• BIST 9549.89
  • Altın 3005.805
  • Dolar 34.5348
  • Euro 36.0249
  • İstanbul 8 °C
  • Diyarbakır 17 °C
  • Ankara 15 °C
  • İzmir 19 °C
  • Berlin 3 °C

Almanya seçimleri ve Kürtler

Günay Aslan

Almanya şansölyesi Merkel’in zaferini konuşuyor.

Dünyanın derin siyasi ve ekonomik krizlere boğuştuğu bir dönemde ülkesini krizlerin sarsıcı etkilerinden uzak tutmayı başaran ve bunun karşılığında tarihi bir zafer kazanan Merkel, başbakanlık koltuğuna üçüncü kez oturmaya hazırlanıyor.

Seçmenin ekonomik düzeyini koruma kaygısıyla hareket ettiği; istikrara ve güvene oy verdiği Almanya’da Merkel tarihi bir zafer kazandı ancak, ülkenin tek parti iktidarına kolay şans vermeyen geniş katılıma ve uzlaşıya dayalı seçim sistemi nedeniyle de tek başına iktidar olamadı.

Türkiye’de olsaydı yüzde 42 oyla bırakın hükümet kurmayı, anayasa bile yapardı ama, Almanya’da bu oran ona yetmiyor.

Dolayısıyla Merkel’in iktidarı paylaşması; Meclis’te grubu bulunan partilerden biriyle koalisyon yapması gerekiyor.

Merkel başına geçeceği hükümetinse 'istikrarlı' olmasını istiyor. Bu amaçla görüşmelere başlamış da bulunuyor. CDU ve SPD heyetlerinin Cuma günü koalisyon şartlarını konuşmak amacıyla biraraya gelmeleri bekleniyor.

Geçmişten kalan acı tecrübeler ve bir de Merkel’le ortak olan herkesin başına gelenler yüzünden koalisyon görüşmelerinin zorlu geçmesi de bekleniyor. Fakat yine de gelişmeler büyük koalisyonun kurulacağına işaret ediyor. İçeride ve dışarıda buna geniş destek de veriliyor.

Seçimlerden önce yapılan anketlerde Alman seçmenlerin yüzde 76'sı hem Almanya'nın hem de kendi ekonomik durumlarından memnun olduklarını gösteriyordu ki Alman kamuoyu bunun sürmesini istiyor.

Kamuoyu aynı şekilde ekonomik kriz nedeniyle sosyal hakların daha fazla kısıtlanmasını da istemiyor. SPD’nin iktidar ortağı olmasıyla bunun önleneceğine; sosyal hakların iyileşeceğine inanıyor.

SPD aslında Yeşiller (Grüne) ve Sol Parti’yle (Die Linke) koalisyon kurabilir ama kurmuyor. Sol Parti’yle koalisyonu seçim öncesi reddetmişti; şimdi de reddediyor.

Bu da CDU-CSU blokunu SPD ya da Yeşiller’le koalisyon yapma seçeneğiyla karşı karşıya bırakıyor. Bu iki seçenek arasından da SPD öne çıkıyor.

Merkel’in karizması ve kriz döneminde Alman halkına güven veren 'usta' politikasıyla CDU'nun reformcu özelliği aslında tutucu ve statükocu Sosyal Demokratlar’a fazla şans da bırakmıyor. Çünkü SPD bir yana kimi bölgelerde daha önce Sol Parti’ye oy vermiş seçmelerinin bile bu seçimlerde Merkel’e oy verdikleri anlaşılıyor.

Sosyal Demokratlar, Yeşiller ve solculardan rol çalan Merkel, bu partilere siyaset yapacak malzeme bırakmıyor. Ve böylece bunları kimlik bunalıma sürüklüyor.

Kaldı ki küresel çağda iktidar olmak yıpranmak, muhalafette kalmak da oy arttırmak için yeterli de olmuyor.

Siyasal süreçlerin iç içe geçtiği; farklı fikirler ve projeler arasındaki iletişim ve entegrasyonun geliştiği günümüzde birbirinden farklı siyasetleri içeren 'çoklu siyaset' yapmak gerekiyor ki Merkel bunu başarıyla yapıyor.

Sol geleneksel tepki siyasetini aşamadığı için onun bıraktığı boşluğa oynayan Merkel’e yönelik 'sola kaydı' eleştirileri de buradan kaynaklanıyor.

SPD’nin seçimlerde varlık gösterememesi gibi FDP (Hür Demokratlar), Yeşiller ve Sol Parti’nin oy kaybetmesi aslında bu partilerin siyasi alışkanlıklarını sürdürmelerinden, Merkel’inse kendini 'zamanın ruhuna' uygun biçimde yenilemesinden kaynaklanıyor.

Sol maalesef Almanya'da da nesnel sürecin karşısında gericileşmiş bulunuyor. Kendini yenileyemediği ve küresel sürece uygun bir işlev yüklenemediği için etkisel olamıyor.

Kürtlere gelince; Kürt diasporası Alman Federal Meclisi’ne bir tane bile olsun temsilci göndermemenin şokunu yaşıyor. Ve şimdi ulaşabildiği her yerde bunun nedenlerini tartışıyor.

Nüfusu 82 milyonu bulan Almanya’da 16 milyon göçmen yaşıyor. Göçmenler arasında ilk sırayı Türkler alıyor. Türkleri Ruslar, Polonyalılar ve Kürtler takip ediyor.

Bir milyonu aşkın Kürdün yaşadığı tahmin edilen Almanya’da göçmen seçmen sayısı yaklaşık 5,5 milyon. Türkiye kökenli seçmenlerin sayısıysa ortalama 700 bin olarak veriliyor. Bunun da 300 bininin Kürt olduğu tahmin ediliyor.

Seçimlerde çeşitli partilerden aday olan 11 Türk kökenli politikacı da Federal Meclis’e girmiş bulunuyor. Almanya’nın en örgütlü ve en dinamik göçmen kitlesi Kürtlerse bu dönemi de Meclis dışında geçiriyor. Bu da haklı olarak hüzün ve tepki yaratıyor.

Çünkü Almanya’da ezilen kimliklerin başında Kürtler geliyor ve en çok da onların kendi seslerini duyurmaları gerekiyor. Tabii sistem ve yandaşları buna izin vermiyor.

Ancak iğneyi sisteme ama çuvaldızı da kendimize batırmamız gerekiyor. Zira, hata ağırlıklı olarak bizden kaynaklanıyor.

Bizim dernekçiliğe dayanan Soğuk Savaş’tan kalma örgütlenme modelimizi değiştirmemiz, Almanya’da nicel olarak çok güçlü olan Kürtleri nitel olarak da güçlendirecek örgütsel ve politik değişimleri gecikmeden yapmamız gerekiyor.

Öncelikle de her dönem Kürtlerin oylarını çalmaktan ve sisteme pazarlamaktan başka bir rolü olmayan Sol Parti’nin (Die Linke) Kürt kitlesi ve kurumları üzerindeki tahakkümüne son vermemiz gerekiyor...

  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89