Paris Suikasti’nde şimdi bütün yollar Ankara’ya çıkıyor! Katliam zanlısı Ömer Güney’in derin Ankara’yla iş tuttuğu anlaşılıyor. Suikast kirli savaşın Avrupa’ya taşırılacağını gösteriyor. Derin Ankara’nın Avrupa’yı ‘savaş alanı’ yapmaya çalıştığı belli oluyor. Türkiye’nin iç siyasi gelişmeleriyle bölgenin değişmekte olan dengelerinin derin Ankara’yı böyle bir saldırı yapmaya sevk etmiş olabileceği düşünülüyor. Şimdi sendeleyen İmralı süreci ve yeni anayasanın hazırlanmasıyla ilişkin gelişmelerle, Suriye ve Irak Kürtlerinin birleşme süreçleri derinlerdeki bazı mahfilleri harekete geçirmişe benziyor. Elbette Ankara’nın hele hele de derin Ankara’nın bütün dengeleri sarsacak; İmralı’da kurulmakta olan masa da dahil, kurulan bütün ilişkileri alt üst edecek böylesi bir girişimi tek başına yapması mümkün görünmüyor. Mümkün görünmüyor çünkü, Ankara’nın bunun getireceği riskleri tek başına göğüsleyecek gücünün olmadığı biliniyor.
Ankara’nın her yönüyle kendisini daha kötü durumda bırakacak olan bu girişimin sonuçlarını hesaba katması ve risklerini alması gerekiyor. Bunu tek başına yapamayacağına, yapsa bile bunun altından kalkamayacağına göre devrede başka güçlerin olması gerekiyor. Bazı siyasi gözlemciler Amerika’nın kendisine Ortadoğu’da ‘taşeronluk’ hizmeti veren AKP’ye, Kürt hareketini baskılamak amacıyla diaspora Kürtlerine yönelik operasyonlar için destek verdiğini yazıp, çiziyor. ABD işbirliğiyle böylesi bir sürecin başladığını ve PKK’nin tasfiyesi olmasa bile zayıflatılacağı ve kendisine dayatılan konsepte teslim olacağı söyleniyor. Elbette Ankara, Amerika, Avrupa Birliği ve özellikle de NATO’nun açık ve aktif desteği olmadan Kürtlerle yeniden topyekün bir savaşa gireşemez. Siyasal bütünlüğünden vazgeçmeyi göze almadıkça buna açıktan girişemez; girişse bile kendisini felakete süreklemekten, Anadolu’daki egemenliğini yok etmekten başka bir sonuç elde edemez.
Bu mesele bu saatten sonra silah yoluyla bundan başka bir sonuç veremez. Kürtleri yeniden ‘tedip ve tenkil’ etmek Ankara’nın artık harcı değil. Öte yandan Avrupa - Amerika istese dahi- kendi topraklarının ‘savaş alanı’ olmasına izin vermez. Avrupa, bu kıtanın kan gölüne dönüşmesine izin verirse şayet, ortada Kürtlerle Türkler birbirlerini tükettsinler ve kendi yollarına gitsinler diye bir plan varsa, verir. Başka türlüsü düşünülemez. Avrupa’nın PKK’nin tasfiye edileceği ya da en azından boyun eğeceği düşüncesiyle bu tür suikastlere onay vereceğini ve bunun risklerini üstleneceğini düşünmek de zor. Çünkü, bu tür saldırıların hep ters tepeceğini ve PKK’yi büyütmekten başka bir sonuç vermeyeceğini Avrupa kendi deneyimlerinden biliyor.
Türkiye’nin sorunun vehametinin farkında olmayan yöneticileri bunu bilmese de Avrupa’sı, Amerika’sı çok iyi biliyor. Kürtlerin Kürdistan’da ve bütün dünyada güçlü bir ulusal refleksle Paris Suikasti’ne gösterdikleri tepki de zaten bunu gösteriyor. 9 Ocakítan bu yana Kürt hareketi daha bir kenetlenmiş, birleşmiş ve güçlenmiştir. Baskılama amacı da ters tepmiştir. Paris Suikasti’nin aydınlatılmasının hayati önemi burada ortaya çıkıyor. Kimler, hangi amaçlar için bunu yaptılar sorusunun ayrıntılı olarak yanıtlanması gerekiyor. Suikastin bütün yolları Ankara’ya çıktığına göre Ankara’nın; onun siyasi iradesi olan AKP Hükümeti’nin buna doyurucu bir yanıt vermesi gerekiyor.
Başbakan Erdoğan suikastin ilk günlerinde Fransa’ya bastırıyor, “hadi açıkla, hemen açıkla” diyordu. Ömer Güney’in deşifre edilmesinden, gözlerin Ankara’ya çevrilmesinden sonraysa sesini çıkarmıyor. Adeta üç maymunları oynuyor. Aynı şekilde şimdi Fransa’nın Türkiye’ye bastırması; ‘bilgiler senin elinde hadi açıkla’ demesi gerekiyor ama, o da yapmıyor. Türk-Fransız gizli pazarlığı sürüyor ve anlaşılan suikast kirli hesaplara alet edilmek isteniyor. Ne var ki Kürt halkı gizli ve kirli pazarlığın hayata geçmesine izin vermeyecektir. Suikast aydınlatılmaz ve arkasındaki güçler kısa sürede ortaya çıkarılmaz; Türk gladyosunun Avrupa’daki hücreleri dağıtılmaz ise ortalık kan gölüne dönüşecektir. Bu da herşeyi alt üst edecektir.Avrupa’da bundan ciddi manade etkilenecektir.
Dolayısıyla suikastin aydınlatılması elzemdir.
Dediğim gibi Türkiye’deki iç siyasi gelişmelerle, Kürdistan’ın tarih sahnesine çıkaran süreçler derin Ankara’yı sarsmış ve harekete geçirmiş görünüyor. Geçmişte Oslo Sürecine karşı olan ve süreci deşifre eden güç, şimdi İmralı sürecinin karşısına dikiliyor.
AKP Hükümeti bu yüzden sendeliyor.
Erdoğan ne derse desin,katili ve arkasındaki güçleri biliyor. Kendisinin ve ülkesinin kaderi de Kürtlere bağlı olduğuna göre sürecin gittiği istikameti iyi görmesi ve ona göre davranması gerekiyor.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.