Milliyet ekibi olarak Diyarbakır gezimizi anlata anlata bitiremedik. Mazur görün; çok iyi vakit geçirdiğimizden.
Diyarbakır’da kaburga dolması da yedik, Gangnam Style dansı da ettik. Siyaset de konuştuk, sanat da.
Dün yazarımız Serpil Çevikcan, cumartesi gecesi Diyarbakır’ın popüler mekanlarından Roll’daki halimizi şahane hicvetmiş: ”Kırlaşmış saçlarıyla ardı ardına Derya Sazak, Güneri Cıvaoğlu, Fikret Bila ve Can Dündar’ı gören solist, şarkısına ara vererek, gecenin anonsunu yapıyor: ’Arkadaşlar, çok özel konuklarımız var. Bu gece akil adamlar aramızda.’ ”
Bol kahkahalı yemek
Neyse ki kısa zamanda pek de akil olmadığımız anlaşıldı; o gece bol eğlendik. Gecenin sonunda en iyi dans edenler Mehmet Tezkan ve sanat eleştirmenimiz Ayşegül Sönmez, en fazla resmi çekilen Defne Samyeli, en erken ayrılan Güneri Cıvaoğlu olsa da, ”Roll’da yaşananlar Roll’da kalır” diyerek daha ciddi konulara, siyasete dönelim.
O gece akşam yemeği konuklarımız, BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak ve Belediye Başkanı Osman Baydemir’di. Her ikisi de yüz yüze temasta son derece sıcak ve esprili insanlar. Yemek bol kahkahalı bir ortamda geçti. (Meral Tamer’in olduğu masada zaten kahkaha efekti otomatikman oluyor.)
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in esprileri Milliyet yazarlarını çok güldürdü.
Demirtaş’tan destek
Bir noktada Baydemir, sesini hafif alçaltarak ”Şimdi ben yeniden aday olmaya karar verdim, destek arıyorum“ diye söze girdi. Kulak kesildik. ”Selahattin Bey’le de Gültan Hanım’la da konuştum. Destekleyecekler gibi...” Sonra aynı ciddiyette devam etti: ”Ama Diyarbakır değil Çeşme’yi istiyorum. Ege bölgemizi çözüme ikna etmek de çok önemli. Havuz mavuz istemem. Laf olur. Müstakil bir ev yeter. Tabii güvenlik nedeniyle, denize sıfır olması lazım...” Gülmekten yerlere yattık.
Fazıl Say ve hassasiyet faşizmi
Diyarbakır’da Milliyet yazarlarıyla keyifli hafta sonunun melodisi hala kafamdaydı ki, dün sabah aniden Fazıl Say’a hapis cezası haberi geldi.
Ne yalan söyleyeyim, canım sıkıldı.
Bir türlü demokrasiyi beceremeyen bu memleket için üzüldüm. Zamanında dünyaca ünlü yegane yazarını kaçırtan Türkiye, şimdi de dünyaca çağındaki yegane müzisyenini kovalamaya karar vermiş gözüküyor.
Ben Fazıl Say’ın Twitter’da Ömer Hayyam’a atfen paylaştığı cümlelerin dini değerleri aşağıladığı kanaatinde değilim. Ortada hakaret yok, aşağılama yok...
Sadece ”hassasiyetler” kisvesi altına saklanan ve iktidarının muhafazakar bünyesinden nemalanmaya çalışıp ”Bu memlekette dindar değilsen din hakkında konuşamazsın kardeşim!” diyen bir mahkeme var.
Beyler kendinizi kandırmayın. İfade özgürlüğü yoksa, demokrasi de yarımdır. ”Hassasiyet faşizmi”nin demokratik bir düzende yeri olmaz. Mütedeyyin insanlar, Fazıl Say’ın attığı tweet’lerden rahatsız olurlarsa, bunu zaten belirtirler, konserlerine gitmezler, CD’lerini almazlar. Gerekirse sokakta protesto ederler. Ama o tepkiyi, sizler belirlemezsiniz.
Kimse kusura bakmasın ama Türkiye, zamanında Hrant Dink’leri öldürtmüş, Orhan Pamuk’ları kovalamış bıyıklı devletçi amcalara bırakılmayacak kadar önemli bir ülke. Buradaki demokrasi deneyi, Müslüman toplumlardaki tek başarılı örnek. Ayrıca Türkiye tecrübesi, kendi sınırlarının dışında ve Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmeye aday. Heba etmeyin
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.