I-
Bir okuyucum ru be ru bir karşılaşma anında "Siz eskiden ne güzel düğün yazıları yazardınız" dedi.
"Eskiden dediğiniz ne zaman?" diye sordum.
"Geçen sene mesela" dedi. "Düğün fotoğraflarından, kır düğünlerine kadar pek çok yazı yazmıştınız. Artık düğünlere mi gitmiyorsunuz yoksa gündemden dolayı düğün yazısı yazmamanız gerektiğini mi düşünüyorsunuz? Sebep ne olursa olsun biz sizin düğün yazılarınızı çok özledik."
Esasında ne vakittir bir iki düğün yazısı yazmak vardı aklımda. Ama hakikaten gündem insanı etkiliyor. Yazacaklarımı yazabilecek enerjiyi yitirmeme sebep oluyor gündem.
Bir evlilik hikâyesi vardı ne vakittir kalemimde bekleyen.
Delikanlıyı tanıyorum. Tanıdığım günden beri dua ediyorum. Annesini, babasını da tanıyorum. Lakin hikâyesini bana bir arkadaşım anlattı.
Delikanlı ki bu yazı için adını Ahmet olarak sabitleyelim- yurt dışında mastır yapıyor. Tatil için geldiği sıra kitaplardan başını kaldıracak bir vakit bulamadan çalışmaya devam ederken; salonda derin bir sohbetin içindeki anne ve teyzesinin cümleleri kulağında yer edince ara veriyor okuduklarına.
Birisinden bahsetmektedir iki kız kardeş. "Böyle zamanda böyle birisi. Hafızmış. Hem hafız hem haza hanımefendi. Allah nazardan saklasın. Allah bahtını açık etsin. Ruhunun güzelliği cemaline yansımış. Bu zamanda böyle zarif kızlar da oluyormuş maşallah. Layığını bulur inşallah. Bu zamanda bu kızı hak edecek kaç erkek var!"
Ahmet konuşmanın seyrinden bir genç kızdan bahsedildiğini anlamıştır.
Fakat onu en çok bu genç kızın dengini bulamaması konusunda annesiyle teyzesinin ahlanıp vahlanmaları etkilemiştir.
Yavaşça odasından çıkıp salona gider. Annesiyle teyzesi onun geldiğini fark etmeden sohbetlerine devam etmektedirler. Hafız kızın nurunu kelimelerle içlerine akıtmaktadırlar adeta.
Neden sonra Ahmet'in kapıda dikilmiş kendilerine dinlemekte olduğunu görürler.
"A derler sen ne zamandan beri buradaydın."
"Başından beri."
"Hangi başından?"
" O kızı bana isteyin" der Ahmet annesine.
Şaşırırlar.
"Aa nasıl olur?
"Beni o kıza layık görmüyor musunuz?"
"Yok, öyle değil de. Ne bileyim sen bu kızı görmedin bile."
"Siz görmüşsünüz ya."
"Bizim görmemiz ayrı senin görmen ayrı."
"Siz benden daha iyi görürsünüz. Madem bu kadar sevdiniz kızı ben onunla evlenmeye talibim."
Evlendiler. Allah mesut bahtiyar etsin.
II-
Bu hikâyeyi kabulenmekte güçlük çekenler olacaktır aranızda büyük ihtimal. Yani kendi gözünün ve gönlünün yerine annesinin ve teyzesinin beğenisini merkeze alan delikanlının tutumunu anlayamayanlar olacaktır. Bu zamanda görücü usulünü yeterli bulmayanlar. Oysa eski zamanın görücü usulü modern zamanda bilgisayar üzerinden güncellendiğinde hiç sıkıntı olmuyor.
Hatırlar mısınız internetin ülkemizde henüz yaygınlaştığı dönemlerde Rize'nin bir köyünde internet kafe açılmıştı. Köyün yaşlıları "bilgisayarlı kahve"nin gerekliliğini, gençlerin buradan evlenebilecekleri kişileri bulabilmeleri üzerinden anlatıyordu.
Ben haberi uydurma bulmuştum biraz. Bu haber üzerinden topluma maya çalındığına dair bir komplo teorim bile vardı.
Bu haberden sadece iki yıl sonra uzak bir akrabamın internet üzerinden yapmış olduğu evliliğe tanık oldum. Delikanlı (uzak akrabam) boş gezenin boş tayfası idi. Uzun boyu renkli gözleri onu boş gezen sıfatından kurtarıyordu da film teklifi bekleyen artist havasına sokuyordu besbelli. İnternet üzerinden tanıştığı hali vakti iyi bir kız ile evlendi. Daha doğrusu kaçtılar. Bir hayli maceradan sonra evlendiler.
Gençlik olur böyle şeyler filan diyeceksiniz. Ne derseniz deyin konu o değil. Konu bu evlilikten sonra yaşlı akrabalarımın torunlarına boş gezenin boş tayfasının internet üzerinden yapmış olduğu evliliği örnek göstermesi.
III-
Ahmet'in yapmış olduğu evliliğe, okul arkadaşları, aile muhiti hayranlıkla, dua ile tanıklık etti. Fakat bu hikâyeye alt orta sınıflar inanmakta güçlük çekiyor. İnanmayı bırakın ret ediyor. Onlar yetmiş yaşındaki ikinci bahar ergenlerinin hayatlarının aşkını bulma telaşına seyirci olarak kendilerini fena halde kaptırmış görünüyorlar.
Yozlaşma nasıl üst sınıflardan başlayıp alt sınıflara yayıldıysa berraklaşma da üst sınıflardan başlayıp alt sınıflara doğru yayılacak. Ahmet'in evlenme hikâyesini onun için çok manidar buluyorum. Ne buyuruyor efendimiz " Bir kadın dört şey için nikah edilir: Ya mal için, ya şeref ve şan için, ya güzelliği için veya güzel ahlakı için.Siz güzel ahlak sahibi olanı tercih edin."
Düğünlerine gidememiştim buradan kendilerine iki cihan saadeti diliyorum. Umarım hikâyelerini gönüllere maya niyetine okuyucularım ile paylaştığım için beni affederler.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.