Kurallarını, sürelerini, fiile katılma irade ve biçimini yasalaştırarak davaların bitirilmesi iktidarın görevidir.
Taha Akyol’un, Sedat Ergin ile birlikte gerçekleştirdiği ‘Eğrisi Doğrusu’ programının bu haftaki konuğu Adalet Bakanı Sadullah Ergin’di. İki usta gazeteciyi yararlanarak dinledim. 28 Şubat soruşturmasının genişlemesi sorusu ve cevabı düşündürücüydü.
Siyasal amaçlı soruşturmalar nereye kadar gitmeli ve genişlemeli sorusunu Adalet Bakanı hem iddialı, aynı zamanda belirsiz sayılabilecek sözlerle cevapladı. Hürriyet de Sayın Ergin’in Ergenekon ve benzeri davalar için de geçerli kısa cevabını, dün manşetine koydu: Kararında yapılmalı! (06 Mayıs) Önce Adalet Bakanı Ergin’in bu konudaki sözlerini özetlemeye çalışayım: Duygusal değil yasalarımızın öngördüğü ölçütlere uygun ve kararında yapılması gereken soruşturmaların genişliğini savcılarımız belirlemektedir, Adalet Bakanı “şunu kapsasın bunu kapsamasın” gibi tespitlere girişmemelidir.
Bakanın görüşleri üzerine düşüncelerimden önce, tanım önerimi yazayım:
Konuştuğumuz ‘son soruşturmalar’ şöyle tanımlanabilir: İktidar partisi ve yetkililerinin yasal olmayan araç ve yöntemlerle, halk nezdinde zayıflatmayı ve görevlerinden düşmeleri sonucuna varmayı amaçlayan girişim sahipleri içim açılan soruşturma ve davalardır. Hareket liderinin ya da olayın bir raporunun adıyla veya olay tarihiyle anılan davalar demokrasimizde çok vardır: Dokuz Subay, Talat Aydemir, 9 Mart davası bunlar arasındadır.
Bu konuların soruşturmasında iki önemli husus vardır: Biri fiili olayların üzerinden zaman geçtikten sonra ve örnek olsun diye dava açılması; diğeri de sanık sayısının çok fazla olmasıdır. Bu iki özellik halkta, davalarda kanun ve adalete uyulmadığı kanaatini yaratır. Başlangıçta bu kanıda olanlar halk içinde azınlıkta görülürler, dava süreci uzadıkça yargıya inanç azalır.
Zaten son soruşturma benzeri davaları, iktidarın müdahalesi iddiasından korumak zordur. Günümüzde de anketler, halkın yarısı çevresindeki kesiminin, son davaları iktidarın yönlendirdiği görüşündedir.
Son soruşturmaların açılmasında, bazı alanlarda yargıyı özendirmede ve ortam hazırlamada şüphesiz iktidar etkilidir. Ancak, son soruşturmalar ve davalar, hiçbir zaman olmadığı kadar bağımsız yargı sistemi içinde açılmışlar ve yürütülmektedir.
Yargı bağımsızlığı içinde, yargıçların zaman ve sanık sayısına bakmadan dava açılmasına ve yargılamanın sürdürülmesine, kararın ne zaman verileceğine karışılamaz.
Son soruşturmalarda başlangıçta beş yıl, sonra on beş ve otuz yıl önceki olaylar ele alınmıştır. Daha şimdiden yüzü geçen tutuklu, dört yüzü geçen sanık sayısı vardır. Sorumlularla, ‘mutlak itaat’ içinde emir uygulayanlar aynı kefeye konulmuştur.
Özetle, bu yapı ve sanık sayılarıyla, bu davaların bitirilmesi çok zordur.
Birçok kişinin farklı düşündüğünü, hatta 1980’in iktidar ortaklarının, 28 Şubat’ta karar verenlerin ve değişik yollarla kanunsuzluğa bulaşmış suçluların da mahkemeye getirilmesini savunanların bulunduğunu biliyorum. Bundan sonra kimsenin darbeye özenmemesi için, davaların gittiği yere kadar götürülmesini savunanlar çoktur!
Her darbe sonrasında insanlık dışı işkence görenlerin isyanları haklıdır; onların isyanına ancak saygı duyuyorum ama ne yapayım ki, bu halk yaşamını sürdürecektir!
Sayın Ergin haklıdır; Adalet Bakanı davaların genişlemesi konusunda bir ‘tespit’ yapamaz, yapmamalıdır. Ancak, davaların makul sürede bitirilmesinin hukuki kurallarını, soruşturma açma sürelerini, sanıkların fiile katılma irade ve biçimini belirleyip yasalaştırmak da siyasal iktidarın görevidir.
Yargı, hassas terazisinin kefesine konulanları bağlı gözüyle görmez! Terazinin çalışma sistemi ve tekniği, kefeye neleri kimin koyacağının kurallarını yasama belirler. Yargıya müdahale değil, geriye doğru, belli maddelerde yazılı suçlar için, dava açılabilmesi, suçlular ve suça katılma gibi bazı kuralları iktidar ve yasama sınırlayıp belirlemelidir.
Bugünkü özel durumda, genel durumun istisnalarını ve özel hükümleri yasalaştırmak, yargıya karışma değil, siyasal tercihtir.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.