Her şey onun başının altından çıkıyor. Konuşmasaydı, olur olmaz açıklamalar yapmasaydı ne güzel olacaktı.
"Yalnız ve güzel ülkemize" yapmadığını bırakmadı...
Demokratik sürecimizi, bilumum açılımlarımızı, "Kürt sorununu" çözme yeteneklerimizi berhava etti.
O olmasaydı...
Çeyrek asırdan fazla devam eden terör belamız bitecek, sadece Türkiye'ye değil bölge ülkelerine de barış gelecekti.
E haliyle, dünya da bu barıştan nasibince istifade edecek, gezegenimiz muradına erecek, bize de kerevetine çıkmak kalacaktı.
Ama olmadı...
İdris Naim Şahin derler bir İçişleri Bakanı geldi ve her şeyi berbat etti.
Farkındayım, biraz abarttım ama oluşturulmaya çalışılan hatta oluşturulan algı üç aşağı beş yukarı bu!
Bir de, olmadık hakaretler edildi tabii. İçişleri Bakanı'nın fotoğrafı yerine odun yerleştirildi, daha ne olsun.
Peki ne yaptı İçişleri Bakanı?
Dörtnala barışa koşuyorduk da takoz mu koydu?
PKK'lı Duran Kalkan'ın bir müddet evvel yaptığı açıklamayı unuttuk mu yahu?
PKK'nın, AK Parti'yi devirmeye ant içmiş adeta "silahlı muhalefet partisine" dönüştüğünü dermeyan etmedi mi?
"İki yıl önce stratejik değişiklik yaptık, AKP yönetimi devam ettikçe Kürt sorununun siyasi çözümünün gerçekleşmeyeceğine karar verdik" demedi mi?
AKP'yi iktidardan indirinceye kadar savaşacaklarını, bundan dolayı "siyasi çözüm sürecini" bitirdiklerini, "askeri çözüm sürecini" başlattıklarını dile getirmedi mi?
Oslo sürecinden evvel bu karara vardıklarını ilan etmedi mi?
Duran Kalkan'ın bu açıklaması, PKK'nın Kandil lideri Murat Karayılan ve BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın "PKK'nın barıştan yana olduğu" iddiasını ofsayda düşürmedi mi?
Bütün bunları unutup şiddetin yegâne müsebbibi olarak İçişleri Bakanı'nı gösterme gayreti ne oluyor?
Hayır yani, İdris Naim Şahin İçişleri Bakanı olmadan evvel PKK'nın mahut strateji değişikliğine gittiği bilinmiyor mu?
Maksat nedir; bir yanlışı düzeltmek mi, yoksa zayıf halka telakki edilenin üzerinden hükümete yüklenmek mi?
Tamam, ben de bayılmıyorum Sayın İçişleri Bakanı'nın açıklamalarına.
Tamam, çok özensiz konuşuyor, tamam maksadını aşan ifadeler kullanıyor...
İyi güzel de, AK Parti'yi "müzakerecilikle" suçlayanlar, İdris Naim Şahin'in "güvenlikçi" üslubundan nasıl ve neden şekvacı olabiliyor?
Dahası...
AK Parti'nin "müzakereci" politikaları yüzünden terörün azgınlaştığını söyleyenlerle, İçişleri Bakanı'nın "güvenlikçi" dilini eleştirenler nasıl aynı safta buluşuyor?
PKK'nın şiddete başvurması elbette şiddetin dilinin içinden konuşmayı mazur göstermez.
Asayişi sağlamakla yükümlü olanlar buna herkesten daha çok dikkat etmelidirler.
Uludere'de katledilen çocuğunun mezarı başında dua ederken Mehmetçiğin kaza yaptığı haberini alıp yardımına koşan Emine Ürek'leri üzmeye kimsenin hakkı yok çünkü.
Şayet...
Bunca zulme bunca işkenceye, bunca sürgün bunca köy boşaltmaya, bunca inkar bunca katliama, bunca aşağılamaya bunca teröre, bunca Antep bunca Uludere'ye, bunca şehid Mehmetçiğe bunca ölüme, iç ve dış kışkırtıcıların bunca çatallı dillerine rağmen, bunca zaman birsek, birlikteysek, birlikte kalmayı sürdürebiliyorsak Kürt ve Tük Emine Ürek'lerin başımızı koyabileceğimiz, son nefesimizi verebileceğimiz, "Allah'ım beni çocuklarıma bağışla" diyebileceğimiz kucakları sayesindedir.
Kim olursak olalım, hangi makamda bulunursak bulunalım, bize kucak açmış Kürt ve Türk analarımızı zerre miskali üzecek söylemlerden uzak durmalıyız.
Üzdüysek de bin kez özür dilemek, af dilemek zorundayız.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.