• BIST 9549.89
  • Altın 3005.985
  • Dolar 34.5383
  • Euro 35.9979
  • İstanbul 3 °C
  • Diyarbakır 9 °C
  • Ankara 1 °C
  • İzmir 7 °C
  • Berlin 3 °C

‘Değersiz yalnızlıklar’...

Ceyda Karan

Değerli yalnızlar’a her yerde rastlanır! Değerleri hep kendinden menkuldür. Ne kadar değerli olduklarını başka teyit eden olmadığında hayata küsenleri de çıkar. Biraz ‘yenilmeye doymayan pehlivan’ olanları ise kendisinden başka herkesi suçlar; kendisini müstesna, erişilmez hisseder. Tıpkı ‘gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar’ misalidirler. Bilmezler ki, gökyüzünde aslında milyonlarca yıldız vardır ve diğerlerine göre yalnızlıklarının sebeb-i hikmeti pek bir sönük olmalarından kaynaklanmaktadır!

MESELE ‘YALNIZLIK’ DEĞİL ‘DEĞERLİ’ KISMINDA

Nihayet dış politika lügatimize ‘yalnızlık’ da girdi. Hem de ‘değerli’ etiketiyle... Bugün ‘sıfır sorundan’ ‘sıfır müttefike’ gelme başarısını gösteren ilk Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti olmak gibi bir unvana sahiptir artık AK Parti Hükümeti! Buna ‘değerli yalnızlık’ diyecek kadar da gafil olabilecek kadar kibirli... “Hiç yoktan iyidir, Türkiye’nin nasıl da yalnızlaştırıldığı teslim edildi”, diyebilirsiniz! Fakat daha da ‘yalnızlaştıracakları’nı dünya âleme ilan etmekten çekinmeyecek kadar ‘kılavuzu karga’ gidilmesi hiç hayra alamet değil. Ancak burada asıl mesele ‘yalnızlık’ta değil, ‘değerli’ kısmında... Zira bu kısım ‘değerler’e dair açmazları ortaya sermekte.

TÜRKİYE, ANADOLU, HEBA EDİLENLER...

Gerçekleşmesi mümkün olmasa bile konjonktür gereği ‘sıfır sorun’ mottosu altında; bir ayağı Batı’da, diğeri Doğu’da; bölgede kolay kolay uzlaşamayacak tarafların bile kulak vereceği, ‘âkil’ göreceği; insanlığın ulaştığı evrensel ilkeleri ve demokrasi mücadelesinde şart olan uzlaşma kültürünü telkin edebilecek bir ‘bölgesel güç’ olma potansiyeli; işte ancak bu şekilde heba edilebilirdi.

Türkiye gibi; Anadolu’nun zengin etnik, dinî ve insanlık kültürüyle yoğrulmuş, İslam medeniyeti ile seküler kazanımların harmanlandığı ve bütün geçmiş hatalarına rağmen demokrasi mücadelesi asla ve kat’a dinmediği için, kocaman bir bölgeye ‘model olabilecek’ bir ülke, işte ancak böyle ‘etkisiz kılınabilirdi’. Sorun şu ki, bütün bunların sebeb-i hikmeti şu ‘değerli değerler’ meselesinde...

DEĞERLER SİSTEMİ, ETİK, VİCDAN, ONUR...

Dış politika, uluslararası ilişkiler, güç ve çıkar ilişkileri, ittifak ilişkileri kadar ‘değerler sistemi’ ile işler. ‘Değerler sistemi’nin dayattığı bir ‘etik’, bir ‘vicdan’ elbette ki vardır. Sistem ‘etik’ üzerine kurulmaz, fakat ‘etik’ ve ‘vicdan’ her hamlede aktörlerin karşısında dikilir. Bu sayede bağlı olunan ‘değerler sistemi’ kaçınılmaz olarak sergilenir. Herkes de anlar... Bu yüzden ‘değerli yalnızlık’ kavram diyemeyeceğim gibi saptamaları benimseyenlere, ‘etik’, ‘vicdan’, ‘değerler’, ‘onur’, ‘realpolitik’ ve ‘çifte standart’ mefhumlarını anımsatmak gerekir...

İRAN POLİTİKASI: BATI NE DERSE EYVALLAH!

