Mehmet Şirin Durdu, 21 yıldır cezaevinde yatıyor. 1993 yılında Adana’da bir baskın sırasında gözaltına alınır. PKK davasından yargılanır ve 36 yıl hapse mahkûm edilir. Devlet bu ağır mahkûmiyeti az bulacak ki, her fırsatta Şirin’i sürgüne gönderir. Neredeyse yatmadığı cezaevi kalmamıştır. Samsun, Konya, Silifke, Yozgat, Bolu, Samsun, kaldığı cezaevlerinin sadece birkaçıdır. Yoksul bir ailesi vardır. Bu nedenle yakınları onu ziyarete gidemez. İki yıl önce annesinin ölüm haberini alır. Bir tek kız kardeşi ile irtibatı vardır. Kardeşlerinden haber alacağı ve onlarla kolayca görüşeceği bir cezaevine gönderilmek ister. Defalarca bu talebini dile getirir. Bir sonuç alamaz. Bu kez açlık grevine başvurmak zorunda kalır. Gayet insani bir isteği vardır: Yakınlarıyla görüşme imkânı bulabileceği bir cezaevine sevk edilmek. Adalet Bakanlığı’ndan, açlık grevini bırakmadıkça sevk işleminin değerlendirilmeyeceği yönünde bir yanıt gelir. Oysa sayısız sevk başvurusunu reddeden yine aynı bakanlık yetkilileridir. Şirin’in talebi, çok sayıda mahkûmun isteğini yansıtmaktadır. Masamın üzerinde, Mehmet Şirin’in yazdığı iki mektup var. En iyisi ben susayım, o konuşsun.
Yer darlığından dolayı, mektupların tam metinlerini aktaramıyorum.
(1. Mektup)
“Ben, Van/ Ercişliyim. Erciş’in Pani köyünden. Adana’da büyüdüm. 1991 yılında evden çıkıp aileye veda ettim. Gidiş o gidiş. 1993 yılından beri de cezaevindeyim. Hayatımın yarısını cezaevinde geçirdim. Çözüm süreci kapsamında erken bir özgür kalma durumu yaşanmazsa, bir 10 yıl daha cezam var. 21 yıl boyunca, sürekli aileme çok uzak cezaevlerine gönderildiğim için, yakınlarımla bir irtibatım yok, ne yazık ki. Adana’da yaşayan kız kardeşim dışında, kardeşlerimden haberdar değilim. Bir kardeşim, Diyarbakır kırsalında çatışma sırasında hayatını kaybetti. Abimi ise Hatay’da işkence ile katlettiler. Annemi 2012 de kaybettim. Yıllarca görme şansım olmadı ve maalesef bir daha göremeden vefat etti. Babam ağır kanser hastasıdır. Kardeşlerim nerededir, ne yapıyorlar, durumları nasıldır, bilmiyorum. Kız kardeşimle mektupla haberleşiyorum. Hafta da bir ise on dakika telefonla konuşma hakkım var. Hepsi bu...
Yirmi bir yıllık mahkûmiyet boyunca oradan oraya sürgünlere yollanıp durdum. Çekmediğim sıkıntı, eziyet, yokluk kalmadı. Ama her şeye rağmen, inançlarım doğrultusunda başı dik alnı açık, onurumla ayakta durmayı başardım. Koşulların zorluğu, imkânsızlıklar, sevdiklerini kaybetmenin acısı elbette çok ağırdır. Fakat katlanmasını bileceksin... (...)
Ben buradan, Adıyaman, Antep, Osmaniye, Siverek veya Şırnak T tipi Cezaevlerinden birine sevk edilmek için başvuru yaptım. Hâlâ buradayım.”
(2. Mektup)
“14 gündür açlık grevindeyim. Uzun yıllardır ailem ve akrabalarımı göremediğimden, yakınlarımın ziyaretime gelebileceği bir cezaevine sevk olmak istiyorum. Yasal olarak verilmiş bu hakka rağmen 10 yıldan fazladır belki yüz kez bu konuda yaptığım başvurulara olumsuz yanıt veriliyor. Dinar Cezaevi’nde de 5-6 kez bu talebime olumsuz cevap verilince, artık açlık grevine girmekten başka seçeneğim kalmadı. 3 Nisan günü greve başladım ve bu gün 14. gün. Olumlu bir cevap alıp, sevk talebim kabul edilinceye kadar da devam edeceğim... (...)
Bazen düşünüyorum, 21 yıldır cezaevindeyim. Öncesini de sayarsak 24 yıldır evimden, ailemden ayrılmış bulunuyorum. Şimdi bir çözüm olup ta, dışarı çıkarsak, ailemden kaç kişiyi bulabilirim, bilmiyorum. Yoldaşlarımız ve Halkımızla elbette koskoca bir aileyiz. Ama şu bir gerçek ki, insanın kendi öz ailesi olmadı mı içerde çok sıkıntı ve zorluklar oluyor. Şimdilik bu kadar olsun. Dinar/Afyon T Tipi Kapalı Cezaevi.”
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.