Evrensel değerler toplumlara rehberdir. Bu değerleri şekillendiren ve anlamlandıran ise o toplumların deneyimleridir. Laiklik, örneğin, demokratik düzene dair evrensel bir değerdir. Ama, malum, 'gökten düşerse' dayatır, maksadını aşar, şekillendirir ve sorun yaratır. Önemli olan toplumsal deneyimlerle hayat bulması, bu deneyimlerle yoğrulmasıdır.
Bazı anlar kritiktir...
Bir toplumsal karşılaşma, bir çatışma olduğu kadar toplumsal temas ve İslami kesimin iktidar deneyimi olarak 1990'lı yılların bu istikamette açtığı kapılar görmezden gelinebilir mi?
(Ulusalcı takıntı taşıyanlar bir yana) laik kesimin demokrasiyle, İslamı kesimin evrensel kavramlarla daha çok temas ettiği bir evreden söz ediyoruz. Kar ortaklığı modelinin kitlesel çöküş ve iflaslara yol açtığı, iktidar ve inanç ilişkisinin yeni sorular ürettiği, Türk Hizbullahı'nın işlediği cinayetlerin İslami kitleleri iğrendirdiği dönem...
Bu dönem ve bu gelişmeler İslami kesimin önemli bir kısmı açısından inanç, siyaset, ekonomi arasındaki köprüleri esnek hale getirdiler.
AK Parti de bu deneyimin hem ürünü hem devamıydı.
Şimdi soru şu: Yeni bir kritik anda mıyız? Hükümet-cemaat gerginliğinin bu tür sonuçları olur mu?
Taha Akyol bu açıdan bir kaç gündür Star Gazetesi yazarı Sibel Eraslan'a referans veriyor. Eraslan'ın, cemaat tartışmasına referansla yazdığı şu satırlar gerçekten dikkat çekici:
'Son yaşadığımız öfkeli tartışma tarafları artan derecede birbirine benzetirken, laiklik işte bunun için gerekirmiş diyecek hale geldik (...) Cemaat AK Parti çatışması laiklik hakkında daha ciddi düşünmeye itiyor bizi. Şimdiye kadar süren klasik laik dindar çatışmasından farklı bir şeyle karşı karşıyayız. Dindarlarla dindarlar arasında gerçekleşen siyasi alan ve güç kavgası yeni bir hakem arayışına zorluyor...'
Bu, bir ihtiyacın dile getirilmesi, bir ihtiyacın tartışmasıdır.
Türkiye değişiyor. Din-siyaset-toplum ilişkileri normalleşiyor. Açık toplum düzenine tabi oluyor.
Bu çerçevede bir yandan dindarlar, doğal ve bunun uzantısı olarak dini gruplar kamusal alanda, devlet alanında varlığını ve etkinliğini sürdürüyor.
Öte yandan aynı çerçevede dindarlar ve dini gruplar arası dünden değişik, kamusal ve şeffaf nitelikler taşıyan, çatışma içeren bir farklılaşma tipi yaşanıyor.
İç içe girmiş iki alan
Ve iki soru...
Söz konusu etkinlik nasıl düzenlenecek?
Çatışma ve farklılaşmanın hakemi nasıl oluşacak?
Şunları görmek önemli:
1. Bu alanlar uygulamada laikliğin demokratikleşmesi sonucu ortaya çıkmıştır....
2. Bu konuda ihtiyaca referans veren talepler ise algıda laikliğin demokratikleşmeye başlamasıyla şekillenmiştir.
Bir kaç gün önce bu köşede çıkan 'Devlet içinde cemaat olur mu' başlıklı yazının meramı da buydu: Hal buysa, din-siyaset-toplum ilişkileri bu açıklık noktasına geldiyse bunları kuşatacak demokrasiyle, hukuk devletiyle uyumlu etik ve siyasi çerçeve ne olmalıdır?
Tersten ifade edelim: 'Devlet içinde cemaat olur mu?', 'Laiklik açısından devlette dindarlık kabul edilir mi?' sorularına verilen 'modernist' tepkilerin bugün büyük anlam taşıdığını sanmıyorum. 'AK Parti devlette cemaat kadrolaşmasına neden, nasıl izin verdi' tipi sorular da bana çok gerçekçi gelmiyor. Cemaat mensupları zaten oradaydılar, AK Parti'nin varlığı, din-siyaset ilişkisinin normalleşmesi önlerini açtı. AK Parti bu insanlara kritik anlarda siyasi olarak güven duyduğu için sırtını dayadı. İplerin kopması cemaatin iktidardan pay istemesiyle, 'dindar varlığı'nı ifade etmekten 'grup eylemi'ne geçmesiyle koptu.
Türkiye için model ülke olmaktan söz ediliyor. İslam ve demokrasinin birlikte yaşadığı model ülke. Unutmamak gerekir ki, bu modelin temelinde din-siyaset ilişkilerinin normalleşmesi de yatmaktadır. Bugün belki hükümet-cemaat arasında bir iktidar kavgasına işaret ediyor, ancak bir o kadar yeni ihtiyaçların da altını çiziyor.
Gelinen nokta önemlidir, ama çözümü zordur.
Bizimki tespit ve muhtemel bir istikamete işaret...
Çözüm mü yoksa çatışma yolu mu tutturulacak, henüz belli değil.
Çatışma eski Türkiye'yi davet eder...
Çözüm sorununun ise ortak tespitiyle, dini grupların, cemaatlerin kendilerine sorular sormasıyla mümkün olur.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.