Dün müstakbel Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Ak Parti kongresindeki konuşmasını dinlerken, bir yandan da sosyal medyayı takip ediyordum.
Malum, Twitter dünyanın en acımasız mecrası. Davutoğlu’nu öven de vardı, yeren de. Kimileri konuşmayı fazla uzun buldu, kimileri sevdi. Kimi Davutoğlu’nun 9 maddelik Restorasyon başlıklarından ”hashtag” yaptı, kimileri ise ti’ye aldı.
Ben ise, çok tanıdık bir konuşma dinlediğim hissine kapıldım.
Yıllardır Ahmet Davutoğlu’nun konuşmalarına aşina olanlar için, ne uzunluk ne de temel mesajların numerik olarak verilmesi sürpriz değildi. Diplomasi muhabirleri iyi bilir: Davutoğlu, genelde meramını madde madde anlatır. ”Bunun 3 nedeni var” ya da ”Şehirleri kuran 4 cins medeniyet vardır” gibisinden 3 ya da 4 maddeye sığdırır. Bu defa ”Restorasyon” başlığı altında, 9’ladı.
Restorasyon kavramına da o kavram altındaki başlıklara da itirazım yok. Keşke Türkiye Davutoğlu döneminde gerçek bir “restorasyon” sürecine girse. Bunun olması için, sadece ”ekonomik kalkınma”, sadece ”ahlaki restorasyon” vs. yetmez. İç barışın sağlanması için, son dönemde küsen, küstürülen toplumsal kesimlere de el uzatmak lazım. Liste uzun; ancak özünde söz ettiğin ”öteki yüzde 50.” Ak Parti’nin başarısı seçim kazanmaksa, başarısızlığı da kendisine oy vermeyenlerin nefretini kazanmak oldu. Toplum kutuplaştı, bölündü, parçalandı. Günün sonunda insanlar size oy vermeyebilir; ancak sizin meşru olduğunuzu düşünmek durumundadır.
Bu yüzden de Ahmet Davutoğlu’nun önündeki en büyük tarihi sınav, bu ”toparlanma” sürecini başarıp başaramayacağıdır.
Süslü laflar bir yana, yolun karşı kaldırımına geçip, Kürtlere, Alevilere, Gezicilere, laiklere, liberallere, entellere ve cemaat tabanına el uzatacak mı? Onların da başbakanı olacak mı? Havayı biraz yumuşatacak mı?
İnşallah diyorum.
Onun dışında Davutoğlu’nun konuşmasındaki ”epistemolojik” gibi havalı akademik laflar benim hoşuma gitti. Halkımız Google’a akın edip anlamına bakmış. Ne güzel. Memlekette popülizm, lümpenlik zaten gırla. Biraz da bu olsun! Kürsüden ”epistemolojik” diyen bir başbakanımız da oluversin. Umarım çok yakında bir Meclis grup konuşmasında da ”ontolojik” çakar. Siyasilerin karşılıklı hakaretleşmesine tercih ederim bu durumu!
Konuşmada bana tuhaf gelen yegâne unsur, son dönem Başbakan Erdoğan’ın konuşmalarına da damgasını vuran ”kutsallık” vurgusu. Ak Partililer artık kendi başarılarını sadece ”tarihi” değil, ”ulvi” bir terminolojiyle anlatıyorlar. ”Devleti kutsamıyoruz” diyen bir hareketin 12 yıl sonra geldiği nokta, kendini kutsama. Davutoğlu da dün ”kutsal”, ”kutlu” gibi sıfatlar ve İslami referanslarla kendi dönemimin uhrevi bir anlamı olduğu söylemini devam ettirdi ki... Buna katılmıyorum. Siyaset, alt tarafı siyasettir. Parti de partidir. İktidar olmanın, yönetmelik çıkarmanın, bakanlar kurulu toplamanın, MGK toplamanın kutsal bir yanı yok. Ne burada, ne yukarıda.
Çünkü nihayetinde bu gezegende 8 milyar insan yaşıyor. Bunların sadece 77 milyonu bizde. Homo sapiens dediğimiz canlılar ise, 200 bin yıldır dünyada. Diyeceğim, hepimiz en fazla uzun bir yolda birer kum tanesiyiz.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.