Bardağın dolu tarafından mı başlayalım, boş tarafından mı?
Elbette dolu tarafından başlayacağız.
Zira yeni ve kurucu olan budur, ayrıca bardak sanıldığından çok daha fazla doludur.
Açıklanan demokratikleşme paketi bugüne kadar açıklanan paketler içinde en ileri, en radikal paketlerden birisi oldu.
Türkiye son 10 yıldır çeşitli aşamalardan geçti.
İlk büyük aşama, şüphe yok ki, devletçi-merkeziyetçi bir dokunun değiştirilme, 'eski rejimin yıkılma süreci'ydi. Çeşitli demokratikleşme paketleri, referandumlar, anayasa değişiklikleri bu istikamette bir işlev gördü.
İkinci büyük aşama 'yeni rejimin kurulma aşaması'dır. Nitekim ülkedeki pek çok tartışma, ayrışma, gerilim de bu çerçevede karşımıza çıkıyor. Hangi yapı, hangi doku, hangi demokrasi, hangi toplum soruları hem cevap bekliyor, hem keskin tartışmalar yaratıyor.
Yeni demokratikleşme paketi, ilk aşamayı tamamlayan kimi adımlar içerdiği kadar, pek çok yönüyle ikinci aşamaya işaret ediyor.
Bu çerçevede bakıldığında üç alana dair düzenlemeler öngörüyor.
Siyasi alana dair düzenlemeler:
Paket bu alanı yapısal olarak genişleten, toplum-siyaset bağlarını güçlendiren, katılımı öne alan yönler ve öneriler taşıyor.
'Temsil adaleti, istikrar ve eşitlik' arayışını ifade eden alternatif seçim sistemleri önerisi, siyasi partilere yardım konusunda yüzde 7'lik barajın yüzde 3'e düşürülmesi, beldelerde örgütlenme zorunluluğunun kaldırılması, eşbaşkanlık sistemin önünün açılması, ön seçim ve seçim propagandalarında farklı dil ve lehçelerin önündeki yasakların kaldırılması hafife alınmayacak önemli adımlardır.
Kürt sorununa dair düzenlemeler:
Paket barış sürecine uygun, önemli hususlar içeriyor. Kürtler açısından, 'siyasi anlam içeren kültürel varoluş alanı'nı genişletiyor. Bu açıdan seçim sistemi ve siyasi parti yardımı dolaylı, ana dil, alfabe, okullarda and içilmesi, köy adları gibi konular doğrudan düzenlemeler olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle özel okullarda 'ana dilde eğitim'in önünü açan düzenleme bu istikamette kritik bir adımdır ve bir 'eşik'tir.
(3) Toplum-devlet ilişkilerine ve zihniyet dokusuna dair girişimler:
Kamu kurumlarında başörtüsü yasağının kaldırılması şüphe yok, bir devri kapayan son derece köklü ve özgürlükçü bir düzenlemedir. Paketteki Hacı Bektaş Üniversitesi, Roman Enstitüsü, Mor Gabriel toprakları gibi sembolik tanımlar ve hamleler toplumsal alanın devlet alanı karşısında kısmen mesafe almasına imkan veriyor. En nihayet nefret suçları ve ayrımcılıkla mücadeleye ilişkin düzenlemeler hiç tartışmasız 'zihniyet değişimi' açısından önemli bir kalem oluşturuyor.
Sonuç:
Demokratik politikalar açısından ortada bir süreklilik bulunuyor. Ve ülke çok-kültürlü toplum fikrine doğru ilerliyor.
Paket önemlidir ve desteklenmelidir.
Bununla birlikte bu toplum, daha fazlasını hak ve talep etmektedir.
O zaman gelelim bardağın boş tarafına...
Paketin karşılıksız bıraktığı beklentiler şunlar:
-Terörle Mücadele Yasası, KCK davası üzerinden siyasi örgütlenme hakkı ve ifade örgürlüğüne dair iyileştirmeler...
-AB Yerel Yönetimler Şartı'na dair muhalefet şerhlerinin kalkması...
-Cemevi statüsüyle ilgili adımlar...
-Devlet suçları ve yüzleşme mekanizmalarıyla ilgili düzenlemeler...
Umarız, bunlar önümüzdeki dönemde yeni paketlerin konuları olsun...
Peki olacak mı?
Paketin açıklanmasından sonra kimi siyasi karar vericilerle yaptığımız görüşmeler olumlu sinyaller içeriyordu.
Örneğin Türkiye'nin AB Yerel Yönetimler Şartı'ndaki muhalefet şerhlerini kaldırmakta olduğu, bu konunun siyasi kötü kullanımı engellemek için paket kapsamına alınmadığı bunlardan birisiydi. TMY ve KCK konularına 'af' anlamı taşıyacağı için girilmediği, bunun farklı bir aşamanın konusu olduğu ima ediliyordu. Cemevleri meselesinde ise çok çalışıldığı ancak Aleviler arası süren tartışmalar da dikkate alındığında formül sıkıntısı yaşandığı, düzenlemenin şimdilik ve toplumsal tartışmaların önüne geçmemek için ertelendiği söyleniyordu.
Umarız hava budur ve kaybolmaz...
Ekim iyi başlıyor.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.