Bir süredir CIA Şefi William Burns bölgede. Aslında mini bölge turu yaptığını söylemek daha doğru olur.
Burns temaslarına önceki hafta Libya ile başladı. Trablus’a ve Bingazi’ye gitti. Trablus’taki Hükümetin Başbakanı Muhammed Dibeybe ve Dışişleri Bakanı Necla Manguş ile görüştü. Libya basınında Burns’ün Bingazi ziyaretinde Hafter ile de görüştüğü yazıldı. Hatta iddiaya göre Hafter toplantıya oğlunun da girmesini istedi ancak Burns buna tepki gösterdi ve kabul etmedi.
Ancak ne Hafter tarafı ne de ABD basını bu görüşmeye ilişkin bir şey yazdı. Görüşme iddiası yalanlanmadı da doğrulanmadı da… Sadece Burns’ün Bingazi’ye, orada bulunan ABD askerlerini ve CIA merkezini ziyarete gittiği şeklinde detay verilmeyen bir haber sızdırıldı.
Burns’ün görüştüklerinin ve görüşmediklerinin neden önemli olduğunu anlamak için Libya’daki son duruma bir göz atmak gerekiyor.
Kaddafi’nin devrilmesinin ardından fiilen Trablus ve Tobruk merkezli iki hükümetli, iki ordulu bir yapı ortaya çıktı. Taraflar arasındaki kıyasıya mücadele yıllara yayılan korkunç bir iç savaşa dönüştü. Bu ortamdan faydalanan IŞİD başta olmak üzere radikal örgütler alan kazanmaya başladı.
Kanlı iç savaş elbette petrol üretimini ve sevkiyatını zaman zaman durma noktasına getirdi. Libya öyle bir mücadelenin ortasında kalmıştı ki boru hattının bir kısmı bir grubun elindeyken hasımları rafineriye üslenip süreci kilitleyebiliyordu.
Velhasıl Libya’nın komşusu Mısır radikal grupların sınırlardan sızmaya başladığını, Mısır topraklarında yer yer saldırıların olduğunu duyurdu. Suudi Arabistan gibi bazı ülkeler Akdeniz’in kapısı durumundaki Libya’daki bu iç savaşın bütün Akdeniz’i etkilemesinden korkuyordu. Elbette kimsenin kazanamadığı çatışmalar on binlerce mülteci demekti. Avrupa ülkeleri açısından petrol sevkiyatındaki aksaklıklar ve katlanarak artan kaçak göçmenler en önemli meseleydi.
Ayrıca Libya; Türkiye, Rusya, Mısır, ABD, Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri ve daha bir çok ülkenin açık vekalet savaşı sahasına dönmüştü.
Bunun sona erdirilmesi için birçok girişimin ardından ateşkes ve bir geçiş hükümeti kurulmasını ön gören bir yol haritası devreye girdi. Buna göre Muhammed Dibeybe’nin başbakanlığındaki geçiş hükümetinin 1 yıl içinde ülkedeki yabancı güçleri çıkarması, ordu dahil kurumları ve kamu gelirlerini tek çatı altında toplaması gerekiyordu. En önemlisi de bu hükümetin 2021’in sonunda ülkeyi seçime götürmesi öngörülüyordu.
Ancak ilk bir yıl ateşkes büyük ölçüde sağlansa da diğer şartlar yerine getirilemedi ve bu defa da ‘Bu şartlarda seçim olur’, ‘Bu şartlarda seçim olmaz’ tartışması başladı ve BM yol haritasındaki seçim yapılamadı.
Siyasi bölünme ve çatışmalar tekrar başladı. Libyalı Siyasetçi Fethi Başağa’nın başbakan olarak belirlendiği paralel bir hükümet bile atandı.
Paralel hükümet kuranlar Dibeybe’nin görev süresinin dolduğunu ve meşru olmadığını savunuyor.
Bölge ülkelerinin de kafası karıştı. Mesela Mısır, Dibeybe Hükümetine karşı çok sert tavır alan ülkelerin başında geliyor.
Siyasi çekişmeler sürerken çatışmalar da giderek artmaya başladı. Nihayetinde Libya bir kez daha rafinerilerin kontağını kapattı, günlük ortalama 2.5 milyon civarında petrol üretebilen bir ülkeyken bu miktar birkaç yüz binlere kadar düştü.
İşte CIA Şefi Burns tam da bu sebepten dolayı Libya’daydı. Dibeybe ile görüştü ancak Mısır’ın ılımlı yaklaştığı paralel hükümetten kimse ile temas kurmadı. Yani ABD’nin tavrını, kimi desteklediğini net bir şekilde ortaya koymuş oldu.
Bunun için Burns’ün gelmesine gerek var mıydı?
Eğer Ukrayna krizi olmasaydı gerek olmazdı. Ancak Rusya’ya yönelik ambargoların devamı Avrupa’yı derin bir enerji krizi ihtimali ile karşı karşıya bırakıyor. Bu ihtimali ortadan kaldırması umulan Suudi Arabistan’ın başını çektiği petrol üreten ülkelerden istenen üretim artışı kararı bir türlü gelmedi.
Geriye hem doğal gaz hem de petrol zengini Kuzey Afrika kuşağı kaldı. Bu açıdan Burns’ün ziyareti Libya’daki siyasi gerilimleri bitirme amacı taşıyor. Hâlâ adil ve geniş katılımlı bir seçim yapılması gerektiği yönünde açıklamalar da geliyor ABD’den, ancak öncelikli olan Libya’nın kapasitesinin altında üretim yapan hatlarını işlevselleştirmek. Bu da güvenlik ve istikrarla olabilir, ki Trablus Hükümetinin Başbakanı Dibeybe şimdilerde günlük 1.2 milyon varil olan üretimi 3 milyona kadar çıkarabileceğini söyledi.
Ayrıca Cezayir, Fas, Nijer gibi ülkelerden de enerji temin edilmesi epeydir konuşuluyordu. ABD’nin Afrika ülkelerine yönelik açılımı birkaç ay önce başladı hatta bir ABD-Afrika zirvesi de yapıldı.
Burns, Mısır’a da gitti. Devlet Başkanı Sisi ile yaptığı görüşmeden pek ayrıntı sızmadı ancak Mısırlı uzmanlar Burns’ün Sisi’ye Libya’da şahıslara değil istikrara bakıyoruz mesajı verdiğini düşünüyor.
Ancak aynı uzmanlara göre, Burns’ün bölge ziyaretinin bir diğer amacı genişleyen ve derinleşen Rus ve Çin etkisini kırmak. Bir diğer deyişle Biden döneminde ABD politikasının belirsizliğinden faydalanarak ilişkilerini derinleştiren bu iki ülkeye kaptırdığı alanı geri almak!
Burns son olarak tansiyonun iyice yükseldiği Filistin-İsrail meselesine de dahil oldu ve İsrail’e sürpriz bir ziyaret yaptı. Programında Mahmud Abbas yönetimi ile görüşmek de vardı.
Görünen o ki, Burns’ün mini bölge turunun bir diğer amacı da bölgeyi ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ziyaretine hazırlamaktı…
Burns ve Blinken ABD’nin kaybettiği alanı geri kazanmasını sağlar mı, bekleyip göreceğiz ancak her halukarda diplomasi koridorları iyice ısınacak gibi görünüyor!
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.