebilir mi, psikopat olmayan kim terörü lanetlemiyor olabilir? Öyleyse geçelim bu lanetleme faslını, “cenaze ağlayıcılıları”na mahsus en çok çığlığı atma yarışını. Böyle bir manzara karşısında kimin içi ağlamıyor olabilir ki? Ama bir dakika, ne “birlik ve beraberliği”, dalga mı geçiyorsunuz?
Pişkinliğin böylesi
Keşke bu noktaya gelmeseydik, ama hepimiz biliyoruz ki bu ülkede yaşayanlar derin kırıklar ile ayrışmış vaziyette. O kadar ki, bu denli büyük bir acı bile daha üzerinden bir saat geçmeden siyasi kamplaşmanın mevzuu oldu. Yok, “böyle bir olay siyasileşmemeli demiyorum”, tam tersine siyasi tartışmanın baş konusu olmalı, ama olması gerektiği biçimde. Dünyanın neresinde olursa olsun, bu ölçüde bir olaydan mevcut iktidar sorumlu tutulur. Ama bu ükede, herhangi bir konuda iktidarı sorumlu tutmak neredeyse suç. Neredeyse ölenler bile suçlu çıkacak, ama hiçbir yetkili makamın sorumluluğu yok, neredeyse olay doğal afet sayılacak, “ölmek mitinge katılmanın fıtratında” var denecek. “Kudret”iyle övünülen devlet/ iktidar, nedense hiçbir şeyden sorumlu değil. O kadar ki, ülkenin başbakanı, olanlardan koalisyon hükümeti kuramadıkları ana muhalefet partisini suçlayabiliyor. Pişkinliğin böylesi görülmüş şey değil.
Geçelim bunları
Bugünün mevzuu olamamalıydı, ama madem başbakan gündeme getirmekten imtina etmedi hatırlatalım; AK Partili değil miydi, “tabanımız koalisyon istemiyor”, “CHP ile dokumuz tutmuyor” diyenler. İktidar yanlısı medyada ortalık “nedenkoalisyon olmamalı” kompozisyon yazısından geçilmiyordu, “Bizimki sıradan bir partideğil, dava” deniliyordu, koalisyon isteyen AK Partililer “Truva atı” olmakla itham ediliyordu. Ama geçelim bunları, böylesi bir olaydan sonra hiç Başbakan kalkıp, ana muhalefeti ve başkalarını suçlamakla yetinebilir mi? Nerede görülmüş, nerede duyulmuş? O da yetmemiş, sorumluluk mevkiindeki Başbakan, gazetelere başsağlığı ilanı vermiş, o da iktidar yanlısı medyaya. Hâlâ kimsenin en ufak sorumluluk üstlenmeye niyeti yok, hale bakar mısınız?
İktidar partisinin gözünde, her konuda baş sorumlu iktidarı desteklemeyenler, ne olursa olsun suçlusu, “Erdoğan düşmanlığı/ Erdoğan düşmanları”. Hemen ardından gelsin komplo teorileri, gitsin her şeyi “olağan şüpheli” HDP-PKK hattına yüklemek. Türkiye’nin yükselmesini, Erdoğan’ın İslam dünyasına liderliğini çekemeyenlerin fitne ve fesadı. “O tuzak kurdu, bu alet oldu, o fitne, bu fesat” hikâyelerine hâlâ inan var belli ki, ama komploculuğun bile cılkı çıkarıldı. Bunlara sorsanız, dünyanın tümü, memleketin de yarısı Türkiye düşmanı, bu kafada olana hayat kolay da bu kafada olanların yönettiği ülkede yaşamak zor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı mehdi, yaşanan tüm sorunların sebebinin ona yönelmiş “indirme girişimi” olduğuna inanmayanların bu ülkede yaşaması zor.
‘Yaşıyor kalabilmek’
“Şiddete yeteneğim var”, “Oluk oluk kan akacak” diyen makbul vatandaş, iktidara “gözünün üzerinde kaş var” diyen hain. “Seçimler ne olursa olsun seni başkan yapacağız” diyen makbul “genç siyasetçi”, başkanlık sistemini eleştiren “Erdoğan düşmanı”, Kürtler ile barışalım diyen “terör destekçisi”, muhalefet partilerini desteklemek bile neredeyse suç. Böyle bir ülkede yaşamak zor, dahası bu ülkede“yaşıyor kalabilmek” de giderek daha fazla zorlaşıyor. Öyle olduğu için, cumartesi günü yüze yakın insan hayata veda etti.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.