Barış ve Demokrasi Partisi'nden (BDP) bir heyetin Amerika'yı ziyaret etmesi, gezi daha başlamadan Türkiye'de tartışmalara neden oldu. 'Kürt sorununu uluslararası platforma taşıma', sorunun çözümü için 'ABD'nin devrede olması' gibi çıkışlara, özellikle birinci kısmıyla ilgili bölümüne en makul cevap Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den geldi:
'Biliyorsunuz bütün partiler zaman zaman Avrupa'da, ABD'de kendilerini daha iyi anlatmak için gayret sarf ederler. Bunu çok ayrıcalıklı bir olay gibi görmememiz gerekir.'
Geçtiğimiz yılın sonuna doğru CHP Genel Başkan Yardımcıları Faruk Loğoğlu ve Faik Öztrak ile CHP'li milletvekilleri Umut Oran ve Gülsün Bilgehan'dan oluşan CHP heyetinin ziyareti ile BDP'nin ziyareti karşılaştırıldığında BDP'ye 'ayrıcalık' değil ama daha fazla bir 'ihtimam' gösterildiğini not düşebiliriz.
BDP Eşbaşkanları Selahattin Demirtaş, Gülten Kışanak, Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve Van Milletvekili Nazmi Gür'den oluşan heyet Dışişleri Bakanlığı'nda Bakan Yardımcısı Phil Gordon'un yanısıra hem Dışişleri'nde hem de Kongre'de üst düzey görüşmeler gerçekleştirdiler.
Konumuz tabii ki ziyaretleri mukayese etmek değil. Onun için asıl mevzuya gelelim. Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani'nin ziyareti ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 'Silah bırakılırsa operasyon olmaz' açıklamasını müteakip gerçekleşen gezide Selahattin Demirtaş, Gülten Kışanak ve Ahmet Türk'ün konuşmalarında verdiği mesajlar üzerinde ayrıca durmaya değer.
BDP'lilerin Washington'a ayak bastıkları gün önce Türk Büyükelçiliği'ni ziyaret etmeleri, ziyaretin gayet olumlu geçmesi, Büyükelçi Namık Tan'ın heyeti rezidansta yemeğe davet etmesi, Ankara'nın geziye olumlu baktığına işaret etmesi açısından önemli. Her ne kadar BDP heyetinin programı ile uyuşmadığı için yemek daveti gerçekleşmediyse de her iki tarafın da ziyaretten memnun olması kayıtlara geçirilmesi gereken bir nokta.
Dışişleri ve Kongre'deki temaslarına ilişkin sorulara BDP'lilerin 'kapının önünde ne konuştuysak kapının arkasında da onu...' sözlerinden yola çıkarak şöyle bir özet yapabiliriz.
BDP heyeti hem Dışişleri'nde hem de Kongre'de şiddetin durdurulması, silahların (PKK'nın silahsızlandırılması) bırakılması, Kürt sorununun çözümü konusunda Ankara'nın duruşu hakkında görüşlerini aktardı.
Türkiye'de, 'Kürt'süz demokrasi' olamayacağının altı çizildi.
Türkiye bölgesinde gerçekten lider olmak istiyorsa Kürt sorununu mutlaka çözmesi gerekiyor.
Kürt'ü kucaklayan ve Türkiye'yi bölgesinde lider yapacak olan formül belli. Bu formül anayasanın yeni baştan yazılmasında geçiyor.
Türkiye'yi gerçek bir demokrasiye ulaştıracak ve bölgesinde lider yapacak olan yeni anayasa Kürtlerle birlikte gerçekleştirilebilir.
MHP ve CHP'nin yeni anayasa konusundaki tavrı ve çekinceleri açık. Yeni anayasayı AK Parti ve BDP el ele vererek yazabilir. Bunun için AK Parti'nin cesaretlendirilmesi gerekiyor.
Yeni bir anayasa ile tam demokrasiye geçişin anlamsız kılacağı en önemli unsur ise silahtır. Böyle bir yola girildikten sonra silahlar kendiliğinden anlamsız hale gelecektir.
Suriye konusunda BDP sorunun hem Kürt boyutu hem de diğer (etnik, dini) boyutları konusunda görüşlerini aktardı.
BDP'lilerle aynı masada oturan Amerikalı muhatapları ne yaptı dersiniz?
Dikkatlice dinleyip bol bol not aldılar.
BDP'lilerin anlattıklarına herhangi bir karşılık vermişler midir?
Bu tür toplantıların dinleyip not almak, karşılıklı görüş alışverişinde bulunmak ya da muhataplarını dinledikten sonra fikirlerini açıklamak şeklinde geçtiğini anlatan usta bir Washingtonlu, BDP'lilerin ziyareti için, 'Eminim dikkatlice dinleyip bolca not almışlardır. Herhangi bir şey söylememişlerdir.'
Benim de edindiğim izlenim o yönde: Washington BDP'yi not etti, hem de birinci elden...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.