Diyarbakır
Bu ülkede konuşmak için silahların susmasını beklersek, hiç konuşamayabiliriz. Asıl silahların susması, kanın durması için, hem de her zamankinden daha gür bir sesle konuşmak lazım. Silahların karşılıklı olarak can aldığı bir ortamda konuşabilenler, konuşmak isteyenler var ise onları dinlemek için de aynı şekilde, silah seslerinin kesilmesini beklemek gerekmiyor.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin davetine işte bu bilinçle icabet ettim ve son iki günümü birlikte ağırlandığımız dokuz meslektaşımla beraber bu kentte geçirdim.
Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir neredeyse bütün bir cumartesi gününü hasrederek bize Diyarbakır’ı gezdirdi; kentteki gelişmeyi, hizmetlerini tanıttı ve belediyecilik alanında siyasi iktidarla yaşadıkları sorunları anlattı.
Dün ise Gazi Köşkü’nde, Baydemir’in ev sahipliğindeki kahvaltıda BDP eş başkanları Gültan Kışanak ve Selahattin Demirtaş ile bir araya geldik.
Kürt sorunu kaynaklı çatışmanın artarak yayıldığı bu ülkede insanların birbirlerine en çok “Nereye gidiyoruz?” diye soruyor olması, bir “gelecek korkusu”nun yüreklerde uç verdiğini gösteriyor.
Bu nedenle, Kışanak, Demirtaş ve Baydemir’le iki buçuk saate yakın süren sohbetten öncelikle geleceğe dair süzülenleri aktaracağım.
En yakın gelecekte, yani salı günü olacaklar hakkında başlayalım.
Yarın BDP milletvekilleri Diyarbakır’da toplanıp, 1 Ekim’den itibaren Meclis’e dönüp dönmeyeceğine karar verecek.
Diyarbakır’da görüştüğümüz Kürt siyasetçilerden aldığım nabız duygusu, gruplarındaki ağırlıklı eğilimin Meclis’e gidilerek yemin edilmesi yönünde olduğudur. Umarız bu öngörü gerçekleşir.
Aksi halde, yani BDP milletvekillerin Meclis sıralarındaki yerlerini almamaları halinde ise ülkenin batısında ve dünyada doğacak izlenim, Kürt hareketinin legal parlamenter siyaset alanını terk ettiği şeklinde olacaktır. Söz konusu izlenimin tematiğinde parlamenter siyaseti terk etmenin anlamı, silahlı harekete dolduracak alan açmaktır. Barışa angaje olmak, böyle bir izlenimin doğmasının önüne geçmeyi de gerektirir.
Diğer taraftan BDP milletvekillerinin, Meclis’e dönmemeleri yolunda seçmen tabanından kendilerine yönelmiş bir baskı ile de karşı karşıya oldukları anlaşılıyor.
Tutuklu Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin düşürülmesinin bölgede neden olduğu derin infialin bu baskının oluşmasında payı büyük.
Bir BDP’li siyasetçi ise “Parlamentoya dönmenin bir yararı olmaz, ama dışında kalmak zararlı olabilir” dedi bize.
Gördüğümüz kadarıyla BDP tabanı da Kürt sorununun çözümüne hizmet etmeyecekse seçtiklerinin parlamentoda oturmalarının bir anlam taşıyıp taşımayacağını sorguluyor.
Parlamentoda olmak neden zararlı olsun ki?
Mesela Demirtaş’ın aşağıda alıntılayacağım geleceğe dair söz ve taleplerini Gazi Köşkü’nde gazeteciler karşısında ifade etmekle yetinmesi mi ülke ve dünya ölçeğinde daha etkili olur, onun yerine bunları bir de Meclis kürsüsünden dillendirmesi mi?
Bizce ikincisi.
Şöyle diyor Demirtaş:
“Biz barışamadık. Herkes bunu kabul etsin. Bu noktadan sonra sen şunu yaptın, ben bunu yaptım demenin bir anlamı yok. Yürünecek barış yolunda temizlik yapmak lazım. Yol mayınlıysa yürünmüyor. Bu yoldaki temizliği de hükümet yapmalı. Nedir bu mayınlar? İfade özgürlüğü ve basın özgürlüğü önündeki engeller, siyasi tutuklamalar, siyasi partiler kanunundaki engeller ve yüzde 10’luk seçim barajı... Baraj düşmüş olsaydı seçimden sonra çatışmalar başlamazdı. Hükümet ne bizi ne de PKK’yı ikna edebilir bunları halletmeden. Hükümetin herkese güven veren bir tutum içine girmesi lazım. Ne olursa olsun bunu çözmek zorunda olan hükümettir; biz hükümeti muhatap kabul ederiz. Bu masadan kaçmak yok. Tekrar oturacaksın.”
Mesela Kışanak, “müzakereler” hakkındaki taleplerini çıkıp Meclis kürsüsünden seslendirse...
Öcalan’la olanı kastederek, “Müzakereler mutlaka devam etmelidir” diyor.
Öcalan’ın daha önce sunduğu muhataplık, barış ve anayasa konularındaki üç protokol hakkında devletin tavrını ortaya koymasını bekliyor. Bu süreçlerin de hükümetin siyasi iradesiyle yürüdüğünün bizatihi hükümet tarafından bildirilmesini talep ediyor.
Neticede, parlamenter alanı boşaltmak da siyasettir elbette, ama iyi bir siyaset değildir.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.