Musa Anter ya da halkın ona yakıştırdığı tabirle "Apê Musa", hayatını Kürt meselesinin göbeğinde yaşamış ve halka yön vermiş önemli bir aydındı. "Fırat'ın suyu Marmara'ya akar" diyerek Kürtlerle Türklerin kader ortaklığını bence en güzel ifade etmiş olan yazarlardan birisiydi. Belki gölgesinde barışı bulabileceğimiz yetmiş beş yıllık bu çınar, bir sonbahar akşamı Diyarbekir'de katledildi.
Aşağılık bir JİTEM elemanının kurşunlarına Apê Musa'yla beraber hedef olan Orhan Miroğlu, sonuncusu Ekim 2010'da olmak üzere olay hakkında tam üç kez suç duyurusunda bulundu. Fakat olayla ilgili etrafa saçılmış onca bilgi olmasına rağmen hukuken hiçbir sonuç alınamadı. Gerçi 2009 yılında, itirafçı Abdulkadir Aygan'ın Musa Anter cinayetiyle alakalı açıklamalarından sonra Diyarbakır Özel Yetkili Başsavcılığı olaya adı karışan JİTEM elemanları hakkında yakalama kararı çıkarıp soruşturma başlatmıştı ama failler olarak adları geçenlerden (Ali Ozansoy, Abdulkadir Aygan, Hamit Yıldırım, 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım) hiçbiri gözaltına dahi alınmadı.
Dönemin Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş'ın hazırladığı Susurluk raporuna göre Apê Musa'yı "devlet adına çalışan gruplar" öldürmüştü. "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım'ın 1994'te MİT'te verdiği ifadede bu cinayetin ayrıntılarını anlattığı Mehmet Eymür'ün 2000 yılında bu ifadeyi deşifre etmesiyle ortaya çıkacaktı. İfadeye göre "Yeşil", cinayeti kendisinin planladığını ve bunun için PKK'nin 'kafa adamını' kullandığını söylüyordu. JİTEM elemanı olan Mahmut Yıldırım ile Binbaşı Cem Ersever'in planladığı söylenen bu cinayetin Veli Küçük ve Arif Doğan gibi JİTEM kurucu ve yöneticilerinin bilgisi dahilinde işlendiği varsayılabilir. Ancak gerçek bir soruşturma yapılmadan kesin bilgi sahibi olmak mümkün değil. Mehmet Eymür'ün bir televizyon programında Orhan Miroğlu'na aktardığına göre "Yeşil"in ifade tutanağı hâlen MİT'te mevcut. Yani kesin bilgilere ulaşmak devlet görevlilerinin elinde...
"Türkiye'nin 55 yıllık girdisinin, çıktısının yeminli, canlı bir şahidiyim. Hem yalnız şahidi mi? Değil! Sanığıyım. Mahkûmuyum" diyen Apê Musa aynı zamanda maktulü de oldu. O'nun da diğer "faili malum"lar gibi unutulmasına engel olmamız şart. Derin devletin tüm pisliklerinin deşifre edilmesi yönünde çaba harcayanlar için Apê Musa cinayetinin aydınlatılması hayatî önemi haiz. Üstelik Apê Musa gibi sembolik değeri çok yüksek olan bir kişinin katlinin aydınlatılması hem hükümetin hem de devletin kendi derin gerçeğiyle yüzleşme arzusunun somut bir göstergesi olacaktır.
Bu sebepten ötürü, Devlet Denetleme Kurulu'na soruşturma talimatı vererek Hrant Dink davasının çözümü için umutları çoğaltan muhterem Cumhurbaşkanı Gül'den aynı hassasiyeti çok geç olmadan Musa Anter cinayetiyle alakalı göstermesi için çağrıda bulunuyorum.
Cumartesi Anneleri'yle görüşen, faili meçhullerle alakalı duyarlılığını her fırsatta dile getiren muhterem Başbakan Erdoğan'dan bu davanın arkasında durmasını talep ediyorum. Eğer dilerse bu soruşturmanın zaman aşımına uğramadan açılmasını sağlayabilir. Hatta "Yeşil"in tarihî ifadesini bulunduran MİT arşivlerinin araştırılmasını sağlayabilir. Güç ve yetki tamamen kendisine aittir; dolayısıyla sorumluluk da...
Benim de gözlemleme fırsatını bulduğum referandum öncesindeki Diyarbekir mitinginde Başbakan Erdoğan "Biz, bir gece yarısı sokak ortasında ensesine kurşun sıkılarak katledilen, katilleri gecenin karanlığında kaybolup bir daha hiç ortaya çıkmayan, çıkarılmayan faili meçhullerin acısını çok iyi biliriz. Sevgili kardeşlerim; Apê Musa'nın, yani Musa Anter'in acısını bizler unutamayız" demişti. Bu sözleriyle halkın gönlünü bir kez daha kazanan Başbakan'a sözlerinin canlı bir şahidi olarak gelecek sene Apê Musa'nın acısının 20. yıldönümü olacağını ve hiç açılmamış bu dosyanın zaman aşımından dolayı rafa kalkacağını hatırlatmak istiyorum.
Apê Musa'nın acısı hepimizin acısıysa, harekete geçme vaktidir...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.