Birkaç günlüğüne yurtdışındayım. Salı günü annemi aradığımda, kulaklarıma inanamadım.
Figen Hanım, bütün Beyaz Türk asaletiyle Etiler’den bildiriyordu: ”Demirtaş’ın basın toplantısını izledim. Valla bayağı heyecanlıydı...” Sonra duraksadı: ”Belki oy bile verebilirim.”
Her şey olur, bu olmaz diye düşünüyordum. Anneme haksızlık etmişim. HDP adayının salı günü yaptığı coşkulu değişim çağrısı, 30 Mart’ta % 76 CHP’ye oy veren Beşiktaş’ta bile yankı bulduysa, bu memlekette gerçekten umut var demek.
Bu yüzden yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili umutsuz değilim. Hem de hiç. İster % 56’yla Tayyip Erdoğan, ister 2. turda Ekmeleddin İhsanoğlu kazansın. Onlar sadece tabeladaki skorlar.
Bana göre seçimin galibi çoktan belli. O da Türkiye’de demokrasi ve değişim talebinin tabeladaki bütün skorların ötesinde bir özgül ağırlığı olduğunu gösteren Selahattin Demirtaş’tır.
Demirtaş, Kürt hareketinden gelmesine rağmen bu hareketin çok daha ötesinde bir ”gökkuşağı koalisyonu” kurmak için kolları sıvamış durumda. Demokrasi talebini en kuvvetli dile getiren lider. Bu yüzden de, Cengiz Çandar’dan Fatih Çekirge’ye, Rakel Dink’ten Oray Eğin’e rengârenk bir kitlenin desteğini aldı.
Bu bir mesajdır. HDP’nin Çankaya’ya çıkma ihtimali olmayabilir. Ancak Demirtaş’ın oyunun % 10’u geçmesi, hem Tayyip Erdoğan, hem de Kemal Kılıçdaroğlu’nu sıkıştıracak, eninde sonunda inandırıcı bir değişim ve demokrasi ajandasına mecbur kılacaktır.
Kürt hareketini de benzer bir biçimde daha geniş ve merkeze yakın bir Türkiye gündemini kucaklamaya itecektir.
Berkin Elvan’ın annesinin ayakta alkışlandığı bir salon, çoktan ahlaki üstünlüğü elde etmiş, ötekileştirmeyi, ayrımcılığı tarihin çöp sepetine yollamıştır.
İşte bu yüzden diyorum ki, bana göre seçim çoktan bitti. Zaten bu fani dünyada kazanmak nedir ki! ”Halkların ve Değişimin Adayı” bir anlamda Selahattin Demirtaş çoktan kazandı. Türkiye’de demokrasinin kalitesini yükseltecek önemli bir çıkış yaptı.
Gerisi teferruat!
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.