Cuma günü yayınlamış olduğum yazıya Hatice Ak isimli bir okuyucumdan bir eleştiri yazısı geldi. Bu mübarek günlerde kendileri emek sarf edip görüşlerini kaleme almışlar. Çok teşekkür ediyorum. Bu gün sizlerle Hatice AK Hanımefendi'nin satırlarını paylaşıp, Çarşamba günü bu mektup üzerinden görüşlerimi sunmak istiyorum.
Sayın Barbarosoğlu ,
İlk teravih günü varlıklı insanların yoğun olduğu bir camiye giden eşim ve kızım döndüklerinde bir daha gidemeyeceklerini çocukların sesinden koşturmalarından hiçbir şey anlayamadıklarını söylediler. İnsanlar maddi yönden rahat olunca bu çocuklarının davranışlarına da yansıyor sanırım. Onlar için cami demek çocuklarının rahatlayacağı, arkadaşlarıyla gönüllerince koşturacakları bir mekân... Belki sosyal yaşantıları nedeniyle ilgilenemedikleri çocuklarına, sundukları, vicdanlarının rahatlatma yeri mi acaba? İmam uyarmayınca cemaatten bir iki cılız "Çocuklarınıza sahip çıkın" sözünü hiç kimse üzerine almıyor. Bu mudur Müslümanlığın gereği? Böyle olunca bu çocuklar büyüyünce camilerden çıkmayacak, çok iyi müminler mi olacaklar?
Rahatsız olan yaşlılar evde otursun sözünü ilahiyatçı bir profesörün söylemesi, bunu da saygı duyduğum bir yazarın köşesine taşıması beni şaşırttı. Çocuk doğruyu ne zaman öğrenecek? Cami ibadet yeridir, huşu ve sessizlik yeridir. Saygı ile girip çıkılmalıdır. Peygamber Efendimiz'in ( sallallahu aleyhi vessellem ) namaz kılarken omzuna çıkan mübarek torunları acaba bu eylemi yaparken kaç yaşlarındaydılar? Dini alet ederek çocukların şımarıklığına uydurulan bu kılıf bence çok kötü kullanılmıştır.
Neden sapla samanı bir türlü ayıramıyor toplumumuz? Camide çocukları azarlayan insanlar elbette olmuştur yanlıştır ama doğru olan bu çocuklardan rahatsız olanların evde namaz kılmaları mıdır ?
Hz. Eyüp Türbesi'ni 10 yaşlarındaki oğluyla ziyaretten sonra kalabalık camide uzun süre namaz vaktini bekleyen anneyi de, hiç anlamam. Sarışın yavrucak sessizce gözyaşı dökünce ne olduğunu sordum. Annesi, 'Sıkıldı çıkmak istiyor. Sabret! Namaza az kaldı' deyince teselli etmeye çalıştım çok haklıydı bu onun için zulümdü keşke annesi namazını evde kılsaydı.
Beş veya altı yıl önce bir umre ziyaretimde namaz vaktini beklerken ön saftaki iki Türk ailenin kızları ve annelerinin konuşmalarından son derece rahatsız oldum hiç susmadılar alışverişler, çocuklara alınan çantaların güzelliği vs. Namaz vakti yakındı, yerimi değiştirmek sorun olacaktı, hep susmalarını ümit ettim. Başka insanlar da rahatsız olduklarını bakışlarıyla belli ediyorlardı. Küçük kızlardan biri komşu teyzesine gördüğü rüyayı anlatmaya başladı. Kâbe'nin örtüsü yanıyordu babam da söndürmeye çalışırken anneme senin yüzünden yandı diyordu.... Teyze 'Öyle mi' diyerek komşusuna dönerek, namazdan sonra alışverişe gitme teklifinde bulundu. Böyle bir rüyayı masum bir çocuk neden görmüştür bilemem am,a tüylerim ürperdi içimi kaplayan korku nedeniyle artık daha sonra dillerinden anlamadığım insanların yanında oturmayı tercih ettim.
Siz de gitmişsinizdır, Cuma namazı kültürümüz olmadığı için, bizim hanımlar hutbe sırasında konuşmamaları gerektiğini bilmez; sus işareti yapan Arap hanımlara 'karışamazsın' edasıyla omuz silkerler. En çok koşuşturma, yüksek sesle konuşma rekoru Allah bilir bizim çocuklardadır. Ne yapmaya çalışıyoruz , böylelikle yüksek kişilikli, özgüvenli nesiller yetiştireceğimizi mi zannediyoruz ?
Yaşlılar namazını evde kılıp (yalnız yaşlılar rahatsız olmuyor) çocuklar alabildiğine koşturup, camiyi oyun bahçesine çevirince kazancımız ne olacak ?
Bir umre anımı daha anlatmadan geçemeyeceğim. Temim Mescidi'nden ihramlanarak dönüyoruz. Otobüste Lebbeyk nidaları arasında Amerika'da yaşadıklarını anladığım, Pakistanlı baba ve yaşları 11 ve 7 arasında olan 3 erkek çocuğun sohbetlerine kulak misafiri oldum. Baba Mescidi Haram'a varınca Kâbe'yi 7 kez dualar eşliğinde tavaf edeceklerini, neden tavaf namazı kılıp, zemzem içeceklerini, say'ın neden, nasıl olacağını, Hz. İbrahim'den, Hz. Hacer ve İsmail'den bahsediyor; merakla dinleyen çocuklarının sorularına cevap verirken, dikkati dağılan küçük oğlana ciddiyetle 'Lütfen dinle' diyor ve çocuklarını huşu içinde ibadete hazırlıyordu.
11 aylık bir torunum var. İki üç ay önce şaşkınlıkla namaz kılmamızı izliyordu. Ona neden cevap vermediğimizi anlayamıyordu. Şimdi boylu boyunca seccadeye yatıp secde ediyor, arkamdan sarılıp omzuma doğru yükselmek istiyor. Ayağa kalkarken onu nazikce tutuyor ve düşmekten koruyorum. Gün içinde evdeki terlikleri ağzına sürmek isterken, parmağımı sallayıp olmaz diyorum şimdi öğrendi terlikleri bana uzatıp hı-hı diye sesleniyor. Biraz büyüdüğünde 'Namazda bana dokunmasının uygun olmadığını, namazım bitince kendisiyle ilgileneceğimi ' söyleyeceğim ve inşallah sözümü tutacak.
Bir zamanlar annelere babalara sürekli 'Çocuklarınızla arkadaş olun!' dendi. Şimdi televizyonda kayıpların arandığı programlara bakıyorum da, evden kaçan kızların gariban anneleri 'Ben çocuğumla arkadaş gibiydim, her şeyini bana söylerdi, bir tek bunu söylememiş' diyerek gözyaşı döküyorlar.
Saygı, disiplin, sevgi, şefkat hepsi bir arada olmazsa; azı hariç, nesiller yanar. Ne yapmalıyız; acizane fikrim, çocukları camiye götürürken, 'ibadete gidiyorum' şuuru verilmeli, cami adabı, hatta camiye giriş ve çıkış duaları öğretilmelidir. Çocuk büyüten anne babalar, onların yaşlarına göre camide kalma süresini belirlemeli, sıkılanları kendi istekleri için namaz sonuna kadar camide tutmamalıdır. Anne ve baba olma şerefiyle şereflenenler, yavruları büyüyünceye kadar eksik kalan namazlarını evde tamamlayarak kul hakkına girmemiş olurlar, camilere ancak sessiz ve saygıyla girilip çıkılmalıdır. Bunu keşke biz büyükler de öğrenebilsek.
Vesselam.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.