Duruşmalar boyunca görülen manzarada, kararda ve yayınlarda avukatların payı az değildir!
Balyoz Davası’nda ilk mahkeme kararı açıklandı; Yargıtay, sonra tekrar ilk mahkeme ve devamı sürecinde kesin yargı kararı için iki üç yıl, galiba 2015’in sonlarını bekleyeceğiz.
Bazı hususlarda görüşlerimi özetlemek istiyorum:
1- 1/ Balyoz ve Ergenekon soruşturmasının açıldığı gün başlayan yargılamayı etkileyen yayınlar artarak sürdü; dün her gazetede sayfalar dolusu beyanat ve köşe yazıları yayımlandı.
Anayasanın 138’inci maddesi varken bu yayınlar galiba ‘yol olduğundan’ sürüyor.
Türk Ceza Kanunu’nda da ‘adil yargılamayı’, ‘yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı’ etkilemeye teşebbüs suçu, aralarında uyumsuzluk bulunmakla birlikte iki maddede tanımlanmıştır.
Anayasaya ve kanuna karşı yapılan bu yayınların sanıklara yarar getirmediğini sanıyorum. Yargıçlar da insandır, kişi ve meslek grubu olarak bu yayınlardan olumsuz etkilenmişlerdir ve etkileneceklerdir.
2- Balyoz davasına bakan mahkeme, Silahlı Kuvvetler’le ilgili kanun ve tüzüklerdeki ‘emir’ ve ‘itaat’ tanımlarını geçerli saymamış; genel idaredeki “Kanunsuz emir olmaz” kuralını bu davada da uygulamıştır.
Oysa, Silahlı Kuvvetler Yönetmeliği’ne göre; “Astın, aldığı bir emirden dolayı âmirine mütalâada bulunması kat’îyen yasaktır”, “Alınan emir hiçbir kayıt ve şarta bağlanmaksızın ve hiçbir düşünceye kapılmaksızın yapılacaktır”.
Bu hükümlere göre astların darbe teşebbüsü içinde bulunmaları durumunu mahkemenin son kararında, kararında görülenden farklı değerlendirmesi gerekirdi diye düşünüyorum.
Yargıtay safhasında, genel idare kuralının mı askerlik kurallarının mı göz önüne alınacağını, hangisinin nerede geçerli sayıldığını göreceğiz.
3- Davada görev alan avukatların, görev anlayışları ve İstanbul Barosu’nun tutumu üzerine, eski bir olayı hatırlatarak not koymak istiyorum:
55 yıl kadar önce, karikatürist Ratip Tahir Burak’ın ‘Yüzsüzler’ karikatürü için açılan davanın ilk duruşmasında avukatlardan bazıları, sanığı savunmak yerine savcıyı ve iktidarı suçlayan konuşmalar yapmıştı. Duruşmada sanık avukatları arasında bulunan eski adalet bakanlarından Ali Rıza Türel, duruşma sonrasında avukat arkadaşlarını topladı ve mealen şunları söyledi: Bizler bu davayı, beraatla sonuçlandırmaya memuruz, siyasal kanaatlerimizi vestiyerde bırakarak mahkemeye girmeliyiz.
Siyasal zorlamayla açılan birçok davanın, avukatların tutumuyla hukukun titizlikle korunduğu davaya; salt hukuki birçok davanın da siyasal davaya dönüştüğünü görmüşümdür.
Balyoz Davası duruşmaları boyunca mahkemede görülen manzarada ve mahkeme kararında ve yayınlarda avukatların payı az değildir!
4- Söz konusu davanın, iktidar partisinin ve özellikle Başbakan’ın karar ve yönlendirmesiyle sürdürüldüğüne baştan beri inananlar vardır. Sanık listesinin belirlenmesi ve iddianamenin yazılmasından başlayarak kararlara kadar her kademede Başbakan’ın görüşünün alındığı, gidişattan bilgisinin bulunduğu söylenmiştir. Davayla ilgili “Onlar istediler”, “Onlar yaptılar” gibi taraf belirleyen cümlelerde ‘onlar’ kelimesi, Başbakan ve iktidar mensuplarını tanımlamak için kullanılmaktadır.
Gerçekte, biz sade yurttaşlar bile, dava ile ilgilendik, ilgileniyoruz; Başbakan’ın da her safhasını izlediği muhakkaktır, bir ölçüye kadar da izlemesi görevidir ama bu ilginin organik bağ haline dönüştüğünü söylemek ölçünün ciddi boyutta kaçırıldığını gösterir.
Ben yargımızın bundan bir yıl öncesine göre daha bağımsız olduğuna, davaların iktidarın güdümünde yürütülmediğine inanıyorum. Bu inancımın aksini gösteren ciddi bir delil yoktur.
5- Davanın öğrettiği şudur: Siyasal olaylarda gerçeği görmek ve tanıyı doğru koymak gereklidir; yanlış tanıyla yapılan planlama ile yola çıkılmamalıdır!
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.