Hükümet ile PKK arasındaki görüşme/çatışma modalitesi objektif değerlendirme yapmak için gerekli serinkanlılığı engelliyor. Mesele sadece iki ‘tarafın’ varlığı değil. Görüşme ile çatışmanın iç içe geçmesi ve dolayısıyla Çözüm Süreci’nin Kürt meselesi dışında bir dizi ilkesel, ahlaki ve ideolojik tutumu da etkilemesi. Dolayısıyla gözlemciler bu ‘süreç’ hakkında konuşurken, kendi siyasi konumlarını da konunun parçası haline getiriyorlar.
Bu durumun en belirgin sonuçlarından biri açıkça saçma argümanların ciddiyetle tekrarlanabilmesi. Burada bir simetri yok… Hangi taraf daha sorumlu ise, o tarafa yakın gözlemciler de saçma muhakemelere daha eğilimli oluyor.
Örneğin Dolmabahçe toplantısı sonrasında Erdoğan’ın ‘masa yok’ tavrının yanlış olmadığını kanıtlamak için epeyce ter dökülmüştü. HDP/PKK kanadının ‘çözüm süreci bitti’ türünden hem Dolmabahçe öncesi hem sonrası birçok demeci gerçekten de vardı. Ama önceki demeçler ‘masayı’ ortadan kaldırmadığı gibi, hükümetin sorumluluğu da herhalde örgütünkinden niteliksel olarak farklı olmalıydı.
Bugünlerde ateşkesin niçin bittiğini tartışırken, bu kez aynı sendromu HDP destekçilerinde görüyoruz. Yeniden ateşkese dönmek için gösterilen çaba bile durumu açıklıyor: Ateşkes kararı örgütle bağlantılı kişilerin bile anlamlandırmakta zorlandığı bir irrasyonaliteyi ifade ediyor. PKK açıkça ayağına kurşun sıktı… Silahı suskun bırakarak Türkiye’yi gerçek bir barışa zorlama şansını elde ettiği noktada, savaşa dönerek kendi meşruiyetini ağır biçimde zedeledi.
Kürt siyasetine destek vermek isteyenler şimdi ‘aslında’ Erdoğan’ın başkan olamadığı veya seçim kazanmak istediği ya da Ortadoğu’da başarısız kaldığı için savaş çıkardığını söyleyebiliyorlar. Bu akıl yürütmelerin hiçbirinin temeli yok. Başkanlık olayın parçası değil, çünkü başkanlık sistemi ancak yeni bir anayasa ile gelebilir ve AKP tek başına iktidar olsa bile tek başına bu anayasayı öne süremez, çünkü yeterli meşruiyeti ve kalıcılığı sağlayamaz. Uzlaşmaya dayalı bir anayasa ise yoğun bir dibace gerilimi demektir… Yani Türklük ve Kemalizm ile yüzleşecek bir giriş metni. Böyle bir değişimin hiç de kısa olmayacak bir toplumsal tartışma gerektirdiği açık. Seçim kazanmak için savaş çıkarma mantığı da abes. Çünkü böyle bir algı oluşmuşsa zaten seçim kazanamazsınız. Ayrıca eğer AKP’nin niyeti buysa “PKK o iki polisi infaz ederek niye AKP’ye yardımcı oldu?” sorusuna yanıt bulmalısınız. Ortadoğu’da başarısızlık gerekçesi ise iyice temelsiz… PKK ile savaşarak bölgede ‘model ülke’ mi olunacak? Üstelik ABD’nin “Esad’la gelecek yok” dediği, güvenli bölgeye yeşil ışık yaktığı, yani Türkiye tezlerine yanaştığı bir dönemde.
O zaman ateşkes niye bitti? Çünkü PKK Rojawa‘da bağımsızlık arayışına girdi ve Türkiye de sınırında bir PKK devleti istemedi. Hele PKK Türkiye içinde silahlanmışken… Unutmamak gerek ki devletleşen bir PKK zaten Türkiye’de iç savaş demektir. AKP kendi sınırında bir Kürt oluşumuna karşı değil. Hatta bu işine de gelebilir. Ama PKK tahakkümüne dayanan her türlü özerkleşmeye karşı… Dolayısıyla PKK’nın vahim hatasını kullanmakta tereddüt etmedi ve ateşkesin bitirilmesi davetini geri çevirmedi.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.