• BIST 8980.29
  • Altın 3033.718
  • Dolar 34.2777
  • Euro 37.0994
  • İstanbul 16 °C
  • Diyarbakır 12 °C
  • Ankara 6 °C
  • İzmir 18 °C
  • Berlin 14 °C

Çölde Deniz Misali Kadınlar

Cihan Aktaş

Hatice, Fatıma, Ayşe... Peygamberlere yakın kadınlar bir açıdan uzak mı uzak bizlere, gökyüzünde parlayan birer yıldız misali...

Diğer taraftan hayatımızın içindeler; hadislerle, kıssalarla, menkıbelerle.

Sibel Eraslan bu takımyıldızlarını aramıza, yaşadığımız zemine ve zamana indirmeye çalışıyor birkaç yıldır. Hz. Fatıma ve Hz. Meryem’in ardından, şimdi de Hazreti Hatice’yi pek az dile getirilmiş yönleriyle sunuyor okuyucusuna. (Çöl-Deniz Hz. Hatice, Timaş; 2009) İnsan mizacı, iradesi ve gönlüyle (imanıyla) tabiatın sınırlarını aşabilir; kitabın ismi bunu da bildiriyor.

Hatice, Sibel’in anlatımında kalbi Resul’ün evi olan kadın. Elçi için aşkın hem imkânı hem de mekânı. Hatice Resulullah’ın eşi, evi, sığınağı. Hatice, Muhammed (a.s.)’la evlendiği sırada ticaretle iştigal eden bağımsız bir kadındır.

“Cahiliye” diye isimlendirdiğimiz, kadınlara hiç değer verilmeyen bir toplumda bir kadın nasıl bu denli güçlü olabilir? Sibel kitabında bu sorunun cevabını arıyor.

Bir bakıma kutsallık adına soyutlaşmasına izin verilen kişilikler ve olgular hakiki yüzleri ve ifadeleriyle görünüyor bize Çöl-Deniz ’in sayfaları akıp giderken. Yazarın suskunluk, konuşmak, uyku, uyanıklık, rüya, aşk gibi kelime ve kavramlar üzerinden ürettiği güçlü metaforlar bizi Hatice’ye yakınlaştıran yolun yapıtaşlarına dönüşüyor. Gecenin bir vaktinde iki kadını, küçük oğlu birdenbire ateşlendiği için paniğe kapılarak bir hekim arayışına düşen Hatice ile çocuklarının dadısı Meysere’yi şehrin uzak bir semtine giderken gözlerimizin önüne getirebiliyoruz. Aradan asırlar geçse de gece karanlığının kadınlara yönelik tehdidinde bir eksilme olmadığını düşündürtüyor bize bu sahne.

Sibel, “Anne olmuş bir kadın istese de asla azalamazdı hayattan”, derken kadınların hayatlarını biçimlendiren anneliği, Hatice’nin tecrübesi üzerinden öyle sahici bir dille anlatıyor ki...

Bir kadın, alnı “isabe”li olsa da dul bir kadın kendisinden onbeş yaş kadar küçük ve hiç evlilik yapmamış bir erkeğe evlenme teklifi ediyor. Bunu yaparken de hem toplumun evliliklerde yaş konusunda koyduğu sınırları kırıyor; hem de sınıf farkının sınırlarını. İsabe, Sibel’in aktarımıyla, herhangi bir veliye ihtiyacı kalmamış, her işini kendi gören, aynı zamanda kadınlık ikliminden uzaklaşmış kadınlara özgü bir tür alınlık. Başından iki evlilik geçmiş olan Hatice için isabe, toplumda her ne kadar zekâsı ve cesaretiyle ünlenmiş olsa da, bağımsız hareket etmesi bağlamında koruyucu (uzlaşımsal) bir anlama sahip.

Sonuçta Hatice soylu, güçlü, itibarlı bir kadındır. Toplumun yoksul kesiminden kadınlar, köleler ve cariyeler nasıl koruyacaklar kendilerini, aşağılamalar ve lekelemeye dönük şayialar karşısında...

Muhammed (a.s.) cahiliye toplumunda kadınlara yönelik ayrımcılığı da içine alan sınıfçı yapıyı kararlı ve kesin bir biçimde yıkmaya çalışmıştı. Şu var ki eski düzenin seçkinleri kardeşlik ve eşitlik esasına dayalı yeni düzeni o kadar da kolay benimsemeyeceklerdir.

Hatice pek çok özelliği yanında Müslüman olan ilk kadındır ve aslında ilk Müslüman’dır. Hira’da “oku!” emrine muhatap olduktan sonra telaşla Mekke’ye inen Muhammed, dosdoğru Hatice’nin yanına varacaktır. Rabbani söz geldiğinde de, kesildiğinde de yanına koştuğu kişi, Hatice... Sibel’in altını çizdiği ümmetin ilk kişisi olma niteliği ise –Nurcan Toprak’ın da bir sohbetimizde altını çizdiği üzere- nedense pek vurgulanmaz da Hatice ismi hep Müslüman olan ilk üç kişi arasında sayılır.

Hatice, Hacer misali, çölde çıkan ilk su gibi, zemzem gibi kaynayan bir kadın olarak görünüyor, Muhammed (a.s.)’ı tanımadan önce.

Sibel ise yumuşak dalgalar halinde kabaran engin bir denizi hatırlatıyor yazarken; kitabının ismi konusundaki seçimi bir tesadüf değil.

Yüz yılların arkasından Ukaza çarşısındaki yağmurlu saatlerine, Mekkeli kadınların bir eğlence havası içinde sürdürdüğü yün yıkama günlerine, Hatice’nin azad etmek üzere köle pazarından satın aldığı genç Dücaca’nin muhayyilesine, Habeşistanlı cariye Berenis’in hikâyelerine açılan bir dildir, Çöl-Deniz yazarının dili.

Müslümanlar için çok önemli olan bir kadını bir romancı bakışıyla isminin yüce anlamlarının hakkını vererek en insani yanlarıyla aramıza taşıyor Sibel Eraslan. 

  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89