YIL 2006 olsa gerek. Washington’da bir düşünce kuruluşunda Mısır’ın önde gelen liberallerinden Saadeddin İbrahim konuşma yapıyordu. Kurucusu olduğu Kahire’deki İbni Haldun Merkezi’nin faaliyetleri nedeniyle Hüsnü Mübarek rejiminin gazabına uğramış, birçok kez yargılanmış ve hapis yatmıştı. Hakkındaki en önde gelen suçlamalardan biri Batı’dan, özellikle de ABD’den merkez için mali yardım almasıydı.
O konferansta Mübarek yanlısı bir Mısırlı söz alıp Amerikan yardımı almasını eleştirince İbrahim şu cevabı verdi: “Bugün Mısır devleti ABD’den en fazla mali yardım alan ülkelerin başında geliyor. Mübarek para alınca bir şey demiyorsunuz da ben alınca mı ABD kötü oluyor?”
DÜŞMANLAR BİRLEŞTİ
Bu anekdotu Kobani’de olup bitenler bağlamında hatırlattığımı söylememe gerek var mı? Malum, uluslararası koalisyonun Kobani’deki (IŞ)İD mevzilerini etkili bir şekilde bombalamasının, kenti savunanlara havadan askeri yardım yapılmasının, Irak’tan peşmerge takviyesi gönderilmesinin ardında şu ya da bu şekilde Washington var. Öyle ki KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık, çözüm sürecine üçüncü göz olarak pekâlâ ABD’nin dahil olabileceğini de söyledi.
İlginç olan, bütün bu olup bitenlerden rahatsız olanlar (ki sayıları hayli kalabalık. İçlerinde Washington ile “stratejik ortak” olmaktan hiç rahatsız olmayan siyasi iktidarın temsilcileri de var, onunla savaş halindeki Gülen Cemaati’ne yakın kişiler ve tabii ki her türden ulusalcı da) Amerikan yönetiminden ziyade veya ondan daha fazla Kürt siyasi hareketini (KSH) suçluyorlar.
Ruşen Çakır'ın yazısı
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.