Kürt sorunu ve barış sürecininin Türkiye'nin sadece barışa değil, demokrasiye açılan önemli kapılarından birisi olduğu açık.
2013 başında açılan, 2013 Nevroz'unda doruğa çıkan, akil heyetlerin oluşumuyla derinleşen barış süreci daha sonra hız keşmişti.
Biri doğrudan diğeri dolaylı iki nedenle...
Dolaylı neden Mayıs sonu itibariyle, Gezi olaylarıyla ülkedeki siyasi iklimin, iktidar tavrı ve siyasi algılamalar üzerinden önemli bir değişikliğe uğramasıydı. 'Çözüm, diyalog, barış' gibi beklentilerden oluşan yumuşak hava yerini bir anda 'gerginlik, şiddet, kopuş' gibi unsurlarla sert rüzgarlara bıraktı. Kürt Siyasi Haraketi tüm dikkatiyle, barış sürecinin sekteye uğramaması için bu dalganın içinde yer almaktan kaçındı, ancak tablo değişmedi. Güvenlikçi iklim ve kokunun dolaylı sonuçları hafife alınmayacak kadar önemliydi.
Doğrudan neden, siyasi iktidar ve Kürt Hareketi arasındaki 'güvensizlik'le tanımlanabilir. Devlet PKK'lıların çekildikleri yerlere karakollar yaptırarak arkalarını doldurmaya yönelmiş, çekilme sürecinin 'sahte' olduğunu vurgulumaya başlamıştı. PKK tarafında ise çekilmenin adresi bir yönüyle Rojava olmuş, diğer yönüyle sınırlı kalmıştı. En nihayet örgüt bu koşullarda çatışmasızlık halinin devamını koruyarak, çekilmeyi durdurduğunu açıklamıştı. Aynı günlerde Öcalan kendisini ziyaret eden heyetlere ön görüşmelerin bittiğini, somut müzakerelere geçilmesi gerektiğini, bunun için ise bir çerçeve yasanın çıkması gerektiğini söylüyordu.
Önemli olan soğuma haline rağmen umudun iki tarafta da devam etmesiydi.
Mart seçimleri sonrası umut yerini somut gelişmelere bıraktı. Ve yeni bir sayfanın açılma aşamasına gelindi
Yarın Diyarbakır'da devlet tarafından, Kürt kesiminden, konuyla ilgili kanaat önderlerinden pekçok temsilci ve kişiyi bir araya getirecek bir çalıştay toplanıyor. AK Parti Ar-Ge Başkanlığı'nın düzenlediği, benim de davetli olduğum, 'Türkiye'nin Açılan Kilidi: Çözüm Süreci Çalıştayı' başlığını taşıyan bu toplantı, yeni başlangıç sinyali olarak tanımlanabilir,
Hükümet kanadından Ekrem Erdem (AK Parti Genel Başkan Yardımcısı) Yalçın Akdoğan (Başbakanın Siyasi Baş Danışmanı) Mehdi Eker (Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı) Efgan Ala (İçisleri Bakanı) Prof. Dr. BeŞir Atalay (Başbakan Yardımcısı)'ın katılacağı bu toplantının sembolik önemi açık.
Peki neler oluyor?
Beşir Atalay birkaç gün önce Kanal 7'de katıldığı bir programda şunları söylüyordu:
'19 Mayıs'ta Sayın Başbakanımız'ın başkanlığında son dönemlerin en kritik toplantılarından birini yaptık. Hükümetimizden, gruptan, partiden ve tüm ilgililerin katılımlarıyla gerçekleşti. Konu, bütün boyutlarıyla masaya yatırıldı ve yeni bir ivme kazandırılması yönünde kararlılık oluşturuldu ve yeni kararlar alındı. Çözüm süreci çok samimiyetle yürüttüğümüz, Türkiye'nin şu andaki en önemli projesidir. Türkiye'de bütün vatandaşlarımızın satın aldığı bir projedir bu...' diyordu...
Bir başka veri de Sırrı Süreyya Önder'in aktardığı Öcalan'nın şu sözleriyle geliyordu:
'En önemli realite sürecin yeni bir aşamaya gelmiş olmasıdır. Özellikle 3 hafta içinde siyasi heyetlerin görüşmesi -kamuoyuna yansıyan ya da yansımayan- önemli bir sıklık ve yoğunluk kazandı; bir içerik olarak muhtevaya büründü. Bu, giderek meselenin bürokratlardan çıkıp tam da olması gereken yere; siyasi heyetler eliyle yürüyen, tartışılan ve geliştirilen bir niteliğe büründü...'
Açılan yeni sayfanın nasıl dolacağını hep birlikte göreceğiz.
Umutlu olmak için neden çok...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.