KCK operasyonlarının yakın ve hatta dolaysız hedefinin BDP olduğu gün gibi aşikâr. Ama bunun için önce BDP’nin demokratik kamuoyundan tecrit edilmesi gerekiyor. KCK operasyonlarının propagandif hedefi de bu. KCK adına yapılan her eleştiri aslında BDP diye okunmalı. Zira bu operasyonda gözaltına alınanların, tutuklananların büyük çoğunluğu BDP üye veya yöneticisi. Dolayısıyla KCK operasyonlarına verilecek destek bilinmelidir ki BDP’nin kapatılmasına verilmiş destektir. Bunun başka bir anlamı yok.
BDP’yi kıskaca alma, bıktırma, bezdirmenin bu partinin yeniden Meclis’i terk etmesi sonucunu doğurabileceğini aklı başında herkes görebilir. Şu anda olmakta olan bu... Umalım ki BDP bu tuzağa düşüp Meclis’i terk etmez. Ederse doğrusu daha önce Meclis’i terk ettiği için BDP’yi eleştiren, dön diyen bizlerin artık eleştirmeye fazlaca hakkı olmaz.
Sırada BDP’nin kapatılması mı var?
Bu tehlikeli gidişe dikkat çeken yazarlar var. 11 kasım tarihli Zaman gazetesinde İhsan Dağı “Sırada BDP’nin kapatılması mı var” başlıklı yazıda önemli tesbitler yapıyor iktidarı, kamuoyunu, Kürtleri uyarıyor. Yazıyı görememiş okurlarımla paylaşmak istedim. Uzunca bir bölüm aktaracağım.
“Artık bıçak sırtı bir yerdeyiz” diyerek söze giren İhsan Dağı topyekûn savaş histerisine tutulan iki tarafın çıkmazını sergiledikten sonra şu tesbitleri yapıyor:
“Bu cendereden çıkışın yolu, silahlı güçlere karşı siyasetin, yani toplumun özerkliğini ve özgürlüğünü savunmak. Bu iş, BDP’ye ve BDP’yi destekleyen ama artık şiddete yeter diyen insanlara düşüyor. Yeni bir ateşkes için PKK’ya baskı kurmak, iyi bir başlangıç olabilir.
Böyle bir karar devlet katında ‘topyekûn savaş’ hazırlıkları yapanları da durdurabilir. Biliyoruz ki ‘topyekûn savaş’ın muhatabı sadece PKK değil. KCK operasyonları ve KCK hakkında oluşturulan kamuoyu daha kapsamlı bir stratejinin parçası. Hedef, PKK ile bağlantılı kişilerin ve kurumların siyaset yapmasının önünü kapatmak. KCK bu stratejinin ilk etabı. Bir sonraki aşama ise BDP’nin siyaset dışına itilmesi. İşin tuhafı, BDP’yi dağa çağıran PKK ile onu siyaset yapamaz hale getirmeye çalışan devletin yaptıkları aynı kapıya çıkacak.
Önceki dönemlerde PKK’nın silah bırakarak ‘siyasallaşması’ bazı kesimler tarafından kabule şayan bulunurken şimdilerde BDP’nin bile siyaset yapması fazla görülüyor. Eğer yeni bir süreç başlamazsa BDP hakkında kapatma davası açılması muhtemel. Elbette bu, sorunları çözmeyecek, hatta daha da derinleştirecek ama, ‘yeni inisiyatifler’ geliştirilmezse gidişatın bu yönde olduğunu düşünüyorum. Ufukta görülen ‘topyekûn savaş’ stratejisinin mantıksal sonu bu çünkü.
KCK operasyonları da bu istikameti gösteriyor. Baştan itibaren KCK’nın bize PKK ile bağlantılı olduğu, paralel bir devlet örgütlenmesine gittiği ve başında da Murat Karayılan’ın bulunduğu anlatıldı. Peki, BDP ile PKK’nın ilişkisi KCK ile PKK’nın ilişkisinden farklı mı? BDP’nin projelerinin, yönetiminin ve hatta milletvekillerinin önemli ölçüde PKK tarafından belirlendiği sır değil. Dün Zaman’da bir haber vardı; ‘BDP’nin adaylarını Kandil belirlemiş’. Bunu bilmeyen var mı?
Demek istediğim şu; eğer KCK operasyonlarının ana gerekçesi bu örgütün PKK’nın kontrolünde olduğu gerçeği ise aynı ilişki PKK ve BDP arasında da var. KCK tutuklularının nerdeyse hepsi BDP’lilerden oluşuyor. Yargının ve hükümetin cevap vermesi gereken soru şu; siyaset ve topluma karşı yasakçı bir yargı mücadelesinin başarı şansı var mı? BDP kapatıldı, yöneticileri KCK’lılar gibi tutuklandı diyelim, peki iki milyon seçmeni ne yapacaksınız? Bir soru da KCK operasyonlarını savunanlara; BDP’nin kapatılmasını da savunabilecek misiniz?”
Yerinde, haklı ve tam zamanında sorulmuş iki soru bu?
Soruyu tekrarlayarak yazımı bitirmek istiyorum; BDP kapatıldı, yöneticileri KCK’lılar gibi tutuklandı diyelim, peki iki milyon seçmeni ne yapacaksınız? Bir soru da KCK operasyonlarını savunanlara; BDP’nin kapatılmasını da savunabilecek misiniz?”
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.