Her toplumun, içinde yoğrulduğu zihniyete uygun olarak, düşünmeden makbul saydığı, olumlu anlamlar verdiği ilkesel 'iyi'leri vardır.
Günümüzün küresel dünyası bir yandan toplumsal algılardaki farkları ortadan kaldırırken, entelektüel hegemonya kurmakta olan yeni zihni açılımları da her yere yayıyor. Artık demokrasinin iyi olmadığını söyleyen pek yok... Bu demokrasinin sadece seçim yapmakla sağlanamadığı konusunda da geniş ittifak var. İktidarın paylaşılması, adem-i merkezi bir yapıya kavuşması, olabildiğince yatay bir toplumsal karar alma sistemi yaratılması ve bütün bunların şeffaf, denetime açık bir nitelikte olması, bugünün 'demokrasi' anlayışının ayrılmaz parçaları haline geldi. Dolayısıyla özerklik kavramının olumlu bir çağrışımı var, çünkü özerklik, karar alma sürecini alt birimlere indirerek, herhangi bir karardan etkilenen birey ve grupların doğrudan o karara müdahil olabilmelerini ifade ediyor.
'Demokratik özerklik' ise daha güçlü bir kavram, çünkü özerkliğin nasıl yaşanacağını ifade ediyor. Açıktır ki, özerkliğin varlığı, bu özerkliğin nasıl kullanılacağını, ne tür bir iktidar yapısı üreteceğini, özerklik altında insanların daha özgür ve eşit olup olmayacaklarını söylemiyor. Diğer bir deyişle, bizlerin özerkliği demokratlıkla ilişkilendirme eğilimimiz 'doğal' sandığımız bir beklentiden ibaret ve içinde yaşadığımız zihniyet çerçevesinin sonucu... Oysa özerklik kuramsal açıdan demokratlıkla ilişkilendirilebilse de, aslında özerkliğin gerçek hali bizim zihniyetimize bağlı ve demokratlığı olumlayan bir entelektüel kültürde yaşamamız, kendi tutumumuzun demokratça olmasını garanti etmiyor. Bu durumda soru, özerkliği kurmaya heveslenen kişi ve grupların nasıl bir zihniyette olduklarıdır.
Öte yandan Türkiye'nin idari yapısı, merkeziyetçi anlayışı ve rejime yerleşmiş olan kibirli hoşgörüsüzlüğünü veri alırsak, her türlü özerkliğin demokratikleştirici ve özgürleştirici bir yanının olduğu öne sürülebilir. Bu bağlamda adem-i merkezi bir idari yapıya gidilmesi tüm toplum için vatandaşlığın içini dolduracak, onu anlamlı kılacak bir değişim olacaktır. Bu nedenle PKK/BDP'nin 'demokratik özerklik' çıkışının olumlu bir yanı olduğu söylenebilir. Öte yandan birkaç yıl öncenin Çalışma Bakanı Ömer Dinçer'in de bu yönde bir hazırlığının olduğunu ancak rafa kalktığını hatırlamakta yarar var. Kısacası bu bağlamda 'özerklik' gerçekten de sadece 'Kürtler' için değil, herkes için olumlu bir adım olur. Nitekim eğer bu adımın içeriği AB'nin yerel yönetimler ile medeni ve siyasi haklar alanındaki sözleşmelerine oturtulursa, itiraz sesleri de asgariye çekilebilir.
Ne var ki bu açılım, meseleyi çözmüş olmuyor... Hatta bu açılımın meseleyi daha da çözümsüz kılması da mümkün. Eğer toplum özerkliğe sahip çıkmaz ve özerk yerel birimler profesyonelleşmiş kadroların, para kokusu alan mafyatik ağların eline düşerse, karşımıza futbol kulübü kıvamında yerel yönetimler de çıkabilir. Özerk yerel birimlerin, başına buyruk bir tür feodal beylikler misali davranmaya eğilimli olması durumunda, oralarda yaşayan insanların daha memnun olacaklarına dair bir güvencemiz yok.
Bu nedenle özerkliğin demokrasi yönünde işlemesinin temel önkoşulu, bizzat o yerel birimin içinde demokratik kuralların çalıştırılması ve toplumun buna sahip çıkmasıdır. Söz konusu kuralları ise üç maddede toparlamak mümkün: Şeffaflığı ve denetlenebilirliği de içeren bir biçimde katılımcılığın önünü açan bir karar sistemi, azınlık talep ve tercihlerine yaşama alanı tanıyan bir düzenleme ve bütün kararların, hatta özerklik tercihinin bile gelecekte değiştirilmesini mümkün kılan bir anlayışın sisteme içselleştirilmesi. Kısacası 'demokratik özerklik', eğer gerçekten de söylenen sözün ima ettiği kastediliyorsa, özerkliğin demokrat zihniyet içinde tasarlanmasını, paylaşılmasını ve ucu açık bir varoluş durumu olarak algılanmasını gerektiriyor. Dolayısıyla bunu öneren PKK/BDP çizgisinin demokrat zihniyette olduğunu görmemizde büyük yarar var. Demokratik özerklikten anlaşılanın ele geçirilmiş 'kalelerde' hükümranlık ilanı olmadığını, bu özerkliğin PKK'lı olmayanların haklarını siyaseten bastırmayacağını ve günün birinde demokratik çerçeve içinde özerklikten vazgeçmenin de mümkün olduğunu söyleyebilmeleri ve toplum nezdinde inandırıcı olmaları gerekiyor.
Demokratik olmayan merkezi bir idareye karşı özerklik istemenin merkez açısından demokratikleştirici bir yönü olabilir, ama bu yereldeki söz konusu özerkliği kendiliğinden 'demokratik' yapmaz... Görünen o ki PKK/BDP siyasetinin entelektüel çıtasını yükseltmesi lazım. Çünkü şu anki kadroyla gidilecek yer sınırlı ve bu durumda en doğal ve meşru hak talepleri bile düzeysizliğin altında ezilip kalıyor.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.