Başkanlık teklifi artık mecliste. Başkanlık düzenlemesiyle ilgili anayasa değişikliği teklifinin MHP’nin desteğiyle meclise gelmiş oluşu, bir zamandır kimilerinin umutla, kimilerinin de kaygıyla serdettiği “Bahçeli Ak Parti’ye, Erdoğan’a tuzak kuruyor” fikrinin temelsiz olduğunu göstermiş oldu. Bu temelsiz fikrin birilerine cazip görünmesinin sebebi zannımca 7 Haziran seçimlerinin fiilen imkansızlaştırdığı başkanlık fikrini yeniden gündeme getirenin ne olduğunu iyi anlamamış olmaktı.
Başkanlık fikrini yeniden cari kılanın bir kısmıyla 15 Temmuz sonrası oluşan ‘elverişli’ siyasi atmosfer olduğu muhakkak, ama başkanlığın bu kadar kuvvetli bir ihtimal haline gelmiş oluşunun ardında bu elverişli atmosferden epey fazlası var. Bahçeli’nin başkanlıkla ilgili ani pozisyon değişikliğinden duyulan rahatsızlık ya da bu değişiklikte tuzak görmek de bu fazlalığı anlamamış olmakla ilgili olsa gerek.
Erdoğan’ın başkanlığı bugün bu kadar yakın bir ihtimalse bunun başat sebebi başta TSK olmak üzere bizzat ‘devletin’ Erdoğan gibi güçlü birinin tek-adamlığının Türkiye’nin ihtiyacı olduğuna kanaat getirmiş oluşundan başka bir şey değil. Şunu görmek gerekiyor. Hem 7 Haziran’ın ortaya çıkardığı HDP’nin Türkiye siyasetinin ana muhalefet partisi olma ihtimali, hem de uluslararası siyasette Batı’nın müttefiktense hasım olarak görülmeye başlanmış oluşu devleti şuna ikna etmiş durumda: Türkiye’nin Erdoğan’ın başkanlığına ihtiyacı var. Belli ki devlet, Kürd meselesiyle de bölgenin ve dünyanın yeni haliyle de 4 partili bir meclisten çıkacak bir hükümetle, Türkiye’nin uluslararası siyasetteki alışkanlıklarını, Batı’yı vs. hesaba katan bir siyasetle baş edilemeyeceğini düşünüyor. Uzun lafın kısası: Başta TSK olmak üzere son birkaç on yılda kimyası iyiden iyiye yenilenip, milliyetçileşip muhafazakarlaşan bürokrasi, Kürd meselesinin aldığı halden ve Batı’yla ilişkilerin değişmesinden dolayı Türkiye’nin bir beka meselesiyle karşı karşıya olduğunu ve bu durumla ancak ‘Erdoğan gibi birinin’ elini serbest bırakan bir siyasi sistemle baş edilebileceğini düşünüyor.
Bahçeli’nin ve MHP’nin başkanlıkla ilgili büyük dönüşüne yol açan da bu. MHP ve Bahçeli, devlet gibi düşündüğü için başkanlığa yol vermiş durumdalar. Devlet gibi düşünmek fıtratında olan MHP ve Bahçeli, kimyası değişmiş Türkiye devletinin ne düşündüğünü, ne hissettiğini büyük ihtimalle herkesten daha iyi görüp, hissediyor. Bu itibarla Erdoğan’ın reisliğine, Türk tipi başkanlığa verdikleri desteğin ardında devlet gibi düşünmeleri, devleti herkesten daha iyi biliyor ve hissediyor olmaları var, tuzak filan değil. MHP ve Bahçeli de Türkiye’nin bir beka meselesiyle karşı karşıya olduğunu ve hem Kürd meselesinde hem de Batı’yla ilişkilerde yeni bir tarzın gerekli olduğuna kani olmuş durumda oldukları için Erdoğan’ın başkanlığını destekliyorlar.
Lakin, kimyası yenilenmiş Türkiye devletinin de, MHP’nin de, Bahçeli’nin de ve tabii ki Ak Parti ve Erdoğan’ın da ihmal ettikleri ya da görmelerine rağmen görmezden gelmek istedikleri bir şey var: Bizzat Türkiye’nin bekası için inşa etmeye koyuldukları bu Türk tipi başkanlık, yeni Türkiye bir beka meselesi yaratmaya aday. İzah edeyim.
Kürd meselesiyle, Batı’yla değişen durumla baş etmek üzere inşa edilmeye çalışılan yeni Türkiye belli ki, birilerinin şu çok sevdiği deyimle konuşulacak olursa, “omurgası Sünni-Türk” bir yer olacak. Riyasetinde Erdoğan’ın olduğu Sünni-Türk bir Türkiye: Türkiye, beka meselesiyle belli ki böyle baş etmeye çalışacak. Bu da kabaca şu demek: Türkiye, akıbetini Kürdleri, Alevileri ve sekülerleri yabancılaştırmış olarak ve Batı’yla husumet içerisinde şekillendirecek.
Kürd meselesinin aldığı halin ve Batı’nın Türkiye’ye karşı mesafeli tavrının Türkiye’yi bir beka meselesiyle karşı karşıya bırakıp bırakmadığından emin olmak zor. Lakin, Kürdleri, Alevileri, sekülerleri yabancılaştırıp Batı’yla kavgaya tutuşmuş Sünni-Türk omurgalı bir Türkiye’nin bir beka meselesiyle karşı karşıya kalacağına emin olabiliriz. Ama bugün ama yarın. (IMPNews)
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.