Önce Berkin Elvan...
Bu ölüm, bu simgesel, fiili ölüm, bir çocuğun ölümü, polis fişeğiyle ölümü, tüm ülkeyi, başta siyasi iktidarı, polisi, göstericileri herkesi ahlaken ve siyaseten sarsmalıdır.
Bu çocuk ve onun gibi diğer gençlerin ölümü kötü bir ruh olarak sistemin, düzenin, iktidarın üzerinde dolaşacaktır. Bundan ders alınmadıkça, gerginlik ve iktidardan gelen umursamazlık arttıkça sokak siyaseti azacaktır.
Kimileri başını kuma gömmeden, insanı görmeli...
Diğerleri öleni mermi yapmadan siyaset yapmayı bilmeli...
****
Garip bir dönemden geçiyoruz.
Zirve davasından Ergenekon davasına uzanan tahliyelerle, demokrasi ve hukuk açısından makara tehlikeli bir şekilde geri sarıyor.
Anayasa Mahkemesinin Başbuğ kararı ve tutukluluk süresini 5 yıla indiren düzenleme sonrası gelen tahliyeler, tahliye edilenlerin 'Ergenekon davası çöktü' havasını veren açıklamaları, 'demokratik düzeltmeler'in ötesinde bir duruma yol açmış, 'ulusalcı cini şişeden çıkarmış' görünüyor.
İşi bu noktaya getiren, ağır çalışan adliye, Ergenekon davasının, Ergenekon soruşturmasını eleştirenleri (Şık, Şener, Avcı örnekleri) ya da diğer siyasete müdahale girişimlerini (Başbuğ örneği) kapsayan eklemelerle kendi çapını aşması yanında, 'hükümetin cemaat çatışmasına kilitlenerek plansız ve öngörüsüz bir geri dönüş süreci başlatması'dır.
Zirve katillerinin, kanlı fiilleri olan kimi Ergenekon sanıklarının serbest kalması, bunlar üzerinden 'Ergenekon davası'nın çöktüğü havasının yayılması, adliyede yaşanan çatışma ve kaos, vahim bir görüntü oluşturuyor.
Ergenekon davası belli açılardan kendi başına bir dönemi simgelemektedir ve önemlidir.
Malum: Başladığı andan itibaren, Ergenekon soruşturmasının haksız, sahte, ihlal içeren bir süreç olduğu iddiası ulusalcı anlayışın ana temasını oluşturdu.
1. Ancak belgeler, veriler, deliller böyle söylemiyordu. Ayışığı ve Sarıkız darbe girişimleri, kimi gazetecilerin ve işadamlarının katıldığı darbe toplantıları, askerler arası gerginlikler bir kalkışmanın resmi ise, Ergenekon bu durumun peşine düşmüş bir soruşturma ve kovuşturmanın ta kendisiydi.
2. Ne var ki bu esas yanında Ergenekon adli süreci usül açısından ciddi sorunlar içerdi. Polisten, savcılıktan sızan bilgilerle özel hayatlar teşhir edildi, kişilerle ilgili medyatik infazlar yapıldı, bu çerçevede bir zihniyet avı atmosferi oluştu. Bunlar yanında savunma haklarının ihlali, dijital belge sorunları, uzun tutukluluk süreleri, hastalık durumları demokratik bir görüntü kirliliğine yol açtı. Bu kirliliğin giderilmesi zaman içinde demokrasi açısından temel bir mesele haline geldi. Son düzenlemelerin bir gerekçesi de bu. Gelin görün ki, ulusalcı bakış dün olduğu gibi bugün de bu 'usül' meselelerine işaret ederek 'esas'ı yok sayıyor. Tahliyeyi beraat, usülle ilgili kararı esasla ilgili hüküm gibi algılıyor ve algılatmaya çalışıyor.
3. Bu işin 2010'da başlayan bir başka aşaması ya da kritik noktası daha var. Bu, Ergenekon soruşturmasını yapan polis ve yargıçları eleştiren, bunların cemaat bağlarını teşhir eden kişilere yönelik takibatlarla (OdaTv davası), doğruyu ve sahteyi iç içe sokan, kimi kurumlara yönelik tasfiye hamleleriyle (Balyoz davası) ve kimi politikalarını yönlendirme girişimleriyle başlayan (KCK davaları) aşamadır. Bu davalar Gülen cemaatinin siyasete giriş ve devlette güçlenme araçları haline dönüştürülmüşlerdir. Bu süreçler üzerinden cemaat emniyette ve adliyede güçlenme, TSK'da tasfiyeler yapma, Kürt meselesinden sivilleşme sürecine hükümetin ana politikalarını güvenlik cihazlarıyla yönlendirerek kuşatma peşinde koşmuştur. Ergenekon davasına eklenen pek çok dosya bu çerçevede ortaya çıkmış ya da üretilmiştir.
Bu üç noktaya bakıldığı zaman sorunun iç içe geçmiş birçok meseleyi, doğruları ve eğrileri aynı anda içerdiği görülür.
Mesele hiç şüphe yok ki gereken bu durumun düzeltilmesi, eğri ve doğrunun ayrıştırılması idi.
Ancak bugün ilerlenen hat bu değildir.
Hükümetin adaleti tesis ve sorunları tashih açısından acul ve plansız davranışı, cemaati yanlış yerde ve biçimde cezalandırma arayışı bir kez daha sivri uçları devreye soktu.
Sahteciliklere ve yanlış noktalara bakarak kimileri işin Ergenekon ve Balyoz esasını yok sayıyor.
Bu tehlikeli bir durumdur.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.