2013 yılının ilk çeyreğinde, Avrupa ülkeleri ekonomik büyüme oranlarında eksileri görürken, Türkiye artı %3 büyüdü. Borsada ve Merkez Bankası'nda döviz rezerveleri rekor kırdı. Açık vermek bir yana, bütçe fazlası ortaya çıktı. Enflasyon en düşük seviyeyi gördü. IMF borcumuz kapatıldı, borç veren ülke statüsüne yükselindi. Fakat kuşkusuz 2013'ün en güzel haberi Kürt meselesinin çözümünde yeni bir döneme girildiğinin ilan edilmesiydi.
Öcalan'la milletvekili seviyesinde yapılan resmî görüşmeler meyvesini verdi ve sınır dışına çekilmeler başladı. Tabii sürece düşman olanların elleri de boş durmadı. Paris suikastleriyle Ak Parti Genel Merkezi'ne ve sürecin mimarlarından olan Adalet Bakanlığı'nın binasına eş zamanlı saldırılar bunun göstergesiydi.
Artık ölüm haberleri gelmiyordu, sürece toplumsal desteğin artmasını sağlayan âkil insanlar ziyaretleri tamamlanmaya yüz tutmuştu ki Gezi olayları patlak verdi. Hayır, elbette Gezi olayları içinde yer alan herkesi çözüm süreci karşıtı bir yere konumlandırmıyorum. Ancak kabul etmek gerekir ki, sürece karşı olanlara bu toplumsal eylemlilik üzerinden gün doğdu. Âkillerin toplantılarını basanların tekmili birden sokağa akın etti. İstiklâl Marşı'nı ve bayrağımızı âdeta silah gibi kullanıp üzerimize yürüyenler, aynı tiyatroyu bu sefer Gezi sahnesinde yer alarak sürdürdü.
Bu yüzden Öcalan, son ziyarette, bir yandan 'Gezi'yi Ergenekonculara bırakmayın' derken, diğer yandan sürecin Hakan Fidan üzerinden Başbakan Erdoğan'ı hedefleyen 7 Şubat darbe teşebbüsüyle ve Paris suikastleriyle ilgili olabileceğini söyledi.
Nitekim geçtiğimiz günlerde de Demokratik Toplum Kongresi Eş Başkanı ve milletvekili Ahmet Türk, Gezi Parkı eylemlerinde, demokrasi taleplerinin yanında bilinçli bir senaryonun da devreye girmiş olabileceğine dikkat çekti. Eylemlerde, demokrasi talebinde bulunanlarla birlikte hükümeti ve dolayısıyla çözüm sürecini yıpratmak isteyen grupların yer aldığını belirtti.
Keza BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş da hükümet üyeleriyle yaptıkları toplantının çıkışında, sundukları 25 maddelik demokrasi paketini istişare ettiklerini açıkladı. Bunun çözüm sürecinin ikinci aşamasının ilk resmî toplantısı olduğunu dile getiren Demirtaş, süreç hakkındaki 'yandı, bitti, kül oldu' iddialarına da cevap vermiş oldu. 'Bu kafayla barış olmaz', 'Başbakan, çözüm sürecini buruşturup attı', vb. söylemlerde bulunan yazarlar, böylelikle açığa düşmüş oldu.
Hükümet gerek Kürt gerekse Alevi meselesinde adımlar atılacağını defaatle ilan etmişken, yargı kanadından da âdeta zamanlaması sürece taş koymak için ayarlanmış hissiyatını veren kararlar yağdı.
Önce bir yılı aşkın süredir, hakkında ser verilip sır verilmeyen Uludere/Roboskî davası, askeri yargıya havale edildi. Meclis İnsan Hakları Komisyonu'nu bilgilendirmek yerine 'Bu soruşturmanın patronu benim' diyen Diyarbekir Cumhuriyet Başsavcısı, bir anda davaya ilişkin hiçbir yetksi olmadığına karar verdi.
Ardından, Bingöl'de, 16 yaşındaki E.A.'ya tecavüz ettikleri suçlamasıyla yargılana dört uzman çavuş serbest bırakıldı. Dava, bir üst mahkemeye devredildi ve tutuksuz yargılanmalarına karar verildi. Bu noktada, Aileden Sorumlu Bakan Fatma Şahin'in, her zamanki duyarlılığıyla davaya bakanlık düzeyinde müdahil olacaklarını ilan etmesi çok önemliydi.
Ve yine geçtiğimiz günlerde, özellikle Dersimli Aleviler için kutsal değere sahip olan ve 'Hızır'ın Gölü' adıyla bilinen Gola Çetu hakkında yargının yürütmeyi durdurma kararını iptal ederek yıkıma kapı aralaması haberi…
Bu yargı kararlarını ve Gezi'deki ilk kıvılcımı çakan çadır yakma işlemini emreden veya suç işleyen polisleri koruduğu izlenimini veren üst düzey emniyet mensuplarını nereye koymalı, nasıl okumalıyız?
Hükümet, bu yanlışların hepsi hakkında eleştirel ve kararlı bir tutum sergileyerek mezkûr havayı dağıtabilir. Daha önemlisi, hem Alevi hem de Kürt meselesinde sadra şifa olacak reformların bir an önce hayata geçirilmesidir. Eğer iddia edildiği gibi Gezi'de yükseltilen bir demokrasi talebiyse, herkesin, ama özellikle de Gezi direnişini selamlayan Kılıçdaroğlu ve partisinin bu reform adımına topyekûn destek çıkması gerekir.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.