Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, dün Ak Parti grup toplantısında 10 ilin belediye başkan adaylarını açıklamasıyla birlikte yerel seçimin ateşi mart sonuna kadar düşmemek üzere yükselmiş oldu.
Başbakan, Rusya’dan dönüş yolunda adayları ilan sürecini öne çekeceğini açıklamıştı.
Bu hamle Eskişehir, Gümüşhane gibi dün açıklanan ve Ak Parti’de olmayan illerde yarışı önceden başlatmayı hedefliyor olabilir.
Aynı zamanda, dershanelerin kapatılması tartışmasının yarattığı puslu ortamı dağıtmayı amaçlaması ve “Asıl işimize bakalım” mesajını taşıması da kuvvetle muhtemel.
Velhasıl, Türkiye’nin önünde 30 Mart’a kadar sürecek bir seçim itiş kakışı var.
Dört aylık bu süre, memleketin en öncelikli konusu olan ve olması gereken barış süreci açısından ne kadar boş geçirilebilir?
Kamuoyu, çözüm sürecinin ruhunu yakalamış ve ateşkesin sunduğu sulh ortamının kıymetini yeterince içselleştirmiş durumda. Bu işten dönüş olmadığı ortada.
Ancak Diyarbakır’da Barzani katkısıyla çözüm sürecini tahkim eden atmosfer, ne kadar idare edebilir?
Süreci yönetenlerin, yerel seçim sonuçlarını bekleme lüksü var mı?
Bu soruların yanıtı elbette, “hayır.”
Üstelik silahlar henüz gömülmemişken.
Avukat görüşmeleri
Yerel seçim, 30 Mart’ta yapılacak. Mart ayından sonrası, bahar sendromu diyebileceğimiz bir döneme işaret ediyor. Bahar ayları PKK açısından hep önemli bir dönemeci ifade edegeldi. Şimdi bu tabloya Kuzey Suriye parametresini eklemek zorundayız.
Kandil her ne kadar, “Seçimi bekleyeceğiz” dese de sürecin geldiği nokta ve dayatan koşullar barış için yerel seçim sonrasını beklemeden somut bazı adımların atılmasını zorunlu kılıyor.
Bunun araçlarını bulmak için şapkadan tavşan çıkarmaya gerek yok.
Öcalan’ın devlet heyetiyle görüşmesinde somutlaştırdığı üç talep üzerinden yola çıkarak, “yapılabilecekleri” devreye sokmak en akılcı yöntem olabilir.
Öcalan’ın, “eşit koşullu müzakere” diye özetleyebileceğimiz taleplerinin içinden hemen karşılanabilecek nitelikte olanları var.
Örneğin, uzunca bir süredir gerçekleşmeyen avukat görüşmeleri.
Başbakan Erdoğan, son açıklamasında, İmralı’ya üçüncü heyetlerin gitmesi konusunda bir planlama olmadığını söylemekle birlikte, konunun, Adalet Bakanlığı’nın iznine tabi olduğunu vurguladı.
Dün Meclis’te yaptığım bazı sohbetlerden kulağıma çalınanlar, Öcalan’ın avukatlarıyla görüşme trafiğinin başlatılabileceğine işaret ediyor.
Bu arada, İmralı ve BDP’lilerin, uluslararası heyetlerin ziyareti konusundaki ısrarına karşın, infaz koşulları vs. konularında akla ilk gelen, etkin ve hatırı sayılır bir organizasyondan Adalet Bakanlığı’na “reddedilemez” bir başvurunun yapılmadığını da öğrendim.
Buna karşın, avukat görüşmeleriyle başlatılacak bir açılımın, farklı profildeki ziyaretçi heyetlerle sürmesi mümkün görünüyor.
Böyle de olmalı.
Yerel seçim ortamı
Bu adımları atmak için beklemek, hem kıymetli bir zamanın kaybı anlamına gelecek hem de süreci hesaplanamayan bazı gelişmelerle karşı karşıya getirebilecektir.
İçeride ve dışarıda sürecin selametine göz dikenlerin varlığı, sınırımızdaki sıcak gelişmeler, provokasyona açık olan barış çabasını yerel seçim gibi bir ortamda daha açık bir hedefe dönüştürebilir.
Ak Parti için seçim başarısı, 2009 yerel seçiminde aldığı yüzde 38 oyun üzeri olabilir.
Bu oy oranını geçmesi muhtemel de görülebilir.
Ancak Türkiye’nin barış süreci dört ay rölantide bırakılmaya da dershane tartışmasının gölgesinde kalmaya da uygun bir süreç asla değildir.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.