• BIST 9275.5
  • Altın 3779.352
  • Dolar 37.9435
  • Euro 41.7616
  • İstanbul 3 °C
  • Diyarbakır 12 °C
  • Ankara 1 °C
  • İzmir 7 °C
  • Berlin 7 °C

'Demokratik' özerkliğiniz bu mu?

Gülay Göktürk

Güneydoğu’da son günlerde olup bitenlere birinci derecede çözüm sürecinin kaderi açısından baktık; gerek PKK’nın gerek Kürtler’in, gerekse hükümetin tutumunu bu perspektiften analiz etmeye çalıştık. Bunu elbette yapmak gerekiyordu. Ne var ki, gözümüzün önündeki tablonun bir başka açıdan daha okunması mümkün ve üstelik çok önemli.

Nedir bu tablo?

PKK’nın bölgede giriştiği yol kesme, HÜDA PAR’ı şiddet yoluyla bastırma eylemleri; Kürt çocuklarını ailelerinin şiddetli itirazına rağmen dağa götürme, geçmiş döneme ilişkin intikam eylemi olarak korucu öldürme, “özel mahkemeler kurup birtakım insanları yargılama ve hatta infaz etme, iş adamlarından tehdit ve zorla “vergi” tahsil etme gibi baskı ve şiddet girişimleri...

Bütün bunlar bize şunu gösteriyor: Yarın öbür gün, şu anda tıkanan çözüm süreci bir şekilde açıldığında, PKK’nın devlete yönelik şiddet eylemleri sona erebilir. Silah bırakma ve dağdan inme de gerçekleşebilir. Ama bu, PKK’nın bölge halkına yönelik şiddetinin biteceği anlamını taşımaz. Çünkü PKK hâlâ şiddet içermeyen bir siyaset düşünemiyor. Mayasındaki şiddetten arınmak diye bir yönelimi yok. Tam tersine, bir yandan devletle pazarlıkla “demokratik özerklik” adını verdiği bir statü elde etmeye çalışırken; bir yandan da o statüyü bölge halkı üzerinde şiddet uygulayarak fiilen oluşturmaya çalışıyor. Ve biz bu vesileyle, emrivaki şeklinde kurulmaya çalışılan “demokratik özerklik”in nasıl bir şey olduğunu da görmüş oluyoruz: Bölge halkının şiddet ve baskıyla yönetildiği; muhalif siyasi hareketlerin şiddet yoluyla yok edilmeye çalışıldığı; geçmiş dönemin “hain”lerinin ölümle cezalandırıldığı; Kürt çocuklarının endoktrine edilerek kendi halkına karşı eli silahlı milisler olarak kullanıldığı, keyfi mahkemeler kurulup insanların yargısız infaz edildiği, hukuksuz, baskıcı bir yönetim... Haa, bu arada Öcalan’ın son görüşmesinde verdiği “bölgenin kapitalizmden kurtarılarak sosyalist bir ekonomi kurulması” talimatını da unutmayalım!

Açıkça söylemek gerekirse Türkiye’de buna ne Güneydoğu’da yaşayan Kürtler müsaade eder ne de Türkiye’nin geri kalanında yaşayan nüfus… Ülkenin bir bölgesinde, diğer bölgelerden farklı bir rejimin hüküm sürmesi; orada yaşayan halkın arkaik Stalinist bir baskı rejimi altında yaşaması hiç kimse için kabul edilecek bir durum olamaz.

Statü Kürtler’in değil PKK’nın talebi

“Kürtler böyle bir rejim istiyorsa, bize boyun eğmek düşer” denilebilir.

İşte buradan geliyoruz, şu anda PKK’nın peşinde olduğu “statü”nün bölge halkı açısından istenir olup olmadığına…

PKK, özerk bölge statüsünü sadece kendisinin değil, aynı zamanda bölge halkının da isteği olarak takdim ediyor. 30 yıllık savaş döneminde aldığı kitle desteğini de bunun kanıtı olarak ileri sürüyor. “Silahlı mücadele dönemi boyunca benim arkamda duran kitleler, aynı zamanda özerklik talebinin de arkasında durmuştur” gibi bir akıl yürütmeyle özerklik talebine kitlesel meşruiyet kazandırmaya çalışıyor.

Oysa hepimiz biliyoruz ki PKK’nın Kürtler’den aldığı destek; devletin o dönemde uyguladığı inkâr ve asimilasyon politikasına bir tepkiydi. Kürt halkı devletin zulüm ve işkencesine karşı PKK’yı destekledi ama bu onun aynı zamanda özerk bölge ya da federasyon istediği anlamına gelmiyordu. Bu, zulüm politikalarının en yoğun olduğu yıllarda bile büyük ölçüde böyleydi. Hele hele devlet geleneksel inkâr politikasından vazgeçtikten ve ciddi reformlar yaptıktan sonra federasyon ya da özerklik tercihi, halkın talebi değil tamamen PKK’nın talebi haline dönüştü.

