Geçtiğimiz günlerde, Filipinler hükümeti, kırk yıldır kendisine karşı mücadele eden Moro İslami Özgürlük Cephesi (MILF) ile barış yolunda önemli bir adım daha attı. Devlet Başkanı Benigno Aquino MILF’nin merkez üssü Mindanao’ya giderek isyancı liderlerle, 2012’de imzalanan barış anlaşmasını nihai şekline getirmek için ortak olarak yapılması gerekenleri görüştü.
Moro’da İslamcı gerillaların altmışlı yıllarda başlayan mücadelesinin hikayesi uzun, ama ilgilenenlere mutlaka bu sürece göz atmalarını tavsiye ederim. Bu mücadele sonucunda 1987’de Otonom Müslüman Mindanao (ARMM) kuruldu, ama bu düzenleme derde deva olmadı. Zaman içinde Moro mücadelesinden ayrılan radikal gruplar, Kaide bağlantılıları devreye girdi. 2002’de tüm dünyanın dikkatini çeken Bali bombalamalarını yapan bunlardı. Ancak, halihazırda MILF bu gruplara mesafe koymuş durumda. 2009’da Filipinler ve MILF çağrısı ile normalleşme ve barış sürecinde katkı sunmak için Uluslararası Temas Grubu (International Contact Group) İngiltere, Japonya ve Suudi Arabistan tarafından kuruldu (15 Eylül). Daha sonra (Şubat 2009) Türkiye’de bu gruba dahil oldu. Aralık ayında Dış İşleri Bakanı Davutoğlu MILF lideri Murad İbrahim ve örgütün dış işleri sorumlusu Adnan Alim ile görüştü
Son olarak, 15 Ekim 2012’de Manila’da, ‘Bengsamoro otonom siyasal varlığı’nı hayata geçirmek için çerçeve anlaşması imzalandı. Türkiye Dişişleri Bakanlığı bu anlaşma öncesi (10 Ekim) bir basın duyurusu yaptı. Bu duyuruda şöyle deniliyordu; “Türkiye, Temas grubu’un bir üyesi olarak, önemli bir anlaşmaya yol veren diyalog sürecinde gösterdiği yapıcı tutumdan dolayı tarafları tebrik eder. Mindanao’da nihai ve kalıcı barış samimi temennimizdir, 15 Ekim’de imzalanacak anlaşma bu yolda önemli bir adımdır. Türkiye çatışmaların önlenmesi ve gereken düzenlemelerin yapılmasının önemine inanır ve Mindanao barış sürecinin devamında destek vermeye hazır olduğunu ifade eder.”
Kürt meselesinde çözüm sürecinin önemli bir mesafe kaydettiği şu günlerde, bu konularla ilgilenenlere 2012 çerçeve anlaşmasının metnini ve maddelerini de dikkatle okumalarını tavsiye ederim. Evet, hem Filipinler’de yaşanan süreç, hem de sıklıkla gönderme yapılan IRA ve ETA gibi klasikleşmiş örneklerin hepsinin benzerlikler kadar birbirinden çok farklı özgül koşulları var. Ancak, dünyada bu türden çatışma ve çözüm süreçlerinin sadece bizim başımıza gelen, bize özgü olmadığını kavramak, ayrıca deneyimlerden faydalanmak açısından bu tür örnekleri tartışmak önemli. En çok da Türkiye’de ‘tepkisinden’ çok korkulduğu ileri sürülen çoğunluk kamuoyunu dönüştürmek açısından!
Dahası, Moro örneği, muhafazakar çevrenin çok ilgi duyduğu ve bu açıdan tanıdığı bir örnek. O kadar ki, ‘Moro mücadelesi’ yetmişli yıllardan beri özellikle İslami kesimin dergilerinde, şiirlerinde yer almıştır. 1978’de Mustafa Demirci’nin yazdığı Akıncılar Marşı’nın bir dizesi şöyleydi; “Düşmanı avladık sarp kayalarda/ Eritre’de, Filistin’de, Moro’da”.
‘Başkalarının barış’ında arabuluculuk da iyi, ama aynı esneklik ve hevesin bizim barışımızda da gösterilmesi, içinde bulunduğumuz süreç açısından çok önemli. Bu açıdan ben bu tür örnekleri de gündeme getirerek tartışmaya devam etmenin bu sürece katkısının büyük olacağını düşünüyorum.
Bu arada Vahap Çoşkun, belli ki, çözüm sürecini özenli bir şekilde tartışmak yerine benimle polemiğe devam etmeyi tercih etmiş. Taraf gazetesindeki köşesinde, ‘Ah bu arşivlerin gözü kör olsun!’ başlıklı bir yazı yazıp eski yazılarımı gündeme getirmiş. Yok, bu arşivlerin gözü kör olmasın, ben yazılarımın sorgulanmasından kaçan biri hiç olmadım, bazı konularda bu sorgulamayı kendim de yaptım, zira başka türlü fikir düzeyinde yol alınamayacağını düşünürüm. Ancak, kendisine yine bazı küçük tavsiyelerim olacak; 1. Referans konusundaki özensizliği konusunda nezaketin gerektirdiği özür yerine dizgi hatalarından medet umması yakışıksız kaçmış, bu tür davranışlardan kaçınmalı 2. Arşivlerden karşıma çıkardığı örnekler defalarca ve çok benzer bir eda ile başkaları tarafından defalarca yazıldı, bunlara cevap vermekten kaçınmadım 3. Diğer taraftan, daha önceki yazımda, bazı görüşlerim konusunda özeleştiri yaptığımı ama bunların ‘Türk meselesi’ konusunda değil, farklı konularda olduğunu belirtmiştim. İyi niyetle arşivlere müraacat edecekse, bunlara bir göz atmasını tavsiye ederim 4. Kürt siyasi çevrelerini ve bu arada BDP’yi bundan sonra da hiç eleştirmeyeceğim diye bir tahattüt veya niyet içinde değilim, bu söz konusu olamaz 5. Tartıştığımız konu dışında ayrı bir tartışma konusunu 28 Şubat ve 27 Nisan’ı niye araya sıkıştırdığını anlamış değilim, bu konuları çok tartıştım, tartışmaya devam etmeyi de faydalı bulurum. Ancak, bu konulara girişmeden önce de, sadece benim arşivlerime değil, daha geniş bir çevrenin yazdıklarına göz atmasını ve bu arada Yeni Şafak gazetesinin arşivlerine göz atmasını tavsiye ederim 6. Fikir tartışmasını amaçlıyorsa, vermek istediği hükümden yola çıkmak yerine karşısındakinin ne dediğini anlamaya çalışsın ki niyetin halis olduğunu anlayalım.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.