• BIST 9497
  • Altın 2952.122
  • Dolar 34.4839
  • Euro 36.1941
  • İstanbul 18 °C
  • Diyarbakır 15 °C
  • Ankara 17 °C
  • İzmir 21 °C
  • Berlin 2 °C

Bu işler CIA’de nasıl oluyor? (2)

Yasemin Çongar

Bugün Meclis Genel Kurulu’na gelecek olan MİT Yasası’nda değişiklik önerisinin amacı açık: Başbakan, MİT yöneticilerinin PKK ile yürüttükleri müzakereler nedeniyle “şüpheli” olarak sorgulanmalarının önüne geçecek. Erdoğan, bunu kendi “bilgisi ve onayı” dahilindeki bir siyasi sürece sahip çıkmak adına yapıyor. Ama bence aynı zamanda, dokuz yıla varan iktidarında kendisini hedef alan belki de en kritik –Balyoz, Sarıkız, Ayışığı vb. planlar, AKP’yi kapatma davası ve İrticayla Mücadele Eylem Planı’ndan bile daha kritik– “darbe” denemesine, nihai hedefi “barış” olan müzakereler üzerinden kendisini de sanık sandalyesine oturtmaya varabilecek bir girişime “dur” demeyi de amaçlıyor.

Bu “özel” durumun “özel” bir yasal düzenlemeyi âdeta “şart” kılması, “barışa yönelik siyasi girişimlerin sürdürülebilmesi için” böyle bir koruyucu hükme bugün için ihtiyaç duyulması, dün de yazmaya çalıştığım gibi düzenlemenin kendisinin ilerideki muhtemel anti-demokratik sonuçları açısından “hayır değil, şer” getirebileceği gerçeğini değiştirmiyor. Kürt meselesinde “diyalog yoluyla siyasi çözüme” inananlar açısından, ilkesel duruşla pratik gerekliliklerinin çatışır gibi göründüğü bir noktadayız. Başbakan’ın “Oslo sürecini” yürütenleri korumasına alması ve son tahlilde sürecin siyasi ve hukuki sorumluluğunu üstlenmesi ne kadar mâkulse; MİT’in ya da başka bir kurumun mensupları hakkındaki somut suç iddialarının soruşturulmasını önlemesi de o kadar akıl ve hukuk dışı. Öte yandan, herkes gibi ben de bu aralar, “MİT aleyhinde ciddi suç isnatları var” cümlesini bol bol işitip okuyorum ama şu an itibariyle, bu iddialı cümlenin içini dolduran somut bilgi ve belgeler var mı bilmiyorum. Herhalde Başbakan, benden, bizden fazlasını biliyordur ve Meclis’ten bugün geçmesi beklenen yasa değişikliğini, ciddi suç şüphelerinin kovuşturulmasını engellemek için kullanması halinde, bunun da ciddi bir cürüm oluşturacağının farkındadır.

Yazının başlığına ve dün bu sütunda girizgâh yaptığım Amerikan tecrübesine dönecek olursam, Başbakan’ın hâlihazırda kendisini içinde bulduğu durumun, bazı yönleriyle, ABD başkanlarına epey “tanıdık” geleceğini söyleyebilirim. Beyaz Ev’in istihbarat faaliyetleriyle bağlantılı suç iddialarının kovuşturulmasını önlemek için frene basması, ABD’de “istisnai” sayılamayacak bir vehamet zira.