İşte bu yüzden ben, Oslo’dan bu yana, PKK’yla devlet arasındaki görüşmelerde şiddetin bitirilmesine ilişkin bütün meselelerin konuşulabileceğini ama “statü” pazarlıklarına girilmesinin kesinlikle yanlış olduğunu yazıp duruyorum. PKK savaşın bitirilmesinin koşullarını konuşabilir ama asla ve asla bütün Kürtler adına statü talebinde bulunamaz. Kürtler’in nasıl bir idari sistemi tercih ettiklerini öğrenmenin tek yolu referandumdur. Bu da ancak silahlar susup gençler dağdan indikten ve PKK’nın bölge halkı üzerindeki baskısı kalktıktan, bölge normalleştikten sonra yapılabilir.

Ayrıca, şunu da herkes bilsin ki, bir gün referandum sandığı önüne gelirse, sandığa giden Kürtler, PKK’nın yaşanan bu “ara dönemde” bölge halkına neler yaptığını, nasıl bir rejim oluşturmaya çalıştığını da gayet iyi hatırlayacak ve oyunu ona göre kullanacaktır.

  • Yorumlar 9
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • Medya terazi06 Haziran 2014 Cuma 16:31Bu Kurdleri çokmu sewiyor

      Hiç inanmiyorum elinde gelse bir kaşık suda boxacak kadar kindar biri.Kürdlerin oluşacak demokratik özerk stadusu enazında 95 yaşındaki zulümkar dewletinizden daha demokratik we insan deyerlere odaklı bir sistem olcaxı mutlakdir. Görünen yer tarif istemez.

      Yanıtla (0) (0)
    • Medya terazi06 Haziran 2014 Cuma 22:074 seçenekli referandum yaptırın

      Kölelik .Federasyon.Özerklik we Bağımsızlık istediğiniz 5. seçeneğiniz warsa ekleyerek Kürdlere bir referandum yaptırın sonucuyla qalb krizi geçirmezseniz bilinki dedikleriniz doğrudur.

      Yanıtla (0) (0)
    • Garip Dost06 Haziran 2014 Cuma 08:19Keşke

      Huylu huyundan vaz geçmiyor.Aynı teraneleri tekrar edip duruyor.Kürtlerin neyi isteyip istemedikleri neden bu kadar sizleri ilgilendiriyor Gülay hanım.Biraz da kendi sorunlarınız üzerinde dursanız;eşitsizliği,adaletsizliği,diz boyu hukuksuzluğu,doğanın katliamını yazsanız ne olur.Sokağa çıkanın şiddete maruz kaldığı,her gün öldürülen kadınları,ekmeği peşinde ölen emekçiyi...Ve tüm bunlar olurken herkesin gözünün içine bakılarak yaşanan muhafazakar iktidar kavgası.Yalan,riyakar ve utanmazca bir iktidar kavgası.Biraz da bunları düşünmeye ihticınız yok mu?

      Yanıtla (0) (0)
    • ahmet sever06 Haziran 2014 Cuma 08:29başka

      başka hakların haklarını tanımıyan faşısttır

      Yanıtla (0) (0)
    • bora06 Haziran 2014 Cuma 08:55can

      bu hanımefendinin söylediklerini takip etmek gerekir. Söylediklerinin çoğu gelecekte hükümetin ve devletin nelere yapacağını ve düşündüğünü anlatıyor bize. 15000 kck li tutuklanacak kimsede ese çıkarmayacak demişti öyle oldu. özel görevlilerden biri olduğu açık.....

      Yanıtla (0) (0)
    • adil atsız06 Haziran 2014 Cuma 09:05demokratik özerkliğiniz bumu

      sn gülay göktürk yazılarınızı olabildiğince okuyorum ve mümkün mertebede anlamaya zorluyorum kendimi ama bir türlü de vazgeçemiyorum size ve sizin gibi düşünüp ve yazan gazetecilere kuzum sen senin gibiler kim oluyorsunuz kürtlwer hakkında tek bir çözüm projesi olmadan kürtlerin proje mühendisliklerine soyunup ileri geri atıp acaba kabul görürmü diye hırpalıyorsunuz şimdi kürtler herşeyden vazgeçip senin o asparagas(hiç bir araştırma yapmadan)yalan ve saçmalıklarına mı prim verecek, kendini mutlu hisedeceksiniz statükocu yapılanmanızla mı bu ülkeyi muasır medeniyetler içerisine sokacaksınız

      Yanıtla (0) (0)
    • Ali Yıldız06 Haziran 2014 Cuma 10:43Havuz yazarı...

      Sen ne kadar bağırırsan bağır kürtler özerkliklerini ilan edeceklerdir.YÜRÜ

      Yanıtla (0) (0)
    • xoser welat07 Haziran 2014 Cumartesi 00:41slla

      Kürtlere akıl vereceğinize dönüp türk halkının durumuna biraz kafa yorsanız. Somanın, gezinin tahlilini yapsanız , nasıl olur?

      Yanıtla (0) (0)
    • an azadi07 Haziran 2014 Cumartesi 04:32pkk

      pkk nin talebi biizxm talebimizfir .. sen nasıl bizim adımıza konusabiliyorsun hatta ozerkte federede yetmez bagımsızlık olsun sanane...

      Yanıtla (0) (0)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89