Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kendisinden sonra AKP’nin liderliğini, hükümetin başbakanını ve kabine üyelerini tek başına belirlediği, sözünün emir kabul edildiği şu günlerde CHP, ‘demokrasi’ örneği bir kurultay tablosu ile çıktı karşımıza. İki genel başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu ve Muharrem İnce kürsüden birbirlerini en ağır sözlerle eleştirmekten kaçınmazken, diğer yandan eşleriyle birlikte yan yana oturdular, birbirlerini ayakta karşılayıp medenice tebrik ettiler, başarılar dilediler. Seçim bitince de kazanan, kaybedeni yanına çağırarak kurultayı birlikte selamladı.
Kurultay salonundan birlikte çıktığımız eski genel başkanlardan Altan Öymen de bu tablodan etkilenmiş:
“Demokrasi açısından çok güzel, çok örnek bir tablo vardı karşımızda. Biz geçmişte neler gördük neler. ‘Jandarmalı kurultay’ bile yaptı bu parti. Keşke başta iktidar partisi olmak üzere diğer partiler de böyle demokratik rekabet içinde kongrelerini yapabilseler.”
Benzer sözleri Kılıçdaroğlu ve İnce’nin ortak mutabakatıyla Divan Başkanı seçilen Grup Başkanvekili Engin Altay’dan da işittik. O da “CHP’nin özgürlüğün ve demokrasinin güvencesi olduğunu gösteren çok örnek bir kurultaya imza attık” dedi.
Aynı şiirle başladı
Diğer notlara gelince...
İnce, çok tanıdık dizelerle başladı konuşmasına. Ahmet Arif’in ‘Adiloş Bebe’si. Sonradan hatırladık. Bu sözleri 4 yıl önce Kemal Kılıçdaroğlu’ndan dinledik. Deniz Baykal’ın istifasından sonra genel başkanlık koltuğuna oturduğu Mayıs 2010’da yapılan kurultayda. Kılıçdaroğlu ilk liderlik testine iktidar için “Bunlar, aşımıza ekmeğimize göz koyanlardır, bunları tanı tanı da büyü Adiloş bebe...” diyerek çıkmıştı.
Rakipten ‘İnce’ taktik
İnce, zaten iyi bir hatip. Hazırlığını da iyi yapınca salonu etkileyen bir konuşma çıktı ortaya. İnce bir de taktik belirlemişti. Rakibi Kılıçdaroğlu’nu, CHP tabanının Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a olan tepkisi üzerinden vurmayı denedi. Her Erdoğan eleştirisini, seçimleri kaybederek ona Cumhurbaşkanlığı’nı ‘hediye edenin’ Kılıçdaroğlu olduğu savını anımsatarak bitirdi. Tabandaki Erdoğan öfkesini Kılıçdaroğlu’na yansıtmayı denedi, başarılı da oldu. İddialı konuştu, somut hedef koydu, ‘Başbakan olmak istiyorum’ dedi. ‘İki seçim kaybeden genel başkan gitsin’ dedi
Muhalefetten gelen sürpriz
Kılıçdaroğlu’na karşı, ‘sağa açılma’, ‘tek adam’ eleştirilerini dün de yineleyen İnce, zaman zaman eleştirilerinin ‘haksız’ noktaya ulaştığını düşünen salondan tepki de almadı değil. Ancak bu tepkileri de samimi biçimde ‘Siz benim kardeşimsiniz’ diyerek göğüslemesini bildi.
‘Ulusalcıların adayı’ dense de Muharrem İnce’nin konuşmasının sürprizi bize göre Kürt sorununa ilişkin yaklaşımındaydı. Çok ayrııntya girmedi ama ‘Kürt sorunun sol birikimle çözeceğiz. Evde konuşulan dili, resmi dili ve uluslararası dili öğreteceğiz” dedi. ‘Sağa açılmayı’ eleştirse de, partideki merkez sağdan gelen isimlere sıcak mesaj vermeyi, Kılıçdaroğlu’na destek verdiği bilinen Alevi kesimlere, sorunlarının farkında olduğunu vurgulamayı ihmal etmedi. Kadınların, gençlerin, devlette iş bekleyen parti kadrolarının, parti yönetimini küstürdüğü tüm kesimlerin tek tek gönüllerine hitap etmeyi bildi.
