Cizre’deki PKK ile HÜDA-PAR çatışmasını PKK yanlısı siyasetçiler, karanlık güçler tarafından yapılan provokasyon olduğunu ileri sürüp, olayların arkasında Türk derin devletinin olduğunu ima ediyor. Örneğin Hatip Dicle, “1990’larda Çiller’e akıl verenler” olayları provoke etti diyerek, bu imayı dillendiriyor. Dicle daha sonra yaptığı bir açıklamada olaylardan “Gülen yanlısı polisleri” sorumlu tuttu. (Oysa bu iki grup -birinciye grup demek doğru ise- birbirlerinden çok farklı ve rakiptir.) Selahattin Demirtaş ve DTK eş başkanı Selma Irmak ise Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın HÜDA-PAR ziyareti ile Cizre’de çıkan olaylar arasında bağlantı kurdu. Öte yandan bazı gazeteciler bu açıklamaya, “Kandil, olay çıkmama emri vermişti” diyerek ve PKK’yı aklayarak dolaylı destek veriyor. HÜDA-PAR da yaptığı açıklamada PKK’nın kendisine saldırdığını söylüyor. Peki, Cizre’de gerçekten ne oldu?
Olanları anlamak için birkaç gün önce Irak’ta Musul’a bağlı Sincar bölgesinde IŞİD ile peşmerge ve PKK’lılar arasında gerçekleşen çatışmalara dönmek gerekiyor. Peşmergeler 18 Aralık’ta Sincar etrafındaki IŞİD kuşatmasını kırarak ilerlemeye başladı. Suriye’den gelen PKK’lılar peşmergelere destek verdi ve IŞİD’e saldırdı. Çatışmalarda ölen 4 PKK’lının cesetleri PKK’lılar tarafından Habur sınır kapısından geçirilerek Türkiye’ye getirildi. Cizrepostası.com haberi şu şekilde verdi: “Şengal’de çıkan çatışmalarda yaşamını yitiren YPG ve YBŞ’lilerin cenazeleri, MEYA-DER yöneticileri tarafından Habur Sınır Kapısı’nda alınarak, Cizre’ye doğru yola çıkarıldı. Cenazelerin sınır kapısından geçtiğinin duyulması ardından yüzlerce kişi, Cizre’de, Yafes Caddesi’nde bir araya gelerek, cenazeleri beklemeye başladı. Kitlenin sayısı her geçen dakika artarken, cadde üzerinde yüzlerce polis de zırhlı araçlar eşliğinde konumlandırıldı. Polisler, kitleye tazyikli su ve gaz bombalarıyla müdahale etmeye başladı. Kitle de polise, taşlarla karşılık verdi.”
Bir diğer husus da PKK’nın Ayn el-Arap’ta büyük bir küresel halkla ilişkiler başarısı geliştirmiş olmasına rağmen PKK sempatizanlarının IŞİD karşısında uğranılan mağlubiyetten dolayı hissettikleri eziklik. PKK büyük kayıplar vermeye devam ediyor. Bu eziklik Türkiye’de PKK sempatizan kadrolarına yansıyor. HÜDA-PAR ile IŞİD arasında ilişki olduğu iddiasını ileri süren PKK’lılar, Sincar’da ölenlerin intikamını almak için sabaha karşı HÜDA-PAR üyelerinin çoğunlukta olduğu Cizre’nin Nur Mahallesi’ne saldırılara başladılar. PKK’lılar yollara hendekler kazdıkları gibi, mahalleye giden elektrik ve telefon hatlarını kestiler. HÜDA-PAR saldırılara dağdan inen PKK unsurlarının da katıldığını ileri sürdü. Bu iddia, kolaylıkla reddedilebilecek bir iddia değil. Çünkü, 6-7 Ekim 2014 olayları sırasında TSK bütün il ve ilçelerde çevre kuşatması yaparak kırsaldan yerleşim yerlerine sızmayı engellerken bu Cizre’de gerçekleştirilemedi.
Çatışmalarda dengeyi sağlayan, hatta HÜDA-PAR lehine bozan, korucuların HÜDA-PAR lehine çatışmalara müdahale etmesi oldu. Cizre’deki bu müdahale aslında Güneydoğu’da bir başka gelişmenin işareti olabilir. Devlet tarafından terk edilen korucu aşiretlerinin bir bölümü PKK’ya teslim oluyor. Ancak teslim olsalar dahi affedilmeyeceklerine inananlar veya teslim olmayı düşünmeyenler HÜDA-PAR ile yakınlaşıyor ve örgütleniyorlar. Bu durum bir süre sonra HÜDA-PAR’a çok büyük bir etkinlik kazandırabilir.
Cizre’deki çatışmaların bir başka nedeni PKK’nın artık kendisini devlet yerine koymasından kaynaklanan psikolojik durumu. Terör örgütü herkesin ve grubun kendisine kayıtsız şartsız itaat etmesini istiyor. HÜDA-PAR’ın boyun eğmemesi, PKK’yı kızdırdığı gibi, kötü örnek teşkil etmesinden de korkuluyor.
Öte yandan PKK içinde Öcalan ile Cemil Bayık arasında bir hakimiyet kavgası yaşandığı biliniyor. Cemil Bayık, müzakerelerin ilk gününden itibaren Öcalan’ın atmak istediği adımları yavaşlatıyor. Öcalan’ın İmralı’da verdiği sözler, Bayık tarafından yaşama geçirilmiyor. Öcalan-Bayık mücadelesinde Öcalan’ın “önce özerklik” (sonra bağımsızlık), Bayık’ın ise “hemen bağımsızlık” tezlerini ileri sürdükleri söyleniyor ise de aslında mücadele iktidar mücadelesi. Öcalan, (kendi sözünün üstüne söz söyleyen, Nevruz’da Öcalan’ın açıklamasından sonra Bayık’ın açıklamasının okunması bunun en somut göstergesidir) Bayık’tan bıkmış durumda. Öcalan’ın önümüzdeki Şubat sonu Mart başında yapılacak kongrede Cemil Bayık’ı etkisizleştirmek için bir hamle arayışı içinde olduğu ileri sürülüyor. Bayık ise kongrenin Nisan 2015’e ertelenmesini istiyor. Cizre’de Bayık, eylemler ile gücünü ortaya koyuyor.
AKP iktidarı ise gelinen noktada Güneydoğu’yu, PKK’ya kaybettiğini görüyor. PKK’yı şehirlerden çıkarmanın ne kadar zor olduğunu görüyor. Suriye’de IŞİD’in PKK’yı zayıflatmasına benzer bir sürecin Türkiye’de HÜDA-PAR/PKK çatışmaları sürecinde gerçekleşmesinde bir mahsur görmüyor olabilir. Ancak AKP Hükümeti’nin böyle bir politikası yok.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.