• BIST 9262.06
  • Altın 2940.718
  • Dolar 34.4659
  • Euro 36.3751
  • İstanbul 14 °C
  • Diyarbakır 14 °C
  • Ankara 17 °C
  • İzmir 21 °C
  • Berlin 2 °C

Bir daha, yine Roboskî

Fatih Polat

Geçen hafta bu köşede, Roboskî’de askerin evleri taramasını ve katırları öldürmesini ele alırken, 1989 yılında Cizre’nin Yeşilyurt köyünde askerler tarafından dışkı yedirilen köylüler üzerindeki baskının, köylüler AİHM’deki davalarını kazandıktan sonra devam ettiğini, devlet tarafından göçe zorlandıklarını hatırlatmıştım. Yazı şöyle bitiyordu: “Bu baskılar nedeniyle Yeşilyurt köyünün yarısı Avrupa ülkelerine iltica etti. Bir kısmı da büyük şehirlere göç etti. Dün Yeşilyurt köylülerine yapılan, bugün de ağır travmalara rağmen devletin karşısında dik durmaya ve topraklarında yaşamayı başarmaya çalışan Roboskî köylülerine yapılıyor.”

Aradan geçen günler içinde devletin Roboskîlilere zulmü yeni uygulamalarıyla devam etti.

Önceki gün Şirik Yaylası’nın yasaklanmasını protesto etmek amacıyla gerçekleştirilen yürüyüşte, askerin uzun namlulu silahla açtığı ateş sonucu İsa Encü karnından yaralandı.

Yayla yasaklarını ve askeri hareketliliği protesto eden Roboskililer dün de askerlerin hedefi oldular. Saldırı sırasında, Roboskî katliamında 11 akrabasını yitiren HDP Şırnak Milletvekili Ferhat Encü ve yanında bulunan basın emekçileri de tartaklandı.

Encü ve basın emekçilerinin bulunduğu araca da gaz bombalı saldırı gerçekleştirildi.

Roboskîliler göçe zorlandıklarını belirtiyorlar ve buna direneceklerini dile getiriyorlar.

Bitmeyen bu devlet zulmünün bugünkü evresinin özeti de budur aslında; göçe zorlamak.

Çünkü, 34 Kürt yoksulunun devlet tarafından katledilmesi gerçeğinin yargı süreçleri açısından da üzerinin örtülmesi gerçeği karşısında, orada inatla adalet isteyen ve dik duran her Roboskîli bu devlet için artık bir kabustur. Tam da bu nedenle devlet, “Göç etmeye direndikçe ben de sizin kabusunuz olmaya devam edeceğim” diyor.

12 Eylül döneminde bile Roboskîliye yasaklanmayan yaylalar 3 aydır yasak bölge ilan edilmiş durumda. Roboskililer tapulu arazilerinin olduğu yaylalara gidemiyor, tarım yapamıyor, ekip biçemiyor. Sınırdaki yığınak ve askeri sevkiyatlar nedeniyle sınır ticareti de yapamıyorlar. Bıkarak, yılarak, yaşadıkları bu toprakları terk etmeleri için her şey yapılıyor.

Roboskî katliamının ardından, Türkiye’nin birçok kentinde eylemler yapıldı. Sosyal medyada en çok paylaşılan hastag şuydu: “#UnutursakKalbimizKurusun”.

Unutulmasın diye belgeseller yapıldı, kitaplar yazıldı.

Ancak Türkiye’nin, kitleler üzerinde yorucu bir etki yapan gündem yoğunluğu karşısında, Roboskî de yavaş yavaş gerilere itilmeye başlandı. Roboskîliler yaşadıkları travmalara ve bitmeyen zulme karşı dik durmaya devam etse de, daha uzak coğrafyalarda yaşayanlar için Roboskî gündem oldukça yürek burkan bir konu olmaya doğru gidiyor.

Dün manşet toplantısı için oturduğumuzda Roboskî’yi nasıl sunacağımızı değerlendirirken başlık bulmakta zorlandık. Çünkü Roboskî ile zulüm kavramının kendisini ve çeşitli türevlerini aradan geçen zaman içinde kullanmıştık. Tarif etmek konusunda kelimelerin bile anlatmaya artık yetmediği bir gündemdi Roboskî.

Arkadaşımız Erdal İmrek’in bu yazı bağlanırken görüştüğü HDP Şırnak Milletvekili Ferhat Encü’nün anlattıkları, devletin askerinin Roboskî’nin vekiline tavrını çarpıcı bir biçimde gösteriyor. Bu yapılanlar dünyanın her yerinde suçtur. Yapanlar hakkında soruşturma yapılarak, görevden alınmaları ve cezalandırılmaları en doğal uygulamadır. Ama bunlar ‘düşman hukuku’ uygulanan Roboskî için maalesef birer devlet rutini olarak kalabiliyor.

Kalmasın, kalmamalı!

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89