Bu sütunu takip edenler, Suriye’deki Baas rejimine ne kadar karşı olduğumu bilirler. Yeni değil; geçmişte Ak Parti hükümeti Beşar Esad’la yakın ilişkiler içindeyken de Suriye rejiminin bir diktatörlük olduğunu, tek parti tarafından yönetildiğini, para kazanmak veya şarkı söylemek meşru olsa da temel hak ve özgürlükler namına oksijen olmadığını hatırlatıyordum.
Bu yüzden Suriye’deki isyan ilk başladığında, halkın özgürlük talebin destekledim. En ufak bir demokratik açılımı halkına fazla gören, insanları kaba kuvvetle sindiren bir rejime isyan etmek, son derece anlaşılabilir bir insanlık haliydi.
Ancak, hepimiz görüyoruz ki bugün Suriye’de bambaşka bir dinamik söz konusu. “Suriye Devrimi” diye başlayan süreçte ılımlı muhalifler bir bir kayboldu, ülke yerle yeksan edildi ve nihayetinde Orta Çağ barbarlığı dışında bir vizyon sunmayan IŞİD ve Nusra Cephesi, küresel birer tehdit haline geldi.
Bu durumda başta ABD olmak üzere uluslararası aktörlerin önceliği, Esad’ı devirmek değil IŞİD’le mücadele oldu. Açıkça deklare edilmese de, dünya, “Esad’ın kalması” formülünde uzlaştı.
Bu noktada Washington’da bir tutum değişikliği olduğunu düşünmüyorum. Dünkü gazete manşetlerine yansıdığı gibi ABD’nin pozisyon değiştirip “Esad’ı devirmek” için düğmeye bastığına inanmak, hayalcilik olur.
Oysa G20’den gelen haberler, öğlen yemeğinde ABD Başkanı Barack Obama’nın yanında oturan Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, beraberinde seyahat eden gazetecilere bu yönde bir “izlenim” aktardığı yolunda. Fazla heyecanlanmayalım. Davutoğlu’nun ifadelerini bütün gazetelerde satır satır okuduğumda, Obama’nın “yeni bir stratejiye” geçildiği konusunda fazla renk vermediği, yemekte büyük ölçüde Davutoğlu’nun argümanlarını dinlediğini anlıyorum.
O yemek esnasında Obama’nın beraberindeki devlet başkanlarına Esad’ı kötülemesi ya da “Esad da gitmeli” demesinin hiçbir anlamı yok. Obama bunu hep söylüyor. Ama nihayetinde IŞİD’i Esad’dan daha büyük bir bela olarak gören ABD, bu yönde ciddi bir adım atmıyor. İşin püf noktası bu.
Peki, bugün durum değişti mi? ABD’nin bakışında kapsamlı bir değişiklik var mı? Hem evet, hem hayır.
Hayır, çünkü Washington’da Esad rejiminin devrilmesi gibi bir öncelik yok. Esad’a karşı demeçler olabilir, ara sıra rejim aleyhine hamleler olabilir; ama nihayetinde temel meselesi, IŞİD ve El Kaide’yle mücadele. IŞİD’in denetim altına alınması. Hal böyleyken Esad’ın devrilmesi yolunda ciddi bir adım atılmayacağına emin olabilirsiniz.
Şu da sizi yanıltmasın: Amerikalılar “Esad gitsin. Rejimi başkasına devretsin. Yeni ‘transition’ (değişim) hükümeti kurulsun” gibisinden konuşabilir. Konuşmak bedava. Mesele, bunu zorlayacak adım atıp atmadıkları. IŞİD varken, atacaklarını beklemek hayal kurmak olur.
Fakat bir de sorunun “Evet” yanıtı var. Davutoğlu şu anlamda haklı: Washington, IŞİD’le mücadeleyi sadece Irak üzerinden götüremeyeceğini, Suriye’de de sadece havadan bombalayarak IŞİD’le baş edemeyeceğini görüyor. Zaten son haftalarda Kongre’ye ifade veren ABD’li bakan ve generaller de bunu açıkça söylüyor.
Dahası, “güvenli bölgeler” dahil Suriye özelinde daha kapsamlı bir siyaset için yeni seçeneklerin masaya yatırıldığını biliyoruz. Amerikalılar buna “review” diyor; yani “gözden geçirme.” Türkiye’yle askeri temas, yeniden başladı. Geçen hafta sessiz sedasız askeri bir heyetin Ankara’ya gelmiş olması, Nevşehir’de 2000 Suriyeli muhalifin eğitileceği haberleri boşuna değil.
Ancak, bunlar Esad’ın devrileceği anlamını taşımıyor. Bunlar, ABD’nin IŞİD’in elindeki bazı bölgelerin “kurtarılması” için yeni bir güç oluşturmaya çalıştığı, bunun için de Türkiye’den yardım aldığı anlamına geliyor. Afganistan’da Taliban’a karşı Türkiye aracılığıyla Dostum’u desteklemek gibi bir şey.
Bu Esad’ı devirmek değil. Söz edilen, Esad’ı devirmekten ziyade, sınır bölgelerinde “kamu güvenliğinin” tesis edilmesi, mültecilerin bazı bölgelere geri dönmesi, Halep’in tamamen rejim ya da IŞİD’in eline düşmesinin engellenmesi gibi hamleler...
Esad’ı devirmek değil, popüler tabiriyle “kamu güvenliği.” Ya da, Suriye’nin, halihazırdaki “total kaos” ortamı yerine farklı grupların egemenliğinde bölgelere bölünmesi...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.