Burkay, PKK'nın dağdan indirilmesi için bir adres değil. O adresin İmralı olduğunu düşünüyor.
31 yıl sonra ülkesine dönen Kemal Burkay, yoğun bir ilgi görüyor. Medya, siyasetçiler, eski dostları bu çok şey yaşamış Kürt aydınına düşüncelerini aktarması için mikrofon uzatıyorlar.
Türkiye’nin Kürt meselesi en karmaşık ve belirsiz dönemlerinden birisini yaşıyor. 12 Haziran’dan başarıyla çıkan BDP destekli bağımsızların meclis boykotu sürüyor. PKK, son günlerde eylem üzerine eylem düzenliyor. Bu eylemlerde çok sayıda asker yaşamını yitiriyor.
Abdullah Öcalan, Kandil’e, PKK’ya ve devlete yönelik güvensizliğini belirterek görüşmelerden çekildiğini ilan ediyor. Belirsizlik giderek büyüyor. Çatışmanın alevleneceğine ilişkin bir hava yaygınlaşıyor/yaratılıyor.
İşte böyle bir ortamda Burkay yurda dönüyor. Burkay’ın uzun siyasi yaşamı boyunca silahı bir mücadele aracı olarak görmediği biliniyor.
Burkay, Türkiye’nin AB üyeliği, Ergenekon davası, Anayasa değişikliği referandumu, TRT ŞEŞ gibi konularda PKK’dan daha değişik bir duruş sergiledi/sergiliyor. Türkiye’nin liberal-demokrat solcularına yakın sayılabilecek bir çizgide olduğunu görüyoruz.
AK Parti hükümetinin Kürt sorununa ilişkin kararsızlığı sürüyor. Seçim kampanyası boyunca kısmen milliyetçi bir söylem tutturan başbakanın seçim sonrasında temel Kürt talepleri konusunda net bir tutum gösterdiğini söylemek zor.
Hükümetin Burkay’a ilgisini çeşitli şekillerde okuyanlar var. Bazı çevreler “Burkay bir devlet projesidir” diyerek geleneksel retçi yaklaşımı sürdürüyorlar. Ama bu ilgiyi çözüme yönelik samimi bir arayış olarak algılayan geniş bir kamuoyu da var.
Burkay ne yapabilir, ne yapamaz?
Kemal Burkay’ın, kendisinin de belirttiği gibi arkasında kuvvetli bir örgütlü güç yok. Zaten bir süreden beri örgüt yöneticiliğinden de çekilmiş, enerjisini yazılarına, şiirlerine ve anılarına ayırmış durumda.
Ama bir entelektüel duruşu var. Kürt sorununa ilişkin söyleyeceği sözü var. Çözümü ilişkin düşünceleri var. Kendisiyle görüşmemiz sırasında da belirttiği gibi Kürt muhalefetinin tek sesli, tek siyasi güç tarafından temsil ediliyor gibi görünmesinden memnun değil.
Burkay, PKK’nın dağdan indirilmesi için bir adres değil. O adresin İmralı olduğunu düşünüyor ve Öcalan’ın çözüm için hesaba katılması gerektiğine işaret ediyor. Aynı vurguyu PKK için de yapıyor.
Burkay ne yapabilir? Bir akil Kürt aydını olarak, işlerin çığrından çıkmasına karşı Kürtler içinden makul bir ses olarak bir etki oluşturabilir. Silahsız döneme geçiş için Kürtler arasında yeni bir anlayış oluşmasına katkıda bulunabilir.
Gazetelere yansıdığı kadarıyla, Kandil, Burkay’ın yurda dönüşüne tepkili yaklaşıyor. Zaten geçmişten beri bu konuda bir sorun olduğunu biliyoruz.
Ancak yeni bir dönemdeyiz. Kürt hareketi içinde Abdullah Öcalan da, Ahmet Türk de, Murat Karayılan da, Şerafettin Elçi de, Altan Tan da, Sezgin Tanrıkulu da, Kemal Burkay da olacak. “Laik Kürtler” de “dindar Kürtler” de “sakin Kürtler” de “radikal Kürtler” de “entelektüel Kürtler” de olacak. Bu renkliliği, Kürtlere dışarıdan empoze edilen yapay bir renklilik olarak görmeye çalışmak, Kürtleri küçümseyen bir bakış açısı olur.
Kürtler de tıpkı Türkler gibi, çok sesli, demokratik bir ülke özlemi içindeler. Farklı fraksiyon ve grupların birbirini düşman gördüğü kültür yapısını aşmak istiyorlar.
Burkay, birkaç gündür kendisine gösterilen ilgiden memnun. Türkiye’deki değişime ilişkin önceden de bilgisinin olduğunu ancak şu an bu değişime yaşayarak tanık olduğunu ifade ediyor.
Burkay, “Benim yapabileceklerimi abartmayın” diyor, ama elinden geleni yapacağını söylemekten de geri durmuyor.
Bu makul ve dengeli sese yalnız Kürtlerin değil Türklerin de ihtiyacı olduğu ve bu sesin her iki kamuoyunun da dünyayı algılama biçimine yeni boyutlar katabileceği inancındayım.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.