Türkiye ve himayesindeki muhalif güçlerin Cerablus kentini almalarıyla birlikte Kuzey Suriye’deki dengeler alt üst oldu.
Mevcut tabloda ‘Fırat Kalkanı’nın ana hedefi IŞİD’den ziyade YPG olduğu, net şekilde görülüyor. Son birkaç gündür TSK ve muhalifler YPG ve güdümündeki Suriye Demokratik Güçlerine (SDG) bağlı Araplarla çatışıyor. Maksat Menbiç’e doğru ilerleyerek YPG ve SDG’yi Fırat’ın doğusuna çekmek, “Buradan öteye ilerlersen karşına dikiliriz” mesajı vermek.
Bir haftalık bilançoya baktığımızda her iki taraf açısından da durum muğlak görünüyor. TSK ve beraberindeki muhalifler, YPG’ye bağlı güçlerin Menbiç’in güneyine çekilmelerini sağladı. Ama daha şimdiden Türk jetlerinin attığı bombalar yüzünden en az 35 sivilin –Ankara ölenler için “terörist” diyor- can verdiği iddia edildi. Ayrıca iki Türk tankının YPG tarafından havaya uçurulduğu ve bir Türk askerinin de canından olduğu kaydedildi.
Peki Türkiye YPG’nin önünü gerçekten kesebilir mi? Bu hafta içerisinde Beştepe ve dış işlerinde temaslarda bulunmak üzere Ankara’ya gidecek üst düzey ABD heyeti bu konuda neler diyecek? Aynı zamanda Rojavalı yetkililere ne gibi telkinlerde bulunacak? ABD’nin Suriye’deki ‘jonglörlüğü’ nereye kadar devam edecek?
ABD’nin araya girmesiyle birlikte Türkiye ile YPG arasında‘ateşkes’ haberleri gelirken, bunun ne kadar kalıcı olacağı da meçhul.
Diken’den arkadaşımız Tunca Öğreten’e konuşan Rojavalı kaynaklar, Türkiye ile YPG arasında anlaşma sağlandığını söyledi. Buna göre Türkiye’ye Cerablus’tan Azez’e kadar ‘tampon bölge’kurma, Kürtlere de IŞİD’in elindeki El Bab’ı alarak Afrin, Kobani ve Cezire kantonlarını birleştirme imkanı verileceği öne sürüldü.
Ankara ise bir anlaşmanın söz konusu olmadığını açıkladı.
ABD, Menbiç öncesi YPG’ye bu olasılığa açık kapı bırakmış olabilir çünkü Kürtlere Rakka için ihtiyacı var.
Ancak dediğimiz gibi Türkiye’nin, Suriye’ye fiili müdahalesiyle birlikte sahadaki veriler değişti.
Cerablus’tan sonra Kürtlerin kantonları birleştirme planları açısından hayati olan El Bab kentini IŞİD’den kim alır? YPG mi? Veya Türkiye desteğindeki muhalifler mi? ABD hangi güce destek verir?
Washington’daki resmi kaynaklara göre bu konuda henüz karar verilmiş değil. El Bab operasyonunun, Menbiç gibi çok çetin geçeceği düşünülüyor. (Bu arada IŞİD nasıl oldu da Cerablus anında buharlaştı sorusu kafaları epey kurcalıyor.) Öncelikli olarak Türkiye’den beklenen, YPG ile çatışmaları sonlandırması ve muhaliflerle birlikte Cerablus’tan Çobanbey’e kadar olan sınır hattını IŞİD’den arındırması. Böyle olacağa da benziyor.
ABD, muhtemelen Cerablus için olduğu gibi Türkiye’ye sınır operasyonları için de zaman tanıyıp destek sunacak. Türkiye’nin IŞİD ile mücadelede ne denli kararlı ve başarılı olduğunu gözlemleyecek. Güvenlik uzmanı Metin Gürcan’ın Al Monitor için kaleme aldığı analizde belirttiği gibi TSK’nın bundan sonraki olası hamleleri Suriye’ye konuşlandıracağı personel ve teçhizat üzerinden okunabilir. Ve eğer sınırda başarılı olursa ABD bu kez El Bab operasyonu için muhaliflere yeşil ışık yakabilir.
Bu arada TSK ve muhaliflerin Menbiç kentini YPG ve Arap müttefiklerinden alma gibi bir planları olması neredeyse sıfır ihtimal. Menbiç’te ABD özel kuvvetlerine bağlı güçler bulunuyor. Türkiye, ABD’li askerlerin YPG ile çatışmaların arasında kalıp zarar görebileceği bir senaryoyu göze alamaz. Washington da böylesi bir duruma seyirci kalamaz.
Bir önceki yazımda belirttiğim gibi; Obama yönetimi Suriye’deki askeri varlığın yoğunlaştırmayı gerektirecek her gelişmeyi önlemeye kararlı. ABD, askerlerinin can kaybı karşısında mutlaka karşılık vermek zorunda. Bu duruma düşmek istemiyor. İşte bu yüzden rejim uçakları YPG’yi Haseke’de bombalamaya başladığında ABD oradaki güçlerini anında uzaklaştırdı.
ABD açısından en fazla arzulanan ama an itibarıyla imkansız gözüken tablo, Türkiye himayesindeki muhaliflerin SDG’deki Araplarla anlaşıp IŞİD’e karşı operasyonlarda birlikte yer almaları. YPG’den talep edilen ise mümkün mertebe Türkiye’yi provoke edecek hareket ve beyanlardan uzak durmaları.
Ne var ki ABD, YPG üzerinde nüfuz edebiliyor ama PKK üzerinde edemiyor. ABD’nin tek taraflı ateşkes çağırılarına kulak tıkayan Kandil, Türkiye içerisinde şiddeti her geçen gün daha da tırmandırıyor ve bundan da en çok da bölge halkı zarar görüyor. Bunun son örneği Cizre’de 11 polisin canına ve onlarca polis ve sivilin yaralanmasına mal olan PKK’nın bombalı saldırısıydı. Tüm bunlar Türkiye’deki kutuplaşmayı daha da derinleştiriyor.
Oysa ortak bir düşman söz konusu ama her iki taraf da sanki IŞİD ile mücadeleyi, ABD’ye bir lütufmuş gibi sunuyor. IŞİD’in yükselişinde, ABD’nin Irak işgalinde başlıca rolü olması bir yana, Türkiye’de kök salan IŞİD ile baş edebilmek için Türkiye’nin de Kürtlerin de ABD’nin desteğine ihtiyacı var. Ne var ki ABD’den bekledikleri, IŞİD’e karşı destekten ziyade birbirlerini vurmaları için destekmiş gibi görünüyor. Amerika ise her iki tarafı idare etmeye kararlı. Bakalım nereye kadar.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.