AKP ile Hizmet Hareketi arasında yaşandığı konusunda pek tereddüt olmayan gelişmeler laik kesimi uzun zamandan bu yana ilk kez siyasi açıdan işlevsel bir konuma oturttu.
İslami kesimin içindeki yarılma karşısında laik cephe, hem olayları dışarıdan izlemenin avantajına hem de bir tür ‘hakem’ olabilmenin keyfine kavuştu. Yolsuzluk operasyonunu hayata geçiren savcıların Hizmet Hareketi’nin içinde olup olmadıklarını veya Hareket’e ne kadar yakın olduklarını bilmiyoruz. Ama savcıların operasyonu ‘siyaseten’ sahiplenmeleri ve Hizmet medyasının da ezici bir ağırlıkla savcıları sahiplenmesi, dışarıdan bakanlar için resmi netleştirdi. Ancak eklemek gerek ki, savcıların ve medyanın tutumu böyle olmasaydı bile laik kesimdeki genelgeçer kanaat farklı olmayacaktı. Çünkü siyasi arenaya bakıldığında ortada iradesini siyasete yansıtacak pek fazla güç odağı yok. Kürt hareketini bir yana koyduğunuzda ulusalcılar/Ergenekon kanadının karşısında AKP ile Hizmet Hareketi var ve zaten son on yılın siyasi macerası da bu iki gücün işbirliğini yansıtıyor. Öte yandan ulusalcıların laik kesimi tümüyle kuşatma ihtimali olmadığı gibi, CHP de bir koalisyon olarak dengeler sayesinde ayakta duruyor.
Dolayısıyla bugüne kadar laik kesimin bir tür ‘seyirci’ olduğunun altını çizmek lazım… Buradan gerçekçi bir siyasetin çıkması için ulusalcılarla kabaca ‘değişimci’ denebilecek kanadın uzlaşması gerekiyordu ama o zaman bile karşılarındaki büyük birleşme karşısında etkisiz kalma ihtimali daha güçlüydü. Ayrıca böyle bir uzlaşmanın maddi zemininin bulunmadığına da dikkat çekmekte yarar var: Ulusalcıların içe kapanmacı, devletçi, milliyetçi ve katı laik bakışı ile ‘değişimcilerin’ dışa açık, liberal ve kimliksel açılımlar ima eden yaklaşımını buluşturmak mümkün gözükmüyor. Son yirmi yılın toplumsal dönüşümü laik kesimi tamiri neredeyse imkânsız bir biçimde bölmüş durumda. Diğer taraftan ‘değişimcilerin’ laik cenahın geneline yakın bir hegemonya üretmeleri için ise en az bir on yıl daha var, çünkü bunun gerçekleşmesi ancak yeni bir nesille olanaklı olacak. Söz konusu ayrışmalar ve dengeler laik kesimi siyaseten paralize etmiş durumda. Sosyolojik bir toparlanma yaşayamadığı gibi, siyaseti de günü geçirmekle seyircilik yapmak arasında gidip geliyor.
Derken günlerden bir gün beklenmedik bir gelişme oluyor ve içten içe yürüyen bir çatışma açığa çıkarak İslami duyarlılığı taşıyan geniş kesimi ikiye bölüyor. Tabii bu durum laik kesim için fazlasıyla umut verici… AKP ile Hizmet Hareketi arasındaki gerilim ‘taraf tutmadan’ izlenebilir cinsten, çünkü her iki taraf da zarar görüyor ve bundan laik kesimin şu veya bu şekilde yararlanarak çıkacağı öngörüleri yapılıyor. CHP’nin beceremediği siyasetin yerine karşı tarafın içeriden çökmesinin üreteceği imkanlar geçiyor. Bu kavganın bir süre daha devam etmesi ve ölümcül olabilmesi halinde, CHP’nin elini bile sürmediği ağaçtaki armudun pişerek ağza düşeceği sanılıyor. Ne var ki siyasette bir tarafın zararı otomatik olarak diğer tarafın hanesine kazanç olarak yazılmaz. Dahası kaybeden taraf genellikle her cenahta da kaybetmez ve bir cephede kaybettiğini öteki cephede fazlasıyla kazanabilir. Bunun sırrı kaybetme ihtimali ile karşı karşıya gelenin siyaset yapma gücü ve becerisidir. Nitekim AKP bu güce ve beceriye, üstelik mukayesesiz bir oranla sahip.
Yolsuzluk suçlaması karşısında hükümetin meselenin boyutlarını genişletmesine ve yeniden tanımlamasına şahit oluyoruz. Dönüşüm sürecine daha sıkı sarılan bir söylemle karşılaşıyoruz. AKP, halkı kendi geleceğine sahip çıkmaya davet ediyor. Toplumu özneleştiriyor… Öte yandan Hizmet Hareketi bu bağlamda bir alternatif oluşturmuyor. AKP’nin oyunu anlamlı oranda koparma gücü yok, çünkü bu bir yığınsal hareket değil. Oysa önümüzde seçimler var… Siyaset alanı boşalacağı kadar boşaldı. Eğer laik kesim ve CHP daha da boşalsın diye beklerse o armut başka yere düşer. Çünkü AKP söz konusu boşluğu ilk andan itibaren yeni bir enerji ve dinamizmle dolduruyor. Sokaklardaki yığınlar bunun göstergesi ve yaşanmakta olan tepkiyi ne ideolojik argümanlarla ne de molotoflu devrimcilikle dengelemek mümkün değil.
Eğer laik kesimin içinden CHP’yi harekete geçiren ve toplumun geleceğine sahip çıkan gerçekçi ve inandırıcı bir siyaset çıkmazsa, AKP yolsuzluğu daha fazla oya tahvil ederek bu kavşağı da döner. Laik kesimin toplumu nesneleştiren oryantalist bakışı hâlâ karşımızda dururken ve toplumun kazanımları kaybetme korkusu bu denli fazla iken, AKP’nin yıpranmasının yeterli olacağını sanmak gerçekten ne siyasetten ne de Türkiye’den bir şey anlamamak demek.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.