Kürtçede, ‘dema ecelê bizinê tê, diçe nanê şivan dixwe’, diye bir deyim var. Bunu Türkçeye, ‘eceli gelen keçi, gider çobanın ekmeğini yer’ şeklinde çevirmek mümkün.
Bu deyim, IŞİD’in son dönemde sergilediği vahşi pratiğe son derece uygun düşüyor. Öldürücü bir virüs gibi insanlığın başına musallat olan IŞİD denilen örgüt, birkaç gün önce elinde bulunan Ürdünlü bir pilotu diri diri yakarak öldürdü. İnsan kanını donduran bu iğrenç görüntü bütün dünyada derin bir öfke ve infiale yol açtı. Bu korkunç olayı duyan Ürdün Kralı Abdullah, ABD’deki gezisini yarıda keserek derhal ülkesine döndü. Kralın talimatı üzerine Ürdün savaş uçakları Suriye’deki IŞİD mevzilerine ateş yağdırmaya başladı. Ürdün’de tutuklu bulunan IŞİD ve El Kaide yetkilisi iki kişi hemen idam edildi. Ürdün Kralı bu konuya ilişkin yaptığı açıklamada, IŞİD’e karşı ellerindeki son mermiye kadar savaşacaklarını bildirdi.
Yine IŞİD, bundan bir süre önce elinde bulundurduğu biri gazeteci iki Japon vatandaşı önce yüksek bir fidye karşılığında Japonya ile pazarlık konusu yaptı. Japonya, örgütün söz konusu şantajına boyun eğmeyince, IŞİD her iki Japon vatandaşını ardı ardına hunharca infaz etti. İki Japon vatandaşının bildik yöntemlerle katledilmesi bütün dünyada sert bir biçimde kınandı. Ama bu olay en çok Japonya’da tepki topladı. Japon başbakanı Shinzo Abe IŞİD’e karşı intikam yemininde bulundu.
IŞİD daha önce de elinde bulundurduğu bazı ABD ve İngiliz vatandaşlarını çeşitli tarihlerde hunharca katletmiş ve infaz görüntülerini içeren videoları yayınlayarak hem dünyanın hem de her iki ülkenin yoğun tepkisini üzerine çekmişti.
IŞİD, 2014 yılının ortasında Irakta harekete geçtiğinde terör ve korku faktöründen azami şekilde faydalandı. Savaşta izlediği taktik şuydu. IŞİD, hedefine koyduğu noktalara karşı ani bir biçimde ve yoğun bir güçle saldırıya geçiyor, girdiği bölgelerde başvurduğu vahşi uygulamalarla tam bir korku ve yılgınlık furyasına yol açıyordu. Söz konusu korku ve panik atmosferi öylesine etkili oldu ki, IŞİD’in tehdidi altına giren bölgeler, IŞİD daha oraya girmeden her hangi bir savunma göstermeden ona teslim oldu.
Musul böyle düştü. Şengal bu şekilde ele geçirildi. IŞİD, estirdiği söz konusu yıldırma psikolojisi ile Hewlêr’in kapısına kadar dayandı.
Ancak IŞİD’in yenilmezlik miti de yine o cephede kırıldı. Kürtler ve onların dostları IŞİD sürülerine ilk darbeyi Hewlêr önünde vurdu. Ve o günden sonra da peşmerge güçleri büyük can ve mal kayıpları pahasına her gün IŞİD’e öldürücü darbeler vurarak onun büründüğü yenilmezlik imajını yıktılar.
IŞİD bakımından sonun başlangıcı esas olarak ve sembolik düzeyde Kobanê’de başladı. IŞİD dört ay boyunca bütün askeri gücünü ve savaş deneyimini Kobanê üzerinde denedi. Kobanê, hem IŞİD hem de Kürtler bakımından bir varlık yokluk hattına dönüştü. Ve sonunda IŞİD bu savaşı kaybetti. Böylece IŞİD’in yenilmezlik büyüsü bozuldu.
Söylemek istediğim şu. İşin başında başvurduğu vahşi ve iğrenç uygulamalar IŞİD’e askeri alanda belli bir üstünlük sağlasa bile, Güney ve Batı Kürdistan’da Kürt güçlerinden yediği darbelerden sonra IŞİD’in elindeki bu silah tılsımını önemli oranda kaybetti.
IŞİD’in arka planda büyük bir siyasi ve askeri akla sahip olduğu çokça söylendi. Rasyonel bir strateji izlediği belirtildi. Lokal ölçekli muharebelerde IŞİD’in belirli başarılar elde ettiği de bir gerçek.
Ancak insanlığa meydan okuyan her hareket gibi IŞİD’in vahşi ve akıl dışı karakteri onun kaderini daha şimdiden belirlemiş görünüyor. Gücünün bir göstergesi olarak sergilediği her vahşi infaz görüntüsü insanlığı ona karşı daha çok bilinçlendirip kenetliyor.
Ürdün hava kuvvetlerinin şimdiye kadar gerçek bir savaş deneyiminden geçip geçmediğini bilmiyorum. Ama IŞİD, ironik bir biçimde kendini hedef haline getirerek Ürdün’e bu imkânı sağladı. IŞİD’e karşı cephenin günden güne genişleyeceğine ve insanlığın bu iğreti beladan uzun olmayan bir gelecekte kurtulacağına şüphe yok.
Kürtler tecrübelerinden biliyor, dema ecelê bizinê tê, diçe nanê şivan dixwe.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.