• BIST 9549.89
  • Altın 3005.985
  • Dolar 34.5383
  • Euro 35.9979
  • İstanbul 5 °C
  • Diyarbakır 10 °C
  • Ankara 3 °C
  • İzmir 8 °C
  • Berlin 3 °C

BDP-HDP birleşmesi üzerine

Günay Aslan

Özgürlük mücadelesinin ister siyasi ve askeri olsun, ister kültürel, ekonomik ve diplomatik olsun hayatın her alanına ilişkin mevzilerini çok ağır bedeller karşılığında yarattığı biliniyor.

Mücadelenin her alanına ilişkin herhangi bir kazanımın Kürt halkına faturası çok ağır oluyor. Başka bir ülkede sorun olmayacak basit bir hak için bile Kürt halkının canını dişine takması, ölümüne direnmesi ve binbir bedel ödemesi gerekiyor.

Halk bu bedelleri on yıllardır ilenmeden ve yüksenmeden ödüyor. Çünkü, hem varlığını korumasının hem de Kürdistan’da söz ve karar sahibi olmasının yolunun buradan geçtiğini görüyor.

Öte yandan özgürlük mücadelesinin ağır bedeller ödeyerek elde ettiği mevzilerini yeterince değerlendiremediği; bunları bihakkın koruyup güçlendiremediği de biliniyor.

Bunu da herkesten önce kendisi söylüyor. Parti kongreleri ve konferanslarında bu sorunu her defasında temel gündem maddesi olarak ele alıp tartışması ve aşmaya çalışması da bunu gösteriyor.

Tabii, mücadelenin üzerinde şekilleneceği geçmişten devralınan kurumsal bir miras da bulunmuyor.

Mevcut mevzilerin öncesi olmadığından, ne yaratıldıysa son 30 yılda yaratıldığından ötürü deneye yanıla ve düşe kalka yürümek kaçınılmaz oluyor.

Son günlerin tartışma konusu BDP-HDP birleşmesine de bu perspektiften bakmak gerekiyor. Özgürlük mücadelesi bununla yeni bir yol açmayı ve yeni bir sistem yaratmayı deniyor.

Bunun PKK lideri Öcalan’ın bir projesi olduğu biliniyor. Öcalan, bundan bir süre önce sistemin dışladığı kesimler için özyönetim sistemini ifade eden kongre formatlı bir platform önerdi. Kürt siyaseti de bu öneriyi kabul etti.

Öcalan, 'Demokratik Ulus Çözümü' adını verdiği yol haritasında ’kongre formatlı platform’ sayesinde demokratik özerklik talebinin Türkiye’ye yayılacağını; Hıristiyan, Alevi, Ezidi, Ermeni, Süryani, Rum, Laz, Çerkez, Romen vb. toplulukların kendi yerellerinde ve özgünlüklerinde ortaya çıkacaklarını; bunun da DTK’ya yönelik 'ayrılıkçı’ iddiaları boşa çıkaracağını yazıyor.

Öcalan siyasi, kültürel, ekonomik ve hatta fiziki soykırımla karşı karşıya kalan Kürt toplumunun da 'ulusal kongre’ formatı ekseninde örgütlenmesini geliştirmenin zorunlu olduğunu da söylüyor. Bu anlamda Demokratik Toplum Kongresi’ne özel bir misyon da biçiyor!

Görüldüğü gibi bu proje Kürdistan eksenli olarak Türkiye’ye uygulanmak isteniyor.

Ne var ki sıra uygulamaya gelince ortaya kaotik ve sanki tersi bir durum çıkıyor. Çünkü HDP’yi güçlendirelim derken bu kez BDP gibi çok hayati bir mevzi işlevsiz hale getirilmesi tehlikesi beliriyor.

Bu durum aslında HDP projesinin ruhuyla da çelişiyor. Kaldı ki Kürdistan’da güç olmadan Türkiye’de güç olunamayacağını Öcalan da, PKK de, herkes de biliyor.

Dolayısıyla buna dikkat edilmesi, yeni yapılanma sürecinde BDP mevzisinin tarihsel misyonuna uygun olarak korunup kollanması gerekiyor.

Zira Kürtlerin egemen gruba /Türklere/ ait herhangi bir partide örgütlenmeleri artık mümkün görünmüyor. Kürtler ayrı bir ulus, Kürdistan ayrı bir ülke olduğundan adı ne olursa olsun 'Kürt partilerine’ olan ihtiyaç devam ediyor.

Kürt ve Kürdistan sorunu sadece Türkiye’yle sınırlı bir sorun olsa, bölgesel ve hatta küresel bir özelliğe sahip olmasa, birlikte örgütlenme modeli belki mümkün olabilirdi ama, ayrı bir halk ve ülke gerçeğinden dolayı 'ayrı örgütlenme’ ihtiyacı devam ediyor.

Aslında burada bir sorun da görünmüyor.

Çünkü bundan vazgeçilmiş değil; ayrıca vazgeçmek mümkün de değil. Dediğim gibi projenin mimarı Öcalan da, PKK de 'ulusal kongre formatlı’ örgütlenmeye hayati önem arz ediyor. Ve bu süreç sorunlarına rağmen Kürdistan’da olumlu ilerliyor.

Sonuç olarak; Kürt siyaseti HDP projesiyle Türkiye’nin dört bir yanına dağılmış Türkiye Kürtlerini ve Türkiye’nin bütün ezilenlerini kendi kimlikleri, özgünlükleri ve örgütlenmeleriyle bir çatı altında toplamayı amaçlıyor.

Böylece Kürdistan’ı merkez alan siyasi eğilimle Türkiye’yi merkez alan eğilim arasında bir denge, bir köprü kurmayı amaçlıyor. Bu açıdan nesnel sürece de tekabül ediyor.

Ancak sorun bunu yaparken ortaya çıkıyor. Sorun siyasetin 'ben yaptım oldu’ tavrından, katılımı esas almamasından ve dolayısıyla Kürdistan’daki hayati mevzileri işlevsizleştirecek tutumundan kaynaklanıyor.

Bir diğer sorun da HDP’nin bileşenlerinden çıkıyor. Çünkü HDP’nin çoğu bileşeni bu projenin muhabatı gibi görünmüyor.

Tarihsel gelişmenin dışına düşmüş, toplumsal karşılığı olmayan bu kesim Kürtler bir yana Türklere bile umut ve güven vermiyor.

Dolayısıyla acele etmeden; bir mevziyi inşaa ederken diğerini işlevsizleştirmeden yaratıcı bir yol ve yöntem bulmak gerekiyor.

  • Yorumlar 2
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89