Ortadoğu’da otoriter yönetim hüküm sürüyor diye liberal müdahalecilikle dışarıdan rejim dayatma çabalarının enkaza çevirdiği bir memleket üzerine daha ne kadar kara komedi oynanacak bilen yok. Bilinen, kendi yarattıkları hayaller üzerinden insanların gırtlak gırtlağa gelmesinin vebalinin kimlerin boynuna olduğu…
Bu hikâyede siyasi hırsların tetiklediği yalan dolanın haddi hesabı yok. Irak işgalcisi Neocon Bush yönetiminin icadı olan ‘dostlar grubu’ mekanizması, sayısız ateşkes, Cenevre1 ve Cenevre2, bu arada da adım adım görünür olan Körfez’in Vahhabi/ Selefi ideologlarının eğitip donattığı çeşit çeşit cihatçı grupları gördük. Nihayet IŞİD’e ulaştık. Neler olup bittiğini anlamak pek çokları için zaman aldı. Eh, iki sene önce Türkiye sınırının burnunun dibindeki Azaz’a giden muhabirlerin “Evet şimdi Halep’ten bildiriyoruz..” haberlerini işittiklerinden, normal sayılmalı. Bir ülke savaşa teslim olurken barışı konuşmak, aramak değil ama sallamak bedavaydı!
***
Başlangıcı 2011 Mart ortası sayılan kaos sürecinde, 2012 yazına gelindiğinde yaprak kımıldamayan ‘Suriye’nin mali başkenti’ Halep’teki Sünni sermayeye “Niye isyan etmiyorsunuz” diye hesap sordukları günleri anımsayın. Kabul görmeyince, Ortadoğu’nun bu kadim kentini enkaza çevirdiler. Bu savaşın kazananı olmayacağı, başlarındaki otoriter yönetimin reformlar yoluyla değişmesini arzulayan Suriyelilerin memleketlerinin başlarına yıkılacağı, Mayıs 2011 sonundaki Cisr üş Şuğur katliamından belliydi. Yaşananların tüm bölgeyi karıştıracağını söyleyip uyaranları lanetlemek ise bedavaydı! Azaz’daki muhabir gibi sallayıp durdular.
***
Sergilenen vahşiliklerin boyutları karşısında düzenli orduyu düzensizlere tercih eden sıradan insanları 3.5 yılda iki kez gittiğim Suriye’de gördüm, konuştum, aktardım. Sonuç siyasi ve duygusal düzeyde bellidir: Suriye’yi İhvan diyarı yapacağız diye diye Suriye Arap milliyetçiliğini tetiklediler. Bu saatten sonra da kolay başa çıkamazlar. Yapabilecekleri belli bölgeleri koparmak olabilir, o kadar. Orası da malum: Halep. İşte uluslararası toplumun Suriye konusunda atıp tutan figürlerinden sadece biri olan Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius’un dün Washington Post, Le Figaro ve El Hayat’ta eşzamanlı yayımlanan makalesi bu açıdan manidar. “Kobani’den sonra Halep’i kurtarmak zorundayız” buyurmuş. “IŞİD’in katillerini Türkiye-Suriye sınırındaki başka noktalara sevk ettiğini ve bu yolun sonunda ılımlı muhalefetin kalesi Halep’in yattığını” yazmış. “Halep’in varil bombaları ile IŞİD’in gırtlak kesicileri arasında sıkıştığını, kuşatma altında olduğunu” eklemiş. Doğru söze ne denir, eski sömürgeciler en iyisini bilir!
***
Halep’teki durumu bilen biliyor da eski sömürge gücü Fransa’nın koca bakanının bihaber olması ne mümkün. Fransız hükümetine Aralık 2011’de geniş bir saha çalışmasıyla sunulan bir raporu okumuştum vaktiyle. Özetle, Suriye yönetiminin kolay devrilmeyeceğini, mezhep savaşı ve Selefi olgusunun tehlike arz ettiğini, çetelerin adam kaçırmaları ve yağmaların alıp başını gittiğini anlatıyordu.
***
Bir yıl önce Cilvegözü’nün karşısındaki Bab el Hava’daki ÖSO karargâhı basılıp Suud destekli İslam Cephesi tarafından ele geçirildiğinde ortada ÖSO filan kalmamıştı. O gün Cilvegözü’nde IŞİD’in kara işareti kondurulmuş kara yün beresiyle sınır kapısında elini kolunu sallayarak dolananları gözlerimle görmüştüm. Sonra geçen yaz yolsuzluklar yüzünden karşılıklı ithamlarla askeri konsey kendini feshetti. Mezhep katilleri, infazcılar, talancılar ayyuka çıktı. Şimdi Obama’yı ‘fanteziydi’ dediği ‘ılımlı’ unsurlara IŞİD yüzünden ikna ettiklerinden beri yine ÖSO’muz var. Kimler, nereleri kontrol ediyorlar pek bildiğimiz de yok. Sallamak bedava!
***
Misal, Wall Street Journal bir demet sunmuş: “Suriyeli muhalifler, Nusra Cephesi’nin çok sayıda ılımlı fraksiyonu, uzun zamandır güçlü oldukları kalelerden sürerek, Türkiye’nin sınırındaki kuzey bölgesi boyunca ilerleme kaydettiğini söyledi.” Bu ‘ılımlı’ denilenler ya kitleler halinde kaçmakta yahut Nusra’ya katılmakta. İki unsur öne çıkıyor. Cemal Maruf’un Suriye Devrimi ve Muhalefet Güçleri Ulusal Koalisyonu ile Hazm Hareketi. 3 eşli, 15 çocuklu bir köylüyken zengin bir savaş ağasına dönüşme becerisini göstermiş, Maruf da WSJ’nin “İdlib’de karşıt saflarda olsa da Halep’te Nusra ile aynı safta savaştıklarını belirttiği Hazmcılar da” Amerika’nın silahlandırdığı gruplar. WSJ, “ılımlıların Nusra savaşçılarına saygı duyduğunu”, “yerel kaynakların da Nusra’yı IŞİD’e yeğlediğini” belirtmeden geçmemiş…
***
Ortadoğu uzmanı gazeteci Robert Fisk, 2012 yazında “Ortadoğu hükümdarlarına, diktatörlerine ve gazetecilerine benden tavsiye. Şu sözleri fazla kullanmayın” diye yazmıştı: “Ilımlı, demokrasi, iktidardan çekilme, bardağı taşıran son damla, yanlış ellere geçme, sıçrama, yaklaşma, seçenekler masada, terör…” İyi bir klişe özeti...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.