Balyoz Darbe Planı yayımlandığında bunun bir “darbe planı” olmadığını kanıtlamak isteyenlerle, İrtica Eylem Planı’na “kâğıt parçası” diyen İlker Başbuğ’un ve onu destekleyenlerin işleri, Gölcük’te son yakalanan belgelerle çok zorlaştı.
Sızan bilgiler, ortada bol miktarda “ıslak imzalı” belge olduğunu gösteriyor.
Akşam gazetesinin dün verdiği habere göre, Dursun Çiçek’e “irtica eylem planını” hazırlaması için emir veren şu anda Ege Deniz Bölge Komutanı Tuğamiral Alaettin Sevim’miş.
Tuğamiral Sevim ilginç biri.
Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanlığı yapmış.
MİT’in kayıtlara geçirdiği, “Heronları düşürün” diyen teğmenle de, teğmenin bu “feryadından” önce konuşan kişi gene aynı amiral.
“Heronların düşürülmesinde” adı geçiyor, istihbarat daire başkanlığı yapıyor, Genelkurmay’ın daha sonra varlığını inkâr ettiği “irtica eylem planının” hazırlanması için emir veriyor.
Henüz mahkemede kanıtlanmasa da hakkındaki iddialar ağır.
Bu ağır iddialara rağmen amiral Ege Deniz Bölge Komutanı olarak görev yapıyor.
Ben, bizim ordunun “terfi sistemindeki” ölçünün ne olduğunu çok merak ediyorum.
Baskına uğrayan Dağlıca Karakolu’nun komutanına madalya veriyorlar.
Baskına uğrayan Gediktepe ve Hantepe karakollarının bulunduğu bölgenin komutanını, Balyoz darbe planı davasında sanık olmasına rağmen terfi ettirmek için çırpınıyorlar.
Heronlar rezaletine ve “irtica eylem planı”na adı karışan generali Ege’ye komutan atıyorlar.
Emrindeki karakollar basıldığında ve adın darbe planlarına karıştığında “terfi” etmen garanti sanki.
33 askerin öldürüldüğü olayda, katliamın gerçekleştiği bölgenin komutanı olan general de orgeneralliğe kadar yükseltilmişti.
Başka ordularda en azından “askerî başarısızlık” nedeniyle emekliye ayrılması gerekenler, bizim orduda el üstünde tutuluyor.
Akşam gazetesinin imrenilecek bir gazetecilik başarısıyla ele geçirip yayımladığı, Seda Kılıç imzalı haberde, Balyoz Darbe Planı’nın içinde yer alan ve bir Türk jetinin kendi uçaklarımız tarafından vurulmasını öngören “Oraj Planı’nın” bazı ayrıntıları da yer almış.
Balyozcular, “Yunan adaları üzerindeki uçuşları Hava Kuvvetleri Komutanı’ndan gizli olarak sıklaştırmayı ve komutan sorarsa harp oyunları çerçevesinde yaptık demeyi” planlamışlar.
Darbenin başarıya ulaşması halinde, o zamanlar Hava Kuvvetleri Komutanı olan Orgeneral Cumhur Asparuk’u da tutuklayacaklarmış.
Bunlar, aslında orduyu ciddi biçimde utandıracak belgeler.
Ama orduyu “utandıracak” işler sadece “üst” seviyelerde olmuyor.
Önceki gün küçük kızları kaçıran bir astsubayla iki uzman çavuşun haberi vardı gazetelerde.
Bugün de gene astsubaylarla uzman çavuşların karıştığı başka bir haber okuyacaksınız.
Bir astsubayla bir uzman çavuş, eroin tacirleriyle anlaşıp “175 kilo eroinin” kuryeliğini üstlenmişler.
Polis haber almış.
Baskın yapıp eroinleri yakalamış.
Ama yakalanan eroinler 155 kilo çıkmış.
Bunun üzerine polis “diğer 20 kilo nerede” diye merak etmiş.
Kurye çavuşlardan birinin, eroinin yirmi kilosunu kendine ayırdığı anlaşılmış.
Askerî lojmanlara baskın yapılmış ve 20 kilo eroin orada bulunmuş.
Zirvede başlayan, “darbe yapalım, kendi uçağımızı düşürelim, camileri yakalım” planlarının yarattığı disiplinsizlik, aşağılara doğru “kız kaçıralım, eroin kuryeliği yapalım” disiplinsizliğine dönüşmüş anlaşılan.
Bizim orduyu hem idari açıdan, hem de ekonomik açıdan ciddi bir disipline almak, eğitiminden yönetimine kadar bütün işleyiş çarkını yeniden çağdaş ölçülerle şekillendirmek gerekiyor sanırım.
Her yandan suçlu ordu mensuplarının çıkması hem bunaltıcı, hem ürkütücü.
Atılacak ilk adım herhalde, darbelere karışmış olan generalleri korumaktan vazgeçmek olmalı.
Onları korumak disiplinsizliği yaygınlaştırıyor çünkü.
Ergenekon davasına, darbe davalarına rağmen birçok askerin içindeki “suç işlesek de bize dokunamazlar” inancı değişmiyor anlaşılan.
Önce bu inanç kırılmalı.
Bu inanç kırılmadan ordu düzelmeyecek, disipline kavuşmayacak çünkü.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.