Kılıçdaroğlu’nun dengesini bozdu
İnce’nin ‘sağa açıldı’ eleştirileriyle dolu konuşması, ‘sakin güç’ olarak bilinen Kılıçdaroğlu’nun kimyasını bozduğunu gözlemledik. O alıştığımız sakin, güler yüzlü üslubun dışına çıkarak, salonu, delegeleri bile selamlamadan doğrudan yanıt vermeye girişti. Bu yanıtlar ile asıl üzerinde konuşmayı planladığı ekonomi, işsizlik, demokrasi, özgürlükler ve Kürt sorunu gibi başlıklar arasındaki geçişlerde yaşanan düzensizlik herkesin dikkatini çekti.
Atatürkçülük için yeni tarif
CHP’nin hem tarihiyle hem de kendi genel başkanlığı döneminde kullandığı ekonomik ve sosyal söylemlerle ‘sağa’ yönelmediğini, ‘sağcı’ olmadığını örnekleriyle anlattı. ‘Tek adam’ eleştirisine, ‘Tüzüğü değiştirmesem karşımda aday çıkamazdı’ diye ironik bir yanıt verdi. Hem ‘Atatürkçülük’ hem de ‘solculuk’ konusunda özgürlükçü tarifler getirdi. Partinin istenen başarıyı sağlayamamasını kadroların projeleri halka anlatırken ‘birlik’ ve ‘bütünlük’ havası verememesine bağladı ve bunun sorumluları hakkında bundan sonra parti içi disiplini işleteceğini çok net ifade etti.
Konuşmanın eksiği: İktidar eleştirisi
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının bize göre temel eksiği ‘iktidar’ eleştirisiydi. Erdoğan ve Davutoğlu hiç yoktu o konuşmada.
Kürt sorunu konusunda CHP’nin rotasını en net biçimde tayin ederken, bir de somut açılım yaparak Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Sözleşmesi’nin uygulamaya geçirilmesinden yana olduklarını açıkladı.
Ya strateji gereği ya da karşısına rakip çıktığı için, Kılıçdaroğlu’nu ilk kez kendi kimliğini ve geçmiş başarılarını partililerine ve Türkiye’ye anlatırken dinledik. ‘Dersimli Kemal’ dedi, ‘Hesap bilirim’ dedi.
İşte bu anlattığımız hava içinde delegeler sandığa gitti. Kılıçdaroğlu’nu bir kez daha Genel Başkan seçtiler. Ama çok ciddi bir uyarı yaparak seçtiler. Yaklaşık bin oyla aday gösterilen CHP lideri 740 oy alırken, 177 oyla aday ögsterilen rakibi psikolojik sınır olarak tabir edilen 400’ü aştı.
İnce bu oya nasıl ulaştı?
Küskün belediye başkan adayları ve belediye meclis üyesi adayları. Değiştirilen il yönetimleri. Kırgın milletvekilleri. 30 Mart’a kızanlar. Ekmel Bey’e kızanlar...Kısacası Kılıçdaroğlu ile hesabı olan herkes İnce’nin arkasında toplandı. Bugün Parti Meclisi seçiminde çekişme daha da kızışacak. Kılıçdaroğlu beraber çalışmak istediği listeyi geçirememe riski ile karşı karşıya.
Muharrem İnce ve arkasında toplanan küskün ve kızgın muhalefet, 2015 seçimlerine giderken nefesini Kılıçdaroğlu’nun ensesinde hissettirdi bir kere...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.