Dün sabahtan beri ortalık çalkalanıyor.
“Ergenekon’da yeni dalga” diye.
On kişi gözaltına alınmış.
Aralarında dişe dokunan tek isim bence MİT’çi Kaşif Kozinoğlu, Susurluk olaylarında da adı geçen, tuhaf ilişkileri saptanan Kozinoğlu’nu derinliğine araştırmak, önemli ipuçları ortaya çıkarabilir.
Ama diğer isimlere bakıldığında, insan kaçınılmaz olarak “ne oluyor” diye soruyor.
Niye bu insanlar gözaltına alındı?
Kimle konuştuysam kafası karışık, net bir cevap verebilen kimse yok.
“Ergenekon’un medya bacağını yakalıyoruz” diye gidip Oda TV’nin elemanlarıyla, polisle ilgili kitaplar yazmış muhabirleri yakalarsanız, kuşkulu sorular yaratırsınız.
Gözaltına alınan muhabirlerden bir kısmı polisin kendi iç çekişmelerinde taraf olmuş olabilirler, bir tarafın sözcülüğüne soyunup kitap da yazmış olabilirler ama bunun Ergenekon’la ne ilgisi var?
Ergenekon, darbenin yolunu açabilmek için kaos yaratmak amacıyla kurulmuş ve çeşitli suçlara bulaşmış bir örgüt.
Bana sorarsanız Türkiye’nin en tehlikeli örgütü.
Bu örgüttün üyeliğinden gözaltına alınabilmek için, bu örgütle ilişki kurmuş ve bu örgütün talimatları doğrultusunda darbeye altyapı hazırlayan yayınlar yapmış olmanız gerek.
Böyle bir iş de, öyle muhabirlerin yapabileceği bir iş değil.
Üstelik gözaltına alınanlar arasında öyle bir isim var ki duyan herkesi şaşırtıyor.
Ahmet Şık.
Şık, Ertuğrul Mavioğlu ile birlikte Ergenekon konusunda en dürüst, en kapsamlı, en açıklayıcı kitaplardan birini yazmış bir gazeteci.
Nokta dergisinde, “Darbe Günlüklerini” ortaya çıkartan ekibin önemli bir parçası.
Şimdi siz sabaha karşı evini basıp böyle bir adamı gözaltına alıyorsanız, elinizde onun Ergenekon üyeliğiyle ilgili “Oda TV’nin bilgisayarlarında onun yeni kitabının kopyalarını bulduk”tan öte, çok ciddi ve inandırıcı kanıtlar olması gerekir.
Ahmet Şık, “Ben kitabımı Soner Yalçın’a göndermedim” diyor.
De ki gönderdi.
Eee, ne olacak?
Birine kitabını gönderdiyse bu suç mu?
Ergenekon üyeliği, “kitap gönderme” düzeyine mi düşürülecek?
Danıştay cinayetinden, toprağa gömülü silahlardan “kitap göndermeye” mi geldik?
Şık’ın yazdığı yeni kitabın, “polis içindeki cemaatçi yapılanmayla” ilgili olduğu söyleniyor.
Eğer bu gazeteci, ortada ciddi bir belge, bir bilgi, bir kanıt yokken sadece böyle bir kitap yazdığı için gözaltına alındıysa; bunun altından ne hükümet, ne Adalet Bakanı, ne İçişleri Bakanı, ne savcı, ne polis, ne de “cemaat” kalkabilir.
Bu ülkede Ergenekon’un yakalanmasını isteyenler, özgürlüğün, demokrasinin, hukukun, halk iradesinin önünde hiçbir karanlık güç kalmasın diye istiyorlar.
Hükümeti ya da polisi ya da cemaati kızdıranlar bir punduna getirilip susturulsunlar diye değil.
Polisle ilgili bir başka kitap yazmış olan Nedim Şener’in de bir “intikama” kurban gittiği ileri sürülüyor.
Demokrasinin ve hukukun hüküm sürdüğü hiçbir ülkede bir gazeteci, bir yazar, bir muhabir, yazdıklarından, fikirlerinden dolayı “örgüt üyesi” diye gözaltına alınamaz.
Oda Tv’nin yayıncılığının bana sorarsanız gazetecilikle hiçbir ilgisi yoktur ama “kötü yayıncılık” örgüt üyeliğine girmez, isterseniz “iftira” attıkları için, yalan söyledikleri için dava açabilirsiniz ama elinizde sağlam bir kanıt yoksa “Ergenekon üyesi” diyemezsiniz.
Dün gözaltına alınan gazetecilerin “örgüt üyesi” olduğuna dair sağlam kanıtlar bulunduğuna inanan pek kimse yok.
Toplum, bu puslu kuşkunun gölgesinde bırakılamaz.
Hukuki mevzuat nedir bilmiyorum ama birilerinin çıkıp bir açıklama yapması, bu insanların niye gözaltına alındığını, elde hangi belgelerin olduğunu insanlara anlatması lazım.
Niye gözaltına aldınız bu insanları?
Ergenekon üyesi olduklarına dair elinizde inandırıcı belgeler ve kanıtlar var mı?
Eğer bu kanıtlar ortaya konmazsa, “hükümetin, cemaatin ve polisin” kendilerine muhalif olarak gördükleri insanları “Ergenekon üyeliğini” bahane ederek susturduğu iddiası fevkalade inandırıcı bir hale gelecektir.
Eğer “siyasi iktidar, cemaat, polis” koalisyonu böyle hukuk dışı bir eyleme bulaşıyorsa, bu, Ergenekon’un varlığını bazılarının söylediği gibi “kuşkulu” duruma düşürmez, karşımızda dövüşmemiz gereken iki ayrı “Ergenekon” olduğunu gösterir.
Doğrusu şu anda gerçeğin ne olduğunu tam bilmiyoruz.
Ama gözaltına alınanlar kadar, belki daha da fazla, gözaltına alanların aklanması gereken bir durum var gibi gözüküyor.
Eğer inandırıcı bir açıklama yapılamazsa, AKP iktidarı siyasi hayatının en ağır ve karanlık günlerini yaşar, bunun öyle “yuvarlak laflarla” geçiştirilemeyecek kadar ciddi bir durum olduğunu anlasalar iyi olur.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.