Güneydoğu’dan bir dostum aradı.
Dedi ki, “PKK’lı çocukları ölen Barış Anneleri geçen gün Çukurca baskınının olduğu yere gidip örtülerini attılar. Bizim burada gelenektir, en kanlı kavga bile kadınlar örtülerini attığında durur. Acaba bu jesti yapan kadınları Cumhurbaşkanı davet edip bir görüşmez mi? Barış için büyük bir adım olur. Siz acaba bunu söyleyemez misiniz?”
Kürt dostum, sanırım benim “kuvvetli ilişkilerim” olduğunu düşünüyor.
Öyle ilişkilerim yok, ne Cumhurbaşkanı’nı ne Başbakan’ı ne de bir iki istisna dışında hükümet üyelerini tanırım.
Doğrusu ya, böyle işleri telefonlarla, gizli kapaklı halletmeye çalışmanın da yazarlık ya da gazetecilik yapan insanlara çok uygun düştüğü kanaatinde değilim.
“Ben bu önerini yazarım” dedim, “sonra ne olur bilmem”.
Bence bu iyi bir öneri.
Burası “şiir çocuklarının” ülkesi, felsefe, roman, bilim değil ilk şiir kökleşmiş buralarda, duyguların epeyce coşkuyla bir biçimde ifade edildiği, duygunun zaman zaman aklın da önüne geçtiği bir coğrafya.
Duygular, jestler önemli bir yer tutuyor hayatımızda.
Biliyorum, savaş tamtamları sıkı bir şekilde çalınıyor.
Savaş büyüyecek diye sevinen çok insan var.
PKK’nın “savaş çıkartmak” için kararlı saldırıları karşısında kimse çıkıp da “devlet dursun” demiyor.
Ama “savaşa savaşla” cevap veriyorsanız, barışa da barışla cevap vermek gerekmez mi?
Kürt örgütleri, siyasetçileri, siyasi partileri çok anlamlı bildiriler yayınlıyorlar.
Barışı destekliyorlar.
Bütün ülkeyi yakacak bir iç savaş yangınını körüklemiyorlar, aksine yangını söndürmek için uğraşıyorlar.
Onlara Ankara’dan bir cevap gelmiyor.
Bu savaş, ancak Kürt halkının yardımıyla durur.
Kürt halkının önemli bir bölümü elini uzatıyor, bu eli sıkacak kimse yok mu?
PKK’nın yaptıklarına kızmak, bütün Kürt halkına kızmak anlamına mı geliyor?
Bu sorunu, sadece öfkeyle, intikam duygusuyla, tehditle çözemez kimse.
PKK yönetimi büyük bir hata yaptı bence, bu hatayı herkesten daha iyi gören Kürt halkının PKK’nın son eylemlerine karşı mesafeli duruşu barış için büyük bir fırsat yaratıyor bu ülkeye.
Türkiye’yi yönetme iddiasında olanlar bu fırsatı kullanmazlarsa çok pişman olurlar.
Kürt halkının ortaklaşa açıklamaları, Barzani’nin dünkü sert çıkışı, Öcalan’ı devreden çıkartan PKK yönetiminin savaşı tırmandırma politikasının gerçek hayatta bir karşılığı olmadığını gösteriyor.
Ama eğer devlet de PKK gibi “sadece savaş istiyorum” diye tutturursa, barış imkânlarını hovardaca harcarsa, barışa fırsat tanımazsa, “çok öfkelendim, PKK’yı bitirene kadar savaşacağım” derse, PKK’nın düştüğü hatanın aynısına düşer.
Savaşla halledilebilecek bir sorun değil karşımızdaki.
Hadi PKK yönetimi bu gerçeği göremiyor, yıllarını dağlarda geçiren insanlar ülkeyi ve bu ülkenin gerçeklerini fark edemiyorlar, Türkiye’yi yönetenler de mi gerçeklerden koptu?
Silaha güvenmek “savaşı belki kazandırır” ama Kürt sorununu çözmez.
“PKK’yı yenerim, sorunu çözerim” diyen varsa büyük bir hataya yapar.
Savaşı bitirecek olan, iki halkın ortaklaşa belirleyecekleri “hakkaniyetli” bir çözüm bulmak, yeni anayasa yapmak gibi siyasi adımlar atarken iki halkın da “rızasını” almak ve gönüllerini kazanmaktır.
Bunun gerçekleşmesinin yolunu açacak olanlar bu ülkeyi yönetenlerdir.
Başbakan, sertliğe kendisini fazla kaptırmış bir görüntü veriyor.
Cumhuriyet, bütün tarihi boyunca Kürtlere “sert” davrandı, o “şedit” uygulamaların sonucu ne oldu, sorun çözüldü mü?
“Açılımı” başlatan Başbakan’ın, yalnız bırakıldığını düşünerek kişisel olarak “kızma, öfkelenme” hakkı var, bunu herkes anlıyor ama bir yönetici olarak “öfkeden” başka duygular olduğunu da şimdi yeniden keşfetmek zorunda.
Ama onun bunu becerip beceremeyeceği konusunda çok kuşkuluyum, “sert adam” imajını gerektiğinden fazla sevmiş bir hali var.
Onun için, bu yazıyı ezkaza gören birinin Cumhurbaşkanı’na “Güneydoğu’dan gelen” bu öneriyi söylemesini ve onun kendisine uzatılan bu barış elini gereken olgunlukla sıkmasını, o anneleri bir çaya davet etmesini ümit ediyorum.
Tabii, Başbakan da bu jesti yaparsa, hepimiz kendisine minnettar kalırız.
Davet edin o acılı kadınları.
Onlar, o korkunç kederlerini bastırıp başkalarının evlatlarını kurtarabilmek için “örtülerini” atıp “barış” diyorlarsa, siz de onlara “buyurun, bir çay içelim” diyebilirsiniz.
Hiç unutmayın, o annelere saygı göstermek kimseden bir şey eksiltmez, aksine yüceltir saygı göstereni.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.