Hacca giden üç AK Partili kadın milletvekilinin, yarın TBMM’ye başlarını örterek gelecek olması, CHP’yi ayağa kaldırdı.
“Yeni CHP”de, katı laikçilik zihniyeti yeniden hortladı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, esip gürledi:
“Yasalar kadar güçlü olan, tüzükten de tüzük hükümlerinden de daha güçlü olan TBMM’nin siyasi kültürünün, siyasi geleneklerinin korunmasının, biz parti olarak önemli olduğunu düşünüyoruz. Biz TBMM’ye sahip çıkacağız. Türban sadece bir simgedir. Burada önemli olan zihniyettir. Zihniyet, asıl karşı durulması gereken bir husustur…”
Şahsen, demokrasi adına CHP’nin bu haline gerçekten üzülüyorum. Zira demokrasilerin sıhhati için güçlü, dine saygılı, mütedeyyin insanları rencide etmeyen bir anamuhalefet partisine ihtiyaç var. İktidarın uyarılması, yanlışlarına itiraz edilmesi, bir iktidar alternatifinin daima var olduğunun bilinmesi açısından, Batı demokrasilerindeki gibi bir anamuhalefet bize de lazım. Gel gör ki, CHP gibi bir muhalefet partisi varken AK Parti’nin karşısına bir alternatif çıkması adeta bir hayal. Neredeyse şöyle diyeceğiz: Bu CHP’yi yaşat ki, AK Parti yaşasın…
Sayın Loğoğlu, bildik CHP zihniyetini yansıtıyor. Anayasa, yasalar, tüzükler bir yana, CHP zihniyeti bir yana… Tam da Cumhuriyet’in 90. yıldönümünde, “biz kurucu iktidarız, bu memleket, Meclis, bizden sorulur” efelenmesi…
Evet, mesele gerçekten zihniyet meselesidir. Ancak problem, CHP’nin, seçim öncesi çarşafa rozet takmaktan ibaret laiklik anlayışıdır… CHP zihniyeti bu ülkede, dine tavır alan, mütedeyyin insanları tehlike olarak gören zihniyeti ile özgürlüklerin önüne duvarlar ören partidir. 12 Eylül 2010 referandumundaki “evet” ile o duvarlar yıkılıyor. Vesayet rejiminden demokrasiye yeni bir Türkiye gerçeği var. Bu gerçeği okuyamayan, çağı okuyamayan bu malum zihniyet, “dünya değişse, ben değişmem” diyor.
CHP, bize kendi antidemokratik laiklik anlayışını dayatıyor. İnançlara saygılı demokratik laiklik yerine, özgürlüklerin, din ve vicdan hürriyetinin önünü tıkayan bir laiklik cenderesi istiyor. Dışişlerinde çok önemli görevlere gelmiş, dünyayı bilmesi gereken bir CHP Genel Başkan Yardımcısı, üniversite mezunlarının da aralarında bulunduğu, milyonlarca kadının başörtüsünü hâlâ “siyasi simge” görüyorsa pes doğrusu. Başörtülü kadınları bir gün dinlememiş, anlamamış, anlamaya çalışmamış biri, yaz sıcağında o kapalı kıyafetlerin bir siyasi simge olarak giyildiğini söyleyebiliyorsa evet, pes doğrusu…
CHP, başını kuma gömüyor. Bakınız, AB Komisyonu’nun Başkanı Jose Manuel Barroso ve Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn 10-12 Nisan 2008’de Türkiye’yi ziyaret ettiler. Barroso, ziyaretinden önce Brüksel’de Türk gazeteciler ile yaptığı sohbette şunları söyledi: “AK Parti’nin Türkiye’yi ‘şeriat devletine’ çevirme gibi bir gizli gündemi olduğunu düşünmüyorum. AB, ‘demokratik laiklikten’ yanadır. Laiklik, yeni bir din olamaz. Avrupa’da laiklik var ama dine büyük saygı da var…”
Barroso’nun 2008’deki TBMM konuşması da, perşembe günü Meclis’te olaylar planlayan bugünkü CHP’ye bir uyarı gibi: “AB Komisyonu’nun bir tutum alıp, başörtüsü gibi konularda standartlar dayatmasını beklemeyin. Savunulması gereken tek hayati ilke, herkesin inanç ve fikirlerine, bu durumda da inancı ve fikri ne olursa olsun her kadının, özgür tercihine saygı gösterilmesidir…”
Yarın Perşembe. CHP asla bir yanlış yapmamalıdır…