Amerikan Merkezî İstihbarat Teşkilatı’nın (CIA) günahları üzerine cilt cilt kitap yazılabilir. Bu günahlar arasında, doğrudan insan hayatına kasteden ihlaller de var, bir ülkenin birkaç kuşağının istikbalini karartan müdahaleler de. Böyle hallerde, CIA’in çoğu zaman yalnız hareket etmediğini, arkasında bütün bir Amerikan devletinin ve siyasi iradenin bulunduğunu söyleyebiliriz. Öte yandan, CIA’in, seçilmiş yetkililerin talep, onay ve yönlendirmesi dışında işlediği kusurlar, ihmaller, beceriksizlikler de çok. CIA’in öngöremediği olaylar arasında İran İslam Devrimi, Berlin Duvarı’nın yıkılışı ve 11 Eylül saldırılarının bulunduğu düşünülürse –ve tabii, “CIA hepsini biliyordu ama bilmezlikten geldi; ya da bunları zaten CIA yaptı” nevinden acar teoriler bir yana bırakılırsa– bu kallavi teşkilatın pek de “iyi istihbarat yapmadığını” söylemek yanlış olmaz. Velhasıl, CIA deyince, kovuşturma gerektiren birçok işe imza atmış bir kurumdan söz ediyoruz. Peki, bu kurum gereğince kovuşturuluyor mu?

Bu soruya hepten “olumlu” bir cevap vermek imkânsız ama Amerikan sisteminin, mevcut “gri alanı” daraltmak için çaba harcadığı söylenebilir. Nitekim, CIA’e karşı polisiye ve adlî süreçlerin “gizlilik” ve “ulusal çıkar” gibi gerekçeler ve çeşitli siyasi mülahazalarla önlenmesine karşı bulunan çarelerden biri, “idari ve parlamenter denetimin” güçlendirilmesi oldu. Federal Soruşturma Bürosu’nun (FBI) ve savcıların “CIA suç işledi” diye ortaya fırlamasından önce, böyle bir şüphenin Adalet Bakanlığı bürokrasisine ya da kamuoyuna yansımasıyla birlikte, ilk iş olarak, “ara kademeler” devreye sokuluyor.

Mesela, 1989’da yürürlüğe giren bir kanunla, görevi “istihbarat faaliyetlerinin bağımsız teftişi” olarak belirlenen “CIA Başmüfettişi,” Başkan tarafından aday gösterilip, ataması Senato tarafından onandıktan sonra, CIA Başkanı’nın ve Başkan’ın yanı sıra doğrudan Kongre’ye karşı sorumlu olarak çalışıyor. CIA Başmüfettişi, teşkilat hakkındaki herhangi bir kusur ve suç iddasını soruşturarak, sonuçlarını Kongre’ye sunmakla yükümlü.

Ayrıca, CIA’in hata, ihmal, ihanet vb. ithamlarla karşı karşıya kaldığı her olayda, Başkan’ın Beyaz Ev’de özel yetkili bir istihbarat komisyonu kurup, “dışarıdan” denetim yaptırması söz konusu olabiliyor.

Ve tabii, ABD’de federal yasama organının, yani Temsilciler Meclisi ve Senato’nun istihbarat konularında uzmanlaşan “özel” komisyonları var. Bu komisyonlar, yıl boyunca düzenli olarak CIA’den brifing almak dışında, istihbarat faaliyetine ilişkin itirazlarını, eleştirilerini ve önerilerini her düzeyden yetkiliyi “tanıklığa” çağırarak doğrudan iletiyor; açık ya da kapalı oturumlarda ağırladıkları istihbaratçıları bazen deyimin hakkını verecek şekilde “sigaya çekiyor,” hâsılı, ciddi bir “denetim işlevi” görüyorlar.

Ancak bu genel “doğrular,” özel durumlarda her zaman geçerli olmuyor. CIA’in yakın geçmişteki rezaletlerinden ikisi konusunda, Amerikan yargısının, polisinin, Kongre’nin, CIA Başmüfettişi’nin, Beyaz Ev Özel İstihbarat Komisyonu’nun ve tabii Başkan’ın neler yaptığını inceleyince, ABD’de istihbaratçılara sağlanan “dokunulmazlık” zırhının demokratik bir düzenle bağdaşmayacak kadar kalın olabildiğini de görüyorsunuz.

Yarın, bu iki spesifik meselede, yani CIA’in “Irak’ta biyolojik silah laboratuvarları var” yalanıyla savaşın fitilini tutuşturması ve El Kaide üyelerinin sorgusuna katılan CIA mensuplarının işkence yapması konularında Amerikan demokrasisinin nasıl işle(me)diğini anlatacağım.

  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89