• BIST 9380.95
  • Altın 3942.97
  • Dolar 37.9699
  • Euro 43.1047
  • İstanbul 6 °C
  • Diyarbakır 4 °C
  • Ankara -3 °C
  • İzmir 7 °C
  • Berlin 12 °C

BDP'de istifa söylentisinin nedeni

Hilal Kaplan

Geçtiğimiz günlerde CHP kulislerinden duymaya alışageldiğimiz türden bir haber, bu sefer BDP cephesinden gündeme düştü. Partisini yerel seçimler öncesi olağanüstü kongreye götürmeye ikna edemeyen Eş Başkan Selahattin Demirtaş'ın seçim ertesinde istifa edeceği söylentisi BDP içindeki kaynaklar üzerinden dolaşıma sokuldu.

Bu söylentilerin ardından önce bir açıklama gelmedi, sonra iptal edildiği duyurulan BDP grup toplantısı yerine, Demirtaş Diyarbekir'de bir basın toplantısı düzenledi. İddiaları yalanladı, makamları halkın verdiğini ve alacağını söyledi.

En ilginciyse, Demirtaş'ın demokratikleşme paketinden bahsederken en az Devlet Bahçeli kadar öfkeli görünmesiydi. Duyan da Ak Parti hükümetinin, yer isimlerini iade etmekle, seçim barajını indirmekle, BDP gibi partilerin de devletten yardım almasını sağlamakla, faşist öğrenci andını kaldırmakla, Kürtçe siyasî propagandayı, Kürt alfabesindeki harflerin kullanımını ve eş başkanlık sistemini yasallaştırmakla büyük bir kabahat işlediğini sanabilirdi.

Açıkçası öfkeli söylemlerle bastırılmaya çalışılan ama Kürt siyasî hareketinde pek de rastlanmayan bu istifa söylentisini içerik olarak da zamanlama olarak da tesadüfi bulmuyorum. En büyük sebebinse, demokratikleşme paketindeki bir maddeyle alakalı olduğu kanaatini taşıyorum.

BDP kadroları, bugüne kadar sadece PKK'nın değil, şiddet içermeyen hemen her hâl ve hareketi terör suçu kapsamına alan devletin de gölgesinde ortaya çıktı. Bu süreç, belli bir siyasetçi kadrosunu şekillendirdi. Bu kişilerin en önemli özelliği işin 'bedelini', diğerlerine göre daha az ödemeleriydi. Elbette Diyarbekir Zindanı'nda en ağır işkencelere maruz kalmış Ahmet Türk veya yıllarca hapis yatmış Leyla Zana ve Sırrı Sakık gibi isimlerle KCK davalarıyla hapse atılan yerel yöneticileri bu çerçevenin dışına koymak gerekir.

En ilginciyse, daha sivil ve halkın nabzını daha iyi tutan siyasetçilerin daha ağır bedeller ödemişlerin içinden, en sert ve en maksimalist söylemlere sahiplerinse nisbeten daha az bedel ödemişlerin içinden çıkmasıydı. Kim bilir, belki de bu halkın gözünde parlamak veya 'bedel eksiği'ni kapatmak için bir nevi 'telafi mekanizması'ydı. Bunu eleştirmek için de söylemiyorum zira siyasetin ruhu biraz da böyle davranmayı gerektiriyor olabilir.

Ancak hükümetin açıkladığı ve BDP'nin 'kabak çıktı' muamelesi yaptığı pakette, BDP'nin kadrolarını ve geleceğini etkileyecek çok önemli bir madde vardı. Siyasî Partiler Kanunu'nun 11'inci maddesinde yapılacak değişiklikle, siyasi partilere üye olmayı kısıtlayan bazı engellerin ortadan kaldırılacağı ilan edilmişti. Böylelikle Seçim Kanunu hükümlerine göre, oy verme hakkına sahip olan herkesin, siyasi partilere de üye olabilmesinin önünü açılmış oldu. Yani, PKK ile ilgili davalardan uzun yıllar hapis yatmış ve cezasını bitirmiş olan kişilerin, BDP'de aktif siyaset yapabilmesinin zemini hazırlanmış oldu. BDP'de yenilenmenin ayak sesleri çözüm süreciyle beraber duyulmaya başlamıştı ve bu son haberin o seslerin daha duyulur olmasını sağlamak için sızdırıldığı kanaatindeyim.

BDP kadroları, devlet tarafından büyük baskılarla karşılaştı, hâlâ da fazlasıyla karşılaşıyor. Üç yıldan beri KCK davası iddianamelerindeki keyfîlikleri ve hataları yazan birisi olarak yapılan yanlışların farkındayım. Ancak bu siyasî iklimin değişmesinin, devlet kadar Öcalan ve KCK faktörüne bağlı olduğunun da farkındayım. BDP, tabanının kabul etmeyeceği çetrefilli ittifaklara bulaşmak yerine sivil siyaset alanında zemin kazandıkça, PKK'lıları dağdan ovaya indirmeyi tartışan bir Türkiye'nin 'KCK'lılar serbest kalıyor' cümlesini korku efekti eşliğinde dinlemekten usanacağını da biliyorum.

Paketi açıklamadan önceki girizgâhta, Başbakan Erdoğan'ın şu sözlerle işaret ettiği gerçek de buydu:

'Esas olan, hak ve özgürlük taleplerinin, altını çiziyorum, burada siyasi bir zeminde, demokratik bir kültürle veyahut da böyle bir kültür diline getirilebiliyor ve muhatap bulabiliyor olmasıdır. Esas olan, hak ve özgürlük taleplerinin, şiddetin, silahın dışlandığı bir ortamda, siyasetin meşru araçlarıyla dillendirilmesi ve mücadelenin de siyasi zeminde verilmesidir.'

  • Yorumlar 3
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • ozgur birecikli13 Ekim 2013 Pazar 15:25way be

      masallah hilal hanim yine dokturmus dokturecegi kadar, yine kurdlere kurd siyasi hareketi suclamaya baslamis, masallah, biliyoruz hilal hanim akp basindaki sozcusu ama bu kadaida pes yani.

      Yanıtla (0) (0)
    • Bahri13 Ekim 2013 Pazar 23:42BDP

      BDP'nin bölünmesi için yıllardır devlet ve akp yandaşları köşe yazarları uğraşiyorlar. Ama nafile başaramayacaksınız. Çünkü BDP bir kürt özgürlük hareketidir. Çıkarlar üzerine kurulmuş parti değildir. Onun için yanılıyorsunuz. Bütün çabalarınız kursağınızda kalacak.

      Yanıtla (0) (0)
    • Rojhellat14 Ekim 2013 Pazartesi 20:43Rojhellat

      BDP'nin hetalari ne olursa olsun, ben Rojhellat'daki bir kurt olarak BDP'i destekliyorum. Mam Celal Talebani 1983te Surdas dagindaki dedigi gibi : Mucadelemiz dewam edecek.

      Yanıtla (0) (0)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89