İran’da 2009 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sandıktan toplumsal bir infial yaratacak şekilde, son derece şaibeli biçimde Mahmud Ahmedinecad çıktığında, ‘ilk tebrik eden’ sizin ülkeniz olduysa... Günlerce dinmeyen infiale hiç usulünce ‘dokundurulmamışsa’... Konjonktür değiştiğinde Türkiye-İran dengesini zedeleyecek ‘Şii nefreti’ soslu okumalara ‘prim verilmişse’... ‘Etik’ ve ‘vicdan’ yoksunluğuyla itham edilen Batı’nın yaptırımları ‘uluslararası bağlılıkların gereği’ olarak ‘memnun mesut’ uygulanabiliniyorsa... O vakit ‘değerli yalnızlık’tan söz ederken, bir durup düşünmek icap eder. Balık hafızalar için: Beğenilmeyen monşerlerin Türkiyesi, İran-Irak savaşında sivillerin zarar göreceği yaptırımlara karşın tarafsız kalmıştı.

RABİA KADER’E YALANDAN SÖZ VERMEK

Vakti zamanında Uygur Türkleri’nin sesi olan Rabia Kader’e, yaşadığı haksızlıklara rağmen bol keseden konuşulup bir türlü vize verilmemişse... Bugün ise İhvan’ın kayıplarından yola çıkarak R4BIA kampanyası düzenleniyorsa... ‘Etik’, ‘vicdan’ ve ‘onur’dan söz ederken, bir durup düşünmek icap eder.

LİBYA’DA BİR ÖYLE, BİR BÖYLE!

Libya’da uluslararası müdahale olmasa yaşanmayacak bir başka rejim değişikliği için önce “NATO’nun işi ne?” denmiş, hemen ardından ‘kendi vatandaşlarını kurtarma’ retorikli, havadan ittifak uçaklarını ‘koruma misyonlu’ ‘realpolitik’e çark edilmişse... ‘Değerli yalnızlık’tan söz ederken, biraz insanın yüzünün kızarması icap eder.

BAHREYN’DE DIŞ MÜDAHALEYE DESTEK

Bahreyn’de nüfusun çoğunluğunu oluşturan Şiiler, bölgede ‘mezhepçilik’ten en az nasibini almış bir demokrasi mücadelesine giriştiğinde, Sünni monarşiye destek çıkılıp, çağırdıkları Suud ordusunun işgali olumlanmışsa... Kanlı, alenen dış destekli askerî müdahale desteklenmişse, ‘etik’ten ve ‘vicdan’dan söz ederken, bir durup düşünmek icap eder.

YEMEN’E BİSKÜVİ KUTUSUNDA SİLAH YOLLAMAK

Yemen’de aşiretler arasındaki iktidar mücadelesinin ‘devrim’ diye sunulmasına hiç ses edilmemişse... Meseleye kuzey-güney savaşı, eski bölünmüşlükler bilinmeden, ‘Yemen türküsü’ retoriğiyle bakılmaktaysa... Bu ülkeye birilerinin bisküvi kutularında silah yollamasına bir şekilde ‘göz yumulmuşsa’... ‘Etik’ ve ‘vicdan’dan söz ederken, bir durup düşünmek icap eder.

Ve en mühimi...

‘DOSTLAR’DA...

Vaktiyle Irak’ı işgal eden Amerikan yönetimine hakikaten ‘dur’ denmemişse... Balık hafızalar için: Hükümet tezkereye onay için çabaladı, işgale katılım yeter sayıya ulaşılamadığı için reddedildi. Irak ve Afganistan işgallerinden hemen sonra neocon ABD yönetiminin oluşturduğu ‘gönüllü koalisyon güçleri’nin başka bir versiyonu 10 yıl kadar sonra komşu bir ülke için ‘dostlar grubu’ adı altında ‘akıl edildiyse’... ‘Etik’ ve ‘değerler’den söz ederken, bir durup düşünmek icap eder.

REJİM DEĞİŞİKLİĞİNDE...

Suriye’de yaşanan karışıklık iyi analiz edilmeyip rejim değişikliğine neocon’lardan farklı olarak güç de kâfi gelmezken kalkışılmışsa... Yani bir nevi ‘neocontürk’lüğe soyunulmuşsa... ‘Üç-beş’ ayda başarı kaydedilemeyince çare, ‘Sünni blok’ etiketli ‘mezhepçilik’ belasını körükleyecek bir ittifaklar silsilesinde bulunmuşsa... Bu yüzden komşunuzda daha da fazla kan dökülmekte ve el Kaide terörünün en feci tezahürleri belki de gitmemek üzere yerleşmekteyse... El Nusra’nın at koşturduğu Rojava’da Suriye Kürtleri’ne yapıp ettikleri geçiştirilirken, bölgeye insani yardımların sokulmasına ‘türlü pazarlıklar’la yanaşılmaktaysa... ‘Etik’ ve ‘vicdan’ derken, bir durup düşünmek icap eder...

DEVRİMİ ORDUYA SATAN İHVAN DEĞİL Mİ?

Mısır’da 25 Ocak 2011 Devrimi henüz tamamlanmamışken; Mübarek’in paşası ‘Ömer Süleymanlı geçiş sürecine’ fit olmuş İhvan, Temmuz 2011’de ‘vesayet bitmedi ki’ diye ayaklanan ‘devrimcilere’ karşı, ‘ordu-İhvan el ele’ bildirisi yayınladığında; ‘Orduyla oyun olmaz’ diye ikaz edilmemişse... Yine başta cumhurbaşkanı adayı bile çıkartmayan, ne hikmetse sonra çark eden İhvan, demokrasiyi ‘sandıktan’ ibaret görmeye başladığında; ‘Bu iş böyle olmaz’ denmemişse... Şiiler’in linç edilmesi, gençlerin minarelerden atılması da kınanmamışsa... İhvan’a ‘toplumu ayrıştırıcı değil, birleştirici olması’ telkin edilememişse... Bugün Adeviye’de dökülen kanlar üzerinden ‘değerli yalnızlık’, ‘vicdan’, ‘onur’ derken, iki elin başa konulur bir kez daha düşünülmesi icap eder...

KÖRFEZ’DEKİ PARALI AŞK BURAYA KADAR...

Suudiler, Emirlikler, Kuveyt ve Körfez âleminin petrodolarlarını kullanış biçiminden vaktiyle memnun olunmuşsa... Mısır’da darbe olduğunda ‘ılımlı İslam- sandık demokrasisi’ retoriğini bile iktidarlarına tehlike gördüklerinden realpolitik icabı çark eden bu güçlere şimdi çıkışılıyorsa... ‘Değerli yalnızlık’ demeden önce bir durup düşünmek icap eder...

Fakat Türkiye’nin, Anadolu’nun değerleri bölgede etkili olacağına, Suud’un, Körfez’in değerleri burada öne çıkarılır hâle getirilmişse, Selefi/ Vahhabi ideolojisi sınırımızda kol gezer olmuşsa; Bu nasıl yapılacak?

OTURUP İZLEMEK, ŞAŞIRMAK...

Peki, yapılamayınca ne olur? ‘Direniş örgütü’ diye kollanan, Suriye’den sökülüp mezhepçilik hattında yerini alması sağlanan, bu sebeple bugün siyasi arabuluculuk pozisyonunu bile yitirmenin eşiğine gelen Hamas, ancak ‘tarafsızlık’ beyan edebilirken, oturup ancak izlenir... Sıcak para ilişkisi kurulan baş müttefik Katar’ın darbeyi önce kınamasına sevinmişken, sonra “Biz aslında İhvan’ı değil, Mısır’ı desteklemiştik, hâlâ da destekliyoruz” diyerek çark etmesine şaşılıp kalınabilir...

‘ETİK’ SOSLU ‘REALPOLİTİK’...

Zira ol hakikat ‘etik’ soslu ‘realpolitik’ oyunundan ibarettir. Özgüvenin kibre evrilmesiyle, icraatlara övgüler düzmek dışında think’i olmayan tank’lerin de katkılarıyla yüze göze bulaştırılan türden... Fakat ‘realpolitik’ yüze göze bulaştırıldığından, geriye artık ‘değeri’ni herkesin biçebileceği bir ‘yalnızlık’ kalmıştır. Kimbilir belki de ‘yalnızlık türküsü’ tutturmak yerine “Ben nerede yanlış yaptım?”ı tekrar tekrar dinlemeli dış politika kurmayları... Ama hatadan dönmenin tek bir yolu vardır hatayı görmek.

Ortadoğu’nun kaygan zemininde raks edeyim derken ‘yalelli’ söylemenin bir adabı var. Raks etmek kırıtmaktır, dış politikada yeri de vardır, ama nalıncı keseri gibi oynarsa orası burası, üstelik buna kalkıp da ‘değerli yalnızlık’ demekten hicap duymazsanız eğer, hem pek değersiz kalırsınız, hem de yalnız. Bu arabeskinize de bütün Ortadoğu’nun kargaları güler, zaten Batılı güç odakları her hatamızda el ovuştururken... Kişi kendini ne kadar değerli görürse görsün, yalnız başına kendine değer ithaf ettikçe, sadece maskara olur. Tarih böyle yazılmış, anlayana...

  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89