Cezaevinde, her gece, el ayak çekilip herkes yalnızlığıyla baş başa kalınca karanlıktan sesler geliyor.
Duvardaki oğlunun resmiyle her gece konuşan, birkaç yıl içerisinde yaşamı ya da yaşamsızlığı bütünüyle değişen bir adamın sesleri.
Cumhurbaşkanı dahil devreye giren neredeyse kimse kalmamışken, hâlâ her gece duvardaki resimle yüzleşmek zorunda kalan Fatih Hilmioğlu’nun dava arkadaşı Tuncay Özkan’ın anlatımına göre, vücuduna yavaşça yerleşen kanserden de tehlikeli olan hocanın psikolojisi.
Hilmioğlu, Ergenekon soruşturması kapsamında 16 Nisan 2009’da tutuklanmadan önce de hastaydı aslında. Kronik karaciğer rahatsızlığı Hilmioğlu’nun ailesi tarafından da biliniyordu. Ancak cezaevine girdikten kısa süre sonra geçirdiği yüz felci, rahatsızlığı nedeniyle uygulanan tedavinin biçimi bu hastalıkları ilerletti. İleri derecede siroz riskiyle karşı karşıyaydı artık.
İlerleyen dönemde, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ve Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastaneleri’nde muayene edilen Hilmioğlu’nun kanser olduğu anlaşıldı. Bir başka deyişle, vücudunda bu saptamanın yapılmasına neden olan tümörlere rastlandı. Farklı yerlerden alınan sağlık kurulu raporlarında, tedavisinin cezaevinde devam edilemeyeceği belirtilmesine karşın sonuç değişmedi. Tutuklu yargılanmaya devam etti.
Ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, hükmün açıklandığı gerekçesiyle Hilmioğlu’nun tahliye taleplerini son aşamada bile reddetti. Hilmioğlu’nu 23 yıl hapse mahkum etti.
Ancak Hilmioğlu’nu yıkan hastalık olmadı. Cezaevindeyken, Malatya İnönü Üniversitesi Rektörü olduğu dönemde gelen tehditlerden ürküp Ankara’ya gönderdiği, zarar görmemesi için görmemeyi bile göze aldığı üniversitede hukuk eğitimi gören oğlu, trafik kazasında yaşamını yitirdi.
Cezaevinde, televizyondan altyazısından aldı haberi.
Elleri kelepçesiz gezdirilen suç makineleri firar ederken, hoca, güvenlik gerekçesiyle aynı gece getirildiği Ankara’da, “yönetmelik böyle emrediyor” gerekçesiyle evinde değil cezaevinde yatırıldı. Oğlunu toprağa koyduktan sonra geceyi yine cezaevinde geçirmek zorunda kaldı.
Cezaevine döndüğünde ise oğlundan geriye duvarında asılı fotoğrafı kalmıştı.
Hilmioğlu bir türlü tahliye edilmedi.
Son olarak, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile yaptığı görüşmede durumunu gündeme getirdi. Gül hukukçularına talimat vererek, Hilmioğlu’nun hukuki durumunu incelettirmek üzere harekete geçti.
Cumhurbaşkanı Gül’ün yanı sıra Adalet Bakanlığı da devreye girdi. Adalet Bakanlığı, Hilmioğlu’na hastanelerden verilen sağlık kurulu raporlarını Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’na göndererek görüş sordu.
Bu aşamada, Hilmioğlu, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Dilekçede, rahatsızlığı bulunan Hilmioğlu’nun tutuklu olmasının yaşam hakkını ihlal ettiği, tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının zedelendiği savunuldu. Hilmioğlu’nun hayati tehlikesi bulunması gerekçesiyle tahliyesine karar verilmesi istendi.
Hilmioğlu, Çapa Tıp Fakültesi’ne tekerlekli sandalye ile götürülerek, 9 kişilik heyet tarafından sağlık muayenesinden geçirildi. İnceleme için kan örnekleri alınırken, psikiyatri bölümünde de muayene oldu.
Anayasa Mahkemesi, Hilmioğlu’nun bireysel başvurusunu sonuçlandırmak için sağlık kurulu raporlarının sonuçlarını bekliyor.
Yani iş gelip dolaşıp Adli Tıp’ın vereceği rapora kilitleniyor.
Cumhurbaşkanı da açıkladı; o rapora göre mahkeme ya da Adalet Bakanlığı bir karar vermeden hiçbir şey yapılamıyor.
Ve Hilmioğlu hâlâ cezaevinde.
Hilmioğlu gibi onlarca hasta mahkum da benzer prosedürleri bekliyor.
Onlar bekliyor, devlet bekliyor.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.