Barış sürecine, Kürt sorununun çözümüne ilişkin toplumsal ve siyasal tartışmalar açısından iki fay hattı var.
'İlki'ni kestirme bir formülle söyleyelim:
'Statükocu, ulusalcı ve aşırı milliyetçi koalisyon' karşısında 'değişim yanlılıları'ndan, 'muhafazakar, Kürt ve demokrat' ittifakından oluşan fay hattı…
Eski ve yeni Türkiye ayrımına işaret eden bu 'fay kırığı' yeni değil.
Son 10-15 yıl içinde Türkiye'nin siyasal ve toplumsal hayatı ve tartışmaları bu tür bir yarılma üzerinde cereyan ediyor. AB karşıtlığı, Kızıl Elma koalisyonu, darbe girişimleri, demokratikleşme ve değişimi bölünme ve rejim değişikliği fobisiyle algılayan reaktif siyasallaşma dün nerede ortaya çıktıysa, bugün de orada varlığını sürdürüyor. Aktörleri aynı, şiddete çağrıştıran tepki biçimleri benzer…
Buna karşılık 'barış talebi etrafındaki toplumsal yığılma' 2007'deki yüzde 47'lik seçim tokadını andıran, 2010'daki yüzde 58'lik referendum oranını yansıtan çoğunluk dokusuna işaret ediyor.
Çözüm sürecine bu açıdan bakıldığında, toplumsal meşruiyet eksenli bir değişime kürek çektiğimiz, ve doğru yolda ilerlediğimiz açıktır.
İkinci fay hattı, özellikle 'barışçı blok'un iç dokusuyla ilgili.
Nitekim burada her şey güllük gülistanlık değil. Örneğin süreçle ilgili olarak Kürtlerin iç gerilimleri, barış takviminin usulüne ilişkin tartışmaları, beklentileri, güvensizlikleri, hatta ayrışmaları var. Öcalan bu açıdan bir yapıştırıcı işlev görse de, bu gerilim hattı bir veri.
Aynı gerilimi dün sözünü ettiğimiz üzere, muhafazakar alanda da görmek mümkün. Barış sürecine verilen büyük destek, 'barış yöntemi' ve ' nasıl barış ' sorusu gündeme geldiğinde şüphe yok ki, kimi iç çelişkileri, kimi endişeleri devreye sokuyor. Barış istikametinde yol alındıkça bu tür soruların daha çok sorulması ve bu tür tartışmaların derinleşmesi kaçınılmaz görünüyor.
Ancak önemli olan şudur :
Bu tür iç gerginlikler 'bozucu' değil, 'kurucu' bir rol oynamaktadır.
Nasıl?
Barış sürecinin teleffuz edildiği ilk günden bu yana şunu tekrarlıyoruz:
Barışın tesisi, sadece sistemin değil, bir taraftan Kürt siyasi hareketinin öte taraftan Türk siyasi alanının ve siyaset algısının yeniden yapılanması anlamına gelecektir.
Meseleye bir ağacın dibinden değil, ormanı gören bir tepeden bakarsanız, farkedeceğiniz, Kürt siyasi alanının daha şimdiden kendi içinde bir değişim geçirmeye başladığı, çatışma dilini terkeden, güvensizlik duygusundan arınmaya çalışan yeni bir fikri üniteye doğru evrilmeye yöneldiğidir.
Muhafazakar alanda da görmek gerekir ki, milliyetçi siyasi refleksin öbeğinden gelen, yekpare millet fikirini merkez alan muhafazakarlar, kültürel kök temelinde de çok parçalı toplum fikri alıştırması yapmaya başlamış görünüyor. Barış projesi ile kendi dil değerleri arasında köprü kurmaya çalışıyor.
Bu alıştırma halinin zor ve uzun olacağına, yukarıda söylediğimiz gibi çelişkiler içereceğine kuşku yoktur.
Ancak istikamet barış oldukça değişimin, dönüşümün yaşanacağına da şüphe yoktur. Bunun aksaması ancak barış sürecinin aksamasıyla olur.
Başbakanın iç kabinesinin önemli ismi Yalçın Akdoğan'ın Star Gazetesi'ndeki yazısında bu sıfatla yaptığı şu tespit önemli:
'AK Parti heyetleri Ege ve Karadeniz bölgesindeki illeri dolaştılar, vatandaşın nabzını tuttular.
Sadece AK Parti tabanı değil, CHP ve MHP tabanını oluşturanların büyük bir kısmı da çözüme destek veriyorlar. Elbette çekinceler, kaygılar,farklı görüşler yok değil…. Akil İnsanlar Heyeti'nin Ege, İç Anadolu ve Akdeniz'de yaptıkları etkinlikler, 'ihtiyatlı bir iyimserlik'le birlikte çözüm umudunun beklenenin üzerinde olduğunu gösteriyor…'
Bizim de Marmara Bölgesinde, özellikle İstanbul'da yaptığımız temaslar bunu teyit ediyor…
Yol açık…